Название | CELIL OKER-ÖZEL BASKI-SON CESET |
---|---|
Автор произведения | Celil Oker |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 9789752126404 |
Kendi kendine son darbeyi vurmuş oldu “ceset” sözcüğüyle. “Öögggh!” diye bir ses yükseldi gırtlağından. Otomobilin içine kusmamak için kapıyı açmaya çalıştı. Tam yetişemedi ama. Midesindekilerin birazını pantolonuna, birazını apartmanın yaya yoluna çıkardı. Yarı sindirilmiş midye tavayla karışık bira kokusu geldi burnuma o taraftan.
“Ha siktir!” dedim içimden. Apartmanın önünde kusmuk neyse de, Muazzez Güler numaramı cep telefonuna kaydetmemiştir umarım diye düşündüm. Eğer öyleyse bilgisayar falan alan müşterilerin arasında sıyırtma imkânım olurdu.
“Tamam, tamam,” dedim olabildiğince sakin bir sesle. Elimi attığım mendil kutusunda mendil, benim de çarem kalmamıştı. “Toparlan hadi. Yukarı çıkalım, elini yüzünü yıka bir. Şunu da halledelim.”
Elindeki kullanılmış mendillerle dudağının kenarındaki kusmukları silmeye çalıştı. Çok başarılı olamadı elbette. Kapısını dikkatle açtı, yerdeki marifetine basmamak için özenle uzattı bacağını. Ben de indim.
Opel Corsa’yı daha makul bir yere çekmesini söyleyip söylememeyi düşündüm bir an. Sonra vazgeçtim. Birinin arabasına geçirir, şenliği büyütür dedim içimden.
“Kilitle arabayı,” dedim sadece.
Çocuk yeniden otomobilin içine uzanıp kontak anahtarını alırken, ben de apartmanların pencerelerini gözden geçirdim. Beline kadar sarkıp bizi seyreden kimse yoktu.
“Çabuk,” dedim kapıları kilitlediğini görünce. Kolundan tuttum. Neredeyse sürükleyerek yukarı çıktık. Midye tava ile biranın kokusu bizimle birlikte geliyordu. Allah’tan merdivenlerden inen çıkan birisiyle karşılaşmadık.
Eve girince önce telesekreterin ışığına baktım. Kimse not bırakmamıştı. Delikanlıya banyoyu gösterdim.
“İyice yıka yüzünü gözünü,” dedim. “Ben sana bir şey getiririm giyecek. Sonra konuşuruz.”
Paltomu ve ayakkabılarımı çıkardım yalnız kalınca. Paltonun cebindeki sigara kartonunu çıkardım, telefonun yanına bıraktım. Zarfı sonraya bıraktım. Yatak odasına gidip çoktandır giymediğim bir pantolon arandım gardıropta. Elimde pantolon, buzdolabına gidip kocaman bir bardak su içtim. İyi geldi. Bir bardak daha içtim. Bardağı tekrar doldurup banyonun önünde bekledim.
Suyun şapırtısı kesildi banyoda. Bir havlumu kaybettim dedim kendi kendime kapıyı aralayıp pantolonu içeri uzatırken.
“Küvetin içine bırak pantolonunu,” dedim aralıktan.
Cevap vermedi.
Sonra çıktı banyodan. Pantolonum biraz büyük gelmişti. Biraz toparlanmışa benziyordu. Ama gözlerinde hâlâ aşağıdaki hıçkırıkların izleri vardı.
Bardağı uzattım. Hafif yan dönerek hızla içti.
“Teşekkür ederim abi,” dedi eliyle ağzını sildikten sonra. “İyiyim ben. Gidelim mi?”
“Dur bakalım,” dedim kontrolü kaybetmemek için kararlı bir sesle. Bardağı elinden aldım. Koluna hafifçe dokunarak salona sürükledim.
“Toparlanınca konuşalım biraz,” dedim.
“Toparlandım abi, iyiyim,” dedi ürkek ürkek bakan oğlan. “Kusura bakma, hiç olmazdı ya, oldu işte.”
“Önemli değil,” dedim. “Olur böyle şeyler. Otur biraz.”
Gündüz Muazzez Güler’in oturduğu koltuğu gösterdim. İtiraz etmeden oturdu. Ben de bana kalan yere geçtim. Televizyon kapalıyken konuşmak tuhafıma gitti ama, bıraktım öyle kalsın.
“Siz buradan ayrıldıktan sonra doğrudan işyerine mi gittiniz?” dedim bardağı masanın üstüne koyduktan sonra.
“Yok,” dedi deri montlu oğlan. Yere bakarak konuşuyordu. “Önce çarşının içinde bıraktım onu. Park edecek yer yoktu. Bana sen eve git artık, ben yürüyerek dönerim dedi. Ben cepten bir iki arkadaşı aradım. Önce biraz bilardo oynadık. Biracıdayken telefonla çağırdı Kadir abi.”
Kadının çek yazmasına itiraz edişime bir kere daha sevindim. Öteki soruya geçtim sonra.
“İşyerinde mi saldırmışlar?” dedim. “Kimse görmemiş mi?”
“Kimse görmemiş abi,” dedi. Belli ki konuyu daha önce rahatça kimseyle konuşamamışlardı. Ağlama krizi muhtemelen konuşup boşalamadığı içindi. Kalçasını geriye çekip doğruldu koltuğunda. Beni hemen götürmesi gerektiğini unutmuş gibi başladı konuşmaya. “Teknisyen çocuklar, çıkmışlar mesai bitiminde. Koray Bey dışarıdaydı zaten tahsilat için…”
Aramızdaki sehpada duran paketi elime aldım. İki tane vardı içinde. Birini misafirime tuttum. Ötekini kendim aldım.
“Koray Bey kim?” dedim sigarasını yakarken.
“Bizim muhasebeci,” dedi ilk nefesini saldıktan sonra. “Muazzez abla çoğu zaman akşamları öyle yalnız çalışırdı. Gündüz gelen giden çok oluyor. Hesap kitap işlerini salim kafayla yapayım diye.”
Kendi sigaramı da yaktım.
“Kimse görmemiş yani?” dedim.
“Görmemiş abi,” dedi bir nefes daha çektikten sonra. “Bir müşteri gelmiş, durumu görmüş, polise haber vermiş telefonla. Doluşmuşlar. Ondan sonra Kabir abiyi falan aramışlar.”
Yanında kızı vardı mutlaka adamın dedim içimden.
“Allah Allah?” dedim devam etsin diye. Sigaramdan derin bir nefes de ben aldım.
“Yandığım şu abi,” dedi sesinde yeni bir heyecanla. “Arabaya yer bulmuş olsak ben de giderdim yanında. Bir şey olmazdı o zaman. Korurdum. Bir şey yapamazlardı…”
“Kader…” dedim.
“Muazzez abla odasındaymış bulduklarında duyduğum,” dedi oğlan. “İtiş kakış filan olmamış diyorlar. Hani kapıya falan geldiler desem hırsızlık için, en azından bağırırdı Muazzez abla.”
“Allah Allah?” dedim yeniden.
“Öyle kuru gürültüye pabuç bırakan biri değildi Muazzez abla. Bir seferinde çantasını almaya çalıştılardı sokakta, bir bağırmış, dünya yıkılıyormuş. Kadir abi, ‘Hükümet gibi kadınsın,’ dediydi.”
Birden hatırladı görevini. Aceleyle ayağa kalktı.
“Abi gidelim,” dedi. “Perişan zaten Kadir abi. Bir de biz üzmeyelim.”
Bir an düşündüm. Karar vermeye çalışıyordum. Polisin çalışma hızına güvenmeye karar verdim. Önce telesekreterinde mesaj olmadığına sevindiğim telefonuma yönelir gibi yaptım, sonra vazgeçtim.
“Dur bir dakika,” dedim. “Cep telefonun yanında mı?”
“Yanımda abi.”
“Ara bakalım bir, bırakmışlar mı Kadir abini anlayalım.”
Elini montunun içcebine attı. Cep telefonunu çıkardı. Gözlerine iyice yaklaşarak birtakım tuşlara bastı. Sonra kulağına yaklaştırdı cihazı. Dinledi.
“Cebi kapalı,” dedi.
“Evini dene,” dedim.
Yorulmuş gibi oturdu koltuğa yeniden. Bir kere daha uğraştı tuşlarla. Bir kere daha dinledi.
“Alo,” dedi bir süre sonra. “Kadir abi geldi mi Hatice abla? Ben Cenk.”
Hatice ablanın