Название | CELIL OKER-ÖZEL BASKI-SON CESET |
---|---|
Автор произведения | Celil Oker |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 9789752126404 |
“Gazeteler sende kalsın,” dedim şoföre otelin önünde ücretini ödedikten sonra inerken. Doorman afili bir selam verdi kapıdan geçerken. Aynı ciddiyetle aldım. İçerideki metal dedektörlü kapıdan bir tarafım biplemeden geçtim.
Lobideki işaretlere uyarak aşağıya indim. Havuz bölgesine girince ağır klor kokulu bir hamam havası karşıladı beni. Nazik bir delikanlıya giriş ücretini ödedim, kılavuzluğunda soyunma odasını buldum. Üstümdekileri çıkarıp mayomu giydikten sonra hayıflandım terlik getirmeyi akıl edemediğime. Oğlanın elime tutuşturduğu havluyu alıp havuza doğru yürüdüm. Etrafıma bakıyordum yürürken.
Üçü kadın, ikisi erkek beş Japon havuzun yanındaki bir masada, mayolarıyla karşılıklı oturmuş portakal sularını içiyordu. Bikini giymekte ısrar etmeseler daha iyi olacak orta yaşlı iki kadın “iyi ki geldik” bakışlarıyla birbirlerinin vücudunu inceliyordu çaktırmadan. Havuzun biraz gerisindeki Amerikan bara benzeyen köşede, uzun sandalyelere elbiseleriyle tünemiş yapılı iki adamın önünde hiçbir şey yoktu. Tam karşıda, dışarının ölgün ışıklarını içeri taşımaya çabalayan kocaman camların önünde, iki çıplak adam bacaklarını suya sallandırmış duruyordu iki metre arayla. İkisinin de tepesi açıktı. İkisinin de göbeği taşıyordu mayolarının üstünden. İkisinin de göğsü acayip kıllıydı.
Tam karşılarında ayakta dikildim. Havlumu ayaklarımın dibine bıraktım.
Start vermişim gibi, birer saniye arayla suya girdi ikisi de. Bana doğru yüzmeye başladılar. İkisi de kafasını suyun içine sokmadan yüzüyordu. İkisi de, yarışın ödülü, bikinili orta yaşlı kadınları alıp götürmekmiş gibi hırsla yüzüyordu. Ayakta durup onları seyrettim. Ağızları sımsıkı kapalı, kavga eder gibi kulaç atışlarını izledim. Yaklaştıkça yüzleri belirginleşiyordu, ama ikisini de daha önce görmemiştim.
Başa baş bir yarıştı bu. Teknikler kötü olunca iş kuvvete kalıyordu. Yine de neredeyse aynı anda eriştiler ayaklarımın birer metreyle sağına ve soluna. Havuzdan dışarı sular sıçradı.
Bir adım sola kaydım. Biraz daha şişman olan yüzücünün önünde bir kulvar hakemi gibi eğildim elinin havuza değdiği noktaya doğru.
“Siz kazandınız Kadir Bey,” dedim. “Kuru bir havlum var, ister misiniz?”
Bir eliyle yüzündeki suları sildi yarışın birincisi olarak ilan ettiğim adam. Gözlerini kısmıştı bana bakarken.
“Benim havlum var Remzi Bey,” dedi. Biraz soluk soluğaydı bitirdiği küçük yarış sonrasında.
Kendi kendimi tebrik ettim.
Sağdaki adam havuzdan çıktı. “Getiririm adamı yanınıza Kadir Bey, görüşürüz,” dedi, küçük bir el hareketiyle beni havuza davet eden adama. Cevabını beklemeden yürüdü gitti soyunma odalarına doğru.
Beni çağıran adam, Kadir Güler, boğazına kadar suyun içinde, aşağıdan bana bakıyordu. Gördüğünü beğenmiş gibi sırıttı.
“Başınız sağ olsun,” dedim.
“Sağ ol,” dedi.
Ayaklarından güç alıp kollarıyla çekti koca gövdesini havuzdan dışarı. Bu son hareketin de katkısıyla soluk soluğa kalmıştı iyice. Oturup ayaklarını salladı suya. Bir kere daha sildi yüzünü.
“Neden gelmedin dün akşam?” dedi koca göbeğinin inip çıkma hareketleri yavaşlayınca.
“Misafirliğe gitmiştiniz,” dedim.
“Olsun. Beklerdiniz. Ben çağırınca gelinsin isterim,” dedi. Yüzünü üçüncü kez sıvazladı.
“Kusura bakmayın,” dedim aynı ses tonuyla. “İşim vardı.”
Yeni açılan barın kahvesini beğenmediğimi söylemedim.
Yeniden sırıttı.
“Siktir et,” dedi.
“Olur,” dedim.
İki tarafta birer tutam kalmış saçları tuhaf bir biçimde yapışmıştı kafasına. Geniş bir alnı vardı. Gözleri kocamandı, biraz kızarmıştı ama bunun eşine ağlamaktan çok klorla temastan ileri geldiğine emindim. Küt burnunun altındaki üstdudağı, sanki yarım saat öne tıraş olmuş bıyıkların gölgesinden yeni çıkmış gibi belirgindi. Belinin biraz yukarısında çoktan iyileşmiş bir yara izi vardı. Uzunca bir yara.
“Nasıl geçti misafirliğiniz?” dedim.
“Siktir et,” dedi yeniden. Sonra göbeğini sıvazladı bu kez elleriyle iki yandan.
“Gel karşıya gidelim,” dedi sonra. “Bu salak karılar duymasın konuştuklarımızı.”
Havuza bıraktı kendini. Benim izleyip izlemediğime bakmadan deminki güçlü, ama kötü kulaçlarla yüzmeye başladı.
Biraz ilerlesin diye bekledim. Suya girdim sonra. Çoktandır unuttuğum bir duygu kapladı bedenimi. Bunu daha sık yapmalıydım belki. Suyun içinde kımıldamadan durup keyfini sürdüm biraz. Kadınlar boğulursam kurtarmaya hazırlarmış gibi bakıyorlardı bana. Karşıya doğru nizami kulaçlarla yüzmeye başladım sonra. Bisiklete binmek gibiydi, insan unutmuyordu.
Havuzdan çıkmış beni bekliyordu Kadir Güler. Slipti mayosu. Göbeğinin altındaki üçgen apaçık müstehcendi. Bacakları gövdesine göre daha normal bir kalınlıktaydı.
“İyi yüzüyorsun,” dedi ben de kendimi dışarı çekerken.
“Eskiden iyi yüzerdim,” dedim.
“Spor yapıyor musun?” dedi.
Aikido hakkında sohbet etmeye niyetim yoktu. Başımı olumsuz anlamda salladım.
“Spor yapmalı,” dedi göbeğini yeniden sıvazlayarak. “Sporu ihmal etmemeli. Ben her kafam bozulduğunda buraya gelirim.”
Yavaş yavaş sadede gelecek diye sevindim içimden. Kadir Güler yarı olimpik havuzun tavanını tutan kalın sütunların birinin arkasından yürüdü, portakal rengi plastik bir şezlongun üstündeki havluya kurulamaya başladı yüzünü gözünü. Şezlongun altında deri bir çanta vardı. Hemen solundaki sarı renkli şezlonga yanlamasına oturdum.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Remzi