Название | Kızılderili Mitolojisi |
---|---|
Автор произведения | Daniel G. Brinton |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 9786258361001 |
Haiti’nin kadim sakinlerinin, İspanyollarla ilk kez karşılaştıklarında, soylarına ilişki benzer bir hikâyeleri vardı. Peter Martyr, bu hikâyeyi hikâyenin saçmalığı için çeşitli özürler ve gülünçlüğü hakkında uyarlarla anlatmaktadır. Belki de bu hata, anlam eksikliğinden daha çok onun kavrayışındaki eksiklikten kaynaklanıyordu. Hikâye mealen şöyleydi: insanlar mağaralarda yaşıyorlardı ve güneşin kavurucu ışınları tarafından yok edilmişlerdi. Türlerini devam ettirme şanslarından, yılan balıkları kadar hızlı ve kaypak olan dört kadına yakalanıp onlara tabi oluncaya kadar mahrumdular. Bu kadınlar, insan ırkının analarıdır. Veya yine, bir kralın yeryüzünün tüm suyunu içinde barındıran kocaman bir kabağı olduğu söyleniyordu. Dünyaya tek seferde gelişleri annelerinin canına mal olan dört erkek kardeş, balık tutmak için kabağın içine maceraya atıldılar, balıkları tuttular ama yaşlı kralın gelişiyle korkarak balığı yere düşürdüler. Balık parçalara ayrıldı ve suyu yeryüzüne saçtı. Böylece şimdiki denizler, göller ve nehirler oluştu. Bu kardeşler zamanla bir ulusun babaları haline geldiler ve inanışlarına göre insanlar onların soyunu takip ettiler.98 Gördüğümüz önceki örnekleri hesaba kattığımızda, bu dörtlü grubun içinde bir kez daha dört rüzgârı (çok hızlı ve çok hareketli yağmur getirenler) görmek için canlı bir hayal gücüne gerek yoktur.
Navaholar, Kuzey Meksika’da yaşayan yabani bir kabiledir. Mealen şöyle bir alegorileri vardır: İlk insan güve solucanı şeklinde yerden çıktığında ana yönlerin dört ruhu zaten oradaymış ve bu ruhlar onu bağırarak selamlamışlar, “Hey, o bizim ırkımızdan.”99 Bu, aynı eski hikâyeyi anlatmak için basit ve zayıf bir girişimdir.
Haitililer, Yucatanlı Mayalarla muhtemelen akrabaydı. Mayalar, kesinlikle onların efsanelerini paylaşıyorlardı. Zira Bay Stephens’ın seyahatleri sırasında bulduğu antik bir el yazmasına göre Tutul Xiu denilen dört ebeveyni veya lideri anımsıyor gibi gözüküyorlar. Bununla birlikte bu aslında, Orta Amerika ve Meksika’nın tüm medeni uluslarının bir özelliğiydi. Mitlerle ilgili tesadüfi bir yorumlamayı kabul etmek istemeyen bir yazar, buna şaşkınlıkla değinir: “Aztek ve Toltec tarihlerinin hepsinde sürekli ortaya çıkan dört karakter vardır. Bunlar rahip veya tanrıların elçileri olarak ya da gizli ve kılık değiştirmiş kral; göç sırasında kabilelerin rehberleri ve şefleri ya da krallıklarının kurulmasından sonra kral olarak görünürler. Hatta fetih zamanında bile Guatemala’da veya Meksika’da her zaman, yüce hükümeti oluşturan dört prens vardır.”100 Bu dörtlü bölünme, ortak bir tarihe değil, ortak bir yapıya işaret eder. Sayıca dört tane olup tüm antik efsanelerde rol oynayan eski kahramanlar ve yarı tanrılar etten kemikten insan değillerdi, bereketli yağmurları getiren görünmez hava akımlarıydı.
Bunlar, Yucatek mitolojisinde devasa karyatidler101 gibi üstten sarkan gökyüzünü destekleyerek dünyanın her bir köşesinde tek başına durması gereken dört tanrı Bacab’ın dengiydi. Büyük tufanda diğer bütün tanrılar ve insanlar sular tarafından yutulurken insan ırkını yeniden türetmek için yalnızca bunlar kaçmışlardı. Kan, Muluc, Ix ve Cauac isimleriyle bilinen dörtlü; sırasıyla doğuyu, kuzeyi, batıyı ve güneyi temsil eder ve Doğu sembolizminde olduğu gibi burada da pusulanın her bir yönü bir renkle belirtiliyordu. Doğu sarı, güney kırmızı, batı siyah ve kuzey beyazla temsil edilmişti. Bu gizemli kişiliklerin isimleri kısmen bizim Dominikal harflerle102 yaptığımız gibi kullanılarak Maya takvimine uyarlanmıştı ve bunların uğurlu veya uğursuz kombinasyonlarıyla yargı astrolojisi sistemleri düzenleniyordu. Bunlar yağmur tanrılarıydı ve Chac (Kızıllar) unvanıyla en yüce güçlerden sorumlu baş görevlilerdi. Bu bakımdan dini merasimlerde dört yaşlı adam tarafından temsil ediliyorlardı. Baş rahibe resmi işlerinde sürekli yardımcı olan görevlilerdi.103 Kızılderililerin en medeni olan bu kolunda, başka her yerde olduğu gibi, ulusal efsanelere, sanatlara ve bilimlere özgün bir dış görünüm kazandırarak diğer karakterlerden daha çok öne çıkan dört mitolojik karaktere rastlıyoruz. Bir kez daha bunlar arasında dört ana yönün ve dört rüzgârın kişileştirilmelerini şaşmaz işaretlerle fark ediyoruz.
Gerçek karakterlerinin bütünlüğünü kaybettiklerine nadiren rastlarız. Kiçe efsanelerinde, ilk defa Cennet’in Kalbi Hurakan (Hareketli Hava) tarafından yaratılan dört insanın, son derece keskin gözlü ve hızlı olduklarını anlatılır: “Gökyüzünün ve yeryüzünün dört köşesinde ve dört açısında var olan her şeyi ölçer ve görürlerdi.” Yaratıcılarının “hasat mevsimi yaklaştığında ortaya çıkarmak ve üretmek” tasarımını gözlerine bir bulut esinceye, yüzleri aynada nefes alırkenki gibi görününceye kadar yerine getirmediler. Daha sonra türümüzün dört anasını onlara eş olarak verdi. İsimleri şunlardı: Alçalan Su, Güzel Su, Yılanların Suyu ve Kuşların Suyu.104 Bu anlatıda apaçık bir mitten başka bir şey görebilen kişi, Euhemeros’u bile hayrete düşürecek kadar realisttir.
Bu Aztek efsanelerinde söz konusu ilk insanların dışında, doğanın işleyişi hakkında derin bir düşünüşün izini taşıyan, ilkine dünyevi anlayışın semavi aşaması olarak karşılık gelen dörtlü bir grup vardır. Bu, her şeyin var olmasından sorumlu bir Yüce Neden’i oluşturan dört kişilikte görülür (veya belki de eylem şekilleri demeliyiz): Harukan, nefes, rüzgâr, İlahi Ruh. Bunlar; yaratan, biçim veren, hayat veren ve çoğaltandır.105
Rüzgârların hareketleriyle ilgili kadim inancın kisvesine bürünmüş doğal yaşamın kökeni ve yasalarıyla ilgili bu önemli ve olağanüstü inceleme, karşılaşmayı pek beklemediğimiz derin bir düşünceyi ortaya çıkarır. Belki de Kızılderililerde metafizik benzeri bir şeyin tek örneğidir. Bu, Kiçe efsanelerinin daha eski bölümlerinde açıkça görülür ve iki çevirisinde de kaybolmuş olmasına rağmen kesinlikle yerli kökenlidir.
Nereye gidersek gidelim aynı hikâyeyle karşılaşıyoruz. İnka İmparatorluğu, kayıt işinden sorumlu Amauta isimli rahiplerin kutsal ilahilerinde dört erkek kardeşe ve onların eşlerine dayandırılıyordu. Bu mitolojik medenileştiricilerin Pacari tampu denilen bir mağaran çıktıkları söylenir. Pacari tampu “Varoluş Evi” anlamına gelebilir ve bunlar, Aztek efsanesinde insanlar için dünyayı Tonacatepce’den (bizi var eden dağ) yaratan dört kahramanı anımsatır. Tonacatepce, Şafağın Konutları anlamına gelebilir (zira bu mitolojik isimlerin pek çoğu gibi bu da çifte bir yapı taşıması için bilerek seçilmiş gibi gözüküyor) ki bu, ulusun doğduğu yer olarak Uzakdoğu’da Tula’ya işaret eden bir başka Aztek efsanesini anımsatıyor. Mağaranın kendisi dikkatli okurlara Eolus mağarasını anımsatır veya İrokuaların, efendilerinin içinde rüzgârları hapsettiğini anlattıkları mağarayla kıyaslanabilir.106 Bu kardeşler, ortak bir soydan gelmiyorlardı. Sesleriyle yeryüzünü titretebiliyor, elleriyle dağları bir araya yığabiliyorlardı. Gök gürültüsü tanrısı gibi tepelerin üstünde duruyorlar ve yeryüzünün dört köşesine sapanla taş savuruyorlardı.
97
Hawkins,
98
Peter Martyr,
99
Schoolcraft,
100
Brasseur,
101
Sütun olarak kullanılan dökümlü kumaş giysili kadın figürleri (ç.n.)
102
Belirli tarihler için haftanın günlerini belirlemede kullanılan bir yöntemdir (ç.n)
103
Diego de Landa,
104
105
Bunlar ve Miken kabartmalarında dört küreyle tasvir edilen “quatre actes de la puissance gcneratrice jusqu’a l’entier dcveloppement des corps organisés,” arasındaki benzerlik dikkat çekicidir. Bkz. Guigniaut,
106
Müller,