Elips Kitap

Все книги издательства Elips Kitap


    Sabatay Sevi

    İbrahim Alâettin Gövsa

    Sabatay Sevi ve kurucusu olduğu “Sabataycılık” hareketi, bundan yüzyıllar evvel parlayıp sönmüş, sadece tarih meraklılarının ilgi göstereceği bir konu olarak -her nedense- kalmaması sebebiyle hâlâ tartışılmaya ve dikkat çekmeye devam ediyor. İbrahim Alâettin Gövsa tarafından kaleme alınan bu kitap, dönemi itibarıyla, konu hakkında yazılmış ilk kitaplardan biri olma özelliğini taşıyor. Günümüzde de bu kadar tartışılan, şahıslar üzerinden polemikler üretilmeye müsait bir konuda, bilinenlerin bilinmeyenlerden daha az olduğu göz önünde tutulursa, Gövsa'nın eseri, her kesimden okuyucuya hitap eder niteliklere sahip. Yazarın bizzat şahit olduğu olaylar ve durumlarsa kitabı hem daha ilginç kılıyor hem de kuru bir metin olmaktan çıkarıyor. Kitap, ülke gündeminden düşmeyen bir hareket ve o hareketin kurucusu hakkında yazılmış derli toplu ilk kaynak olma özelliğiyle yeniden basılmayı ve okunmayı hak ediyor.

    Aydın Menderes Anlatıyor: Gölgede Bir Şey Kalmasın

    Yasin Topaloğlu

    Aydın Menderes, derin siyasi yaklaşımları ile Türkiye’nin geleceğine dönük olarak bir medeniyet perspektifi çizmiş ve felsefi altyapısıyla o gün orada neredeyse hepimizi anaforuna çekmişti. (…) Aydın Menderes babasına gıpta ile bakan, çilesine kısmen şahitlik eden ama babasının şahsında yakın tarihin bütün sırlarına neredeyse vâkıf biri idi. Kendisi izah edilemeyen bir kaza geçiren, babası asılan, ağabeylerinden Mutlu’yu bir trafik kazasında, Yüksel’i aydınlatılamayan intihar süsü verilmiş bir suikastla kaybeden biri olmasına rağmen iddialarından vazgeçmeyen bir yerde duruyordu. Türkiye’de müesses nizamın Menderes ailesine kin gütmediğini söylemek ihtiyatsız bir iyimserlik olur. Kitabın içerisinde var. Ben Kennedy ailesinin ABD’de başına gelenlerle kendi ailesinin başına gelenleri sordum. Kennedy ailesi, içinden başkan seçmeyi başarmış tek Katolik aile. Menderes ailesi de milleti siyasete katarak müesses nizamı zedeleyen bir yerde durmaktadır. Adnan Menderes’e yapılan muamele iki oğlun biri ölümle neticelenen trafik kazasını ve bir oğlunun intiharını elbette şüpheli kılıyor. Darbeler ve faili meçhul cinayet ve olaylarla sabıkası tartışılamayacak olan müesses nizam, bu konuda hiçbir şüphe ve tartışmadan vareste tutulamaz. Daha evvel alicenaplığına ve haza beyefendiliğine şehadet ettiğim Aydın Menderes, bu söyleşi esnasında düşmanlarından söz ederken bile nezaketi elden bırakmıyor ve yaşadığı trajediyle kader inancı tam bir mümin edasıyla, sükûnet limanına yol alıyordu. Yasin Topaloğlu

    Alâeddin’in Sihirli Lambası

    Неизвестный автор

    Alâeddin’in serseri arkadaşlarıyla vakit öldürdüğü günlerin birinde Mağrip diyarından, yani güneşin battığı yerden gelen bir ihtiyar, yanlarına yaklaşarak oğlanları, özellikle de Alâeddin’i dikkatli gözlerle incelemeye başlamış. Meğer bu adam, Faslı bir büyücüymüş ve sihir gücüyle dağları birbiri üzerine bindirebilirmiş. Kendisi aynı zamanda da bir müneccimmiş. Alâeddin’i bir süre gözlemledikten sonra şöyle düşünmüş:“Arayıp bulmak için ülkemden ayrıldığım o şeyi elde edebilmek için işte böyle bir delikanlıya ihtiyacım var!” (…) Bu büyücü, doğma büyüme Afrikalıymış. Küçük yaşlardan itibaren sihirle, büyüyle uğraşırmış. Böyle böyle büyü sanatında uzmanlaşmış. Zaten böyleleri en iyi Afrika diyarında yetişir… Büyücülük konusunda her şeyi öğrenmek için çok okumuş, çok emek vermiş. Dile kolay kırk yıl!.. Tam kırk yıl boyunca öğrenilebilecek ne kadar sihirli söz varsa hepsini öğrenmiş. Günlerden bir gün, şeytanın ilhamıyla olsa gerek, Çin ülkesindeki Al-Kalas şehrinde bulunan gömülü bir hazinenin varlığından haberdar olmuş. Bu hazine öyle bir hazineymiş ki dünya üzerinde eşi benzeri yokmuş. Daha da önemlisi, mahzende bulunan sihirli lambaymış… Bu lambaya sahip olan adama hiç kimse galip gelemezmiş. İster dünyanın en zengin adamı olsun isterse en kuvvetli hükümdarı hiç kimse bu lambanın gerçekleştirebileceklerinin yanından geçemezmiş.

    Billur Köşk Masalları

    Неизвестный автор

    Türk ve Dünya edebiyatından seçilen eserler, çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki duygu ve düşünce zenginliğini kazanmış bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü ve paylaşımcı olacağını düşünüyoruz. Çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek okuyan, bilinçli ve gelişmiş bir toplum olma yolunda ilk adımı atmış olacağız.

    Bize Göre

    Ahmet Haşim

    1884 yılında Bağdat’ta doğan Ahmet Haşim, Fecr-i Ati topluluğu dağıldıktan sonra da edebî anlayışını değiştirmeden sanat hayatına devam etmiştir. Sembolizmin Türk edebiyatındaki önemli temsilci olan Haşim, “akşam şairi” olarak da anılır. Dış dünya, Haşim’in hayalinin en güzel renklerine bürünerek şiirlerine yansımıştır. Şiirlerinde olduğu kadar düz yazı türünde de kendine özgü nükteli bir üslupla görüşlerine yer verdiği fıkra, sohbet ve gezi türlerini de başarıyla kaleme almıştır. Ahmet Haşim’in İkdam gazetesindeki yazılarının, denemelerinin derlemesi olan Bize Göre, mevsimlerden hayvanlara, edebiyattan evliliğe, Batı’dan bizdeki sosyal hayata kadar birçok konuyu işliyor.“Rabb’im! Her zevki tatmin edecek ve ismi yine ‘sanat ve edebiyat’ olacak olan felsefe taşını nasıl bulmalı?”

    Kayıp Dünya

    Артур Конан Дойл

    Dedektif Sherlock Holmes’un yaratıcısı Arthur Conan Doyle’un huysuz kahramanı Profesör Challenger, huysuzluklarıyla insanları çıldırtmaya devam ediyor. Bu aksi aynı zamanda çok zeki karakterle yakınlık kurmak ve onu anlayabilmek hayli zor olsa da bir o kadar da keyifli olacaktır. “Profesör Challenger, iki yıl önce tek başına bir Güney Amerika gezisine çıktı. Geçen sene geri döndü. Güney Amerika’da bulunduğu kesin, ancak tam olarak nereye gittiğini açıklamayı reddediyor. Çekingen bir şekilde maceralarını anlatmaya başladı, fakat birileri kusurlar bulmaya başlayınca istiridye gibi kapanarak kabuğuna çekildi. Ya çok olağanüstü bir şeyler oldu ya da adam baştan aşağı yalancı, ki bu daha büyük bir olasılık. Sahte olduğu söylenen birtakım resimler ortaya çıkardı. O kadar alıngan olmaya başladı ki, soru soran herkese saldırmaya koyuldu ve gazetecileri merdivenlerden aşağı fırlattı. Benim görüşüme göre o, bilime yatkınlığı olan cinai bir megaloman! İşte adamın, Bay Malone! Şimdi iş başına, bakalım sen nasıl bir izlenim edineceksin.”

    Çankırılı Hoca - Cumhuriyet’in Öteki İnsanları - Bir Köy İmamının Hayatı

    Hasan Yılmaz

    Her insan kendi hayatının kahramanıdır. Onları seçilmiş yerlerde aramak gerekmiyor. “Onda ne var!” denilecek kadar basit olmayan hayat mücadelesinde, ayaklarının üzerinde durup tek başına yürüyebilmek en büyük kahramanlık sayılmalı. O kahraman ki pek çok badireler atlatıp, yaşam yolculuğunu sonlandırana kadar kendi öyküsünü yazan kişidir. Esasında Cumhuriyet, bir yönüyle köylülükten kurtulma hamlesiydi fakat bu hamlede, fizik ile metafiziğin birbirinin karşıtı gibi algılanması söz konusuydu. Okul, caminin; öğretmen, imamın ayrılmaz parçası iken, karşıtı gibi algılandı veya gösterildi. Devletin öğretmeni tercih ettiği bu süreçte halkın imamı tercih etmesi kaçınılmazdı. Oysa okulu camiye egemen kılmaya çalışmak yerine, camiyi okulla barışık tutmak gerekiyordu. Belki yaşanan bu ikilemde, bu ülkenin aydınlarının tercihlerinin etkisi de vardı. Doğrusu, hiçbirini dışlamadan, “hem o hem o” diyebilmek önemliydi.Bugüne kadar okuduklarımızın pek çoğu, kurumların ve yönetenlerin tarihidir. Toplumsal bilinçaltını şekillendiren izdüşümleri görebileceğimiz netlikte “öteki insanın hikâyesi” pek seyrek kaleme alınmıştır. Bu yüzdendir ki çok farklı sosyolojik evrelerden geçen bir toplumun tarihini okuduğumuzda, o toplumu oluşturan tüm kesimleri aynı sosyo-kültürel iklimden geçmişler gibi algılayabiliriz.Okuduğunuz biyografik anı kitabı, bir insanın hayatından hareketle toplumsal tarihe ışık tutacak niteliği haiz bir kişisel tarih çalışmasıdır. Yazım türü itibarıyla diğer biyografi çalışmalarının bir benzeri sayılabilir. Onlardan farklı yanı ise bir köy imamının hayatının kaleme alınmış olmasıdır.

    Çağlayanlar

    Ahmet Hikmet Müftüoğlu

    “Çağlayanlar”, Ahmet Hikmet Müftüoğlu’nun 1911-1922 yılları arasında kaleme aldığı öykülerinden derlediği mensur şiirlerden oluşmaktadır. Doğrudan halka hitap eden üslubuyla Trablusgarp Savaşı’ndan Batı-Doğu çekişmesine, Turancılıktan Cihan Harbi’ne Türk insanının hemen hepsindeki kültürünü, millî bilincini incelikle yansıtmıştır. Yer yer İslami motiflerin de bulunduğu milliyetçi bir bakış açısının hâkim olduğu bu eserde Müftüoğlu, kâh masumane kâh abartılı kâh da tarihsel çıkarımlarla dolu; fakat çözüm arayışında bir çaba ile seslenmiştir, Türk ulusuna. “Bu kitabı düşünerek, sizin için yazdım. Bela gecelerinde, yaşım sızarak, yüreğim sızlayarak yazdım.”

    Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri - Meclis-i Meşâyih

    Zekeriya Akman

    Tarikatlar, İslam toplumunun vazgeçilmez birer unsuru olarak her dönemde etkilerini hissettirmiş ve bir yaşam tarzı olarak da varlıklarını günümüze kadar devam ettirmişlerdir. Halka, dinî, ahlaki ve sosyal alanda hizmet vermeyi amaçlayan tarikatlar, Osmanlı döneminde toplum üzerinde her zaman etkili olmuşlardır. Toplumun gönüllü sivil kuruluşları olarak nitelendirilebilecek tarikatlar, tekke ve zaviyeler aracılığıyla halka sosyal alanda hizmet veren müesseseler olmuşlardır. Osmanlı Devleti’nde toplum hayatında tarikatlar önemli roller üstlenmişlerdir. Devletin kuruluş ve yükseliş dönemlerinde idari, askerî, ilmî ve içtimai hayatın şekillenmesinde tekke ve tarikatların önemli etkisi olmuştur. Çoğu zaman devlet ve halk arasında bir köprü görevi görmüşlerdir. Tarikatların halk üzerinde var olan gücü ve camianın içerisinde ortaya çıkan problemler, devlet idaresinin, bu kesime müdahale etmesine ve kontrolü altına alma yoluna başvurmasına neden olmuştur. XIX. yüzyılda devletin birçok kurumunda baş gösteren bozulma ve çöküş süreci, tasavvuf camiasında da görülmeye başlamıştır. Bütün bu sebepler sonucunda tarikatları kontrol altına almak, bu camiada dinî ve ilmî olmayan davranışları engellemek, cahil kişilerin şeyhlik görevine gelmelerine mâni olmak gibi nedenlerle meşihat makamına bağlı Meclis-i Meşâyih kurulmuştur.Bu çalışmamızda amaç, Osmanlı Devleti’nin modernleşme sürecinde, tekke ve zaviyeleri kontrol etmek ve yönetmek amacıyla kurulmuş olan Meclis-i Meşâyih’i tanıtmaktır. Çalışmamızda, tarikatlar ve tekkeler arasındaki tartışmalara girmeden, tasavvufi boyutundan ziyade bir kurum olarak Meclis-i Meşâyih’i, tarihçi bakış açısıyla tanıtmak hedeflenmektedir.

    Divan Şiirinden Seçmeler

    Bilge Ekinci

    Zengin düşünce, sanat ve estetik dünyasının meydana getirdiği kadim Osmanlı medeniyetinin vazgeçilmez unsurlarındandır divan şiiri. Osmanlı saray kültürü, doğu mistisizmi ve felsefesi ile tanışmak, onu anlamak için de bu şiirlere yönelmek gerekir. Bu güzide eserleri kaleme alan dâhiyane mısralara imza atan şairleri ve eserlerini bilmek, tanımak ve kudretli bir edebiyatın oluşum sürecini gözlemleyebilmesi için her okuyucunun kütüphanesinde bulunması gereken nadide bir eser… Şeyh Galib’den Nedim’e, Sabit’ten Nâilî’ye ve Osmanlı şiir âlemine hayat vermiş pek çok şairin beyitlerinden örneklerle sizlere sunuluyor.