Hangi savaşta silahlar değil, hastalıklar galip geldi? Açlığın sınırlarında gezinmek insanlığa neler yaptırdı? Yöneticilerin akli dengesizlikleri hangi devletlere mal oldu? “Ölümüne” yemek yiyen kral kimdi? M.Ö. 1000 ile M.S. 1.800’lü yıllar arasında meydana gelmiş en kanlı katliamlar, suikastlar ve zalim imparatorlar… Dahası açlık, yangın, deprem ve tsunamiler gibi insanlığın başına gelmiş en korkunç felaketleri de anlatan bu kitap, şimdiye kadar elinize aldığınız en tüyler ürpertici tarih kitabı olacaktır.
Berber: Saçınızı nasıl keseyim efendim? Müşteri: Sessizce. Bir gün bir kadının cenazesinde yabancı biri sormuş: “Ebedi istirahate eren kimdi acaba?” “Ben erdim sonunda!” diye bağırmış dul koca. Memnuniyetsiz müşteri: Bana sattığın köle daha hiçbir şey yapmadan ölüverdi! Deli: Vallahi bendeyken hiç öyle şeyler yapmazdı. İlk bakışta insan bu bayat esprilerin kötü televizyon skeçlerinden alındığını sanıyor; ama aslında ne kadar eski olduklarını görünce siz de şaşıracaksınız. Esprilerin en iyileri gülmekten yerlere yatırdığı gibi, en kötüleri de kötülüğün sınırlarını öyle zorluyor ki yine gülmeden edemiyorsunuz. İlk olarak 1500 yıl önce Antik Yunan’da Philogelos (Şakacı) adıyla derlenen bu kitap, yeryüzünde var olan en eski fıkra kitabı. (Tanıtım bülteninden)
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski: Tarihin en büyük romancılarından biri. Klasikler denince ilk akla gelen, kitapları hâlâ en çok tavsiye edilen ve okunan büyük yazar. İnsan ruhunu onun kadar iyi tahlil etmiş ve bunu ustalıkla anlatmayı başarabilmiş başka bir yazar yoktur. Çocukluğu, ailesi, sürgün yılları, başka yazarlarla ilişkileri, aşkları, kitapları, hayalleri, yaşamına dair pek bilinmeyen detaylar, yaşamıyla kitapları arasındaki paralellikler ve daha pek çok şey, öz kızı Aimée Dostoyevski’nin kaleminden okurlara ulaşıyor. “Yaşamakla yaşamamak arasında hiçbir fark kalmadığında özgürlüğüne kavuşur insan.” (Ecinniler romanından)
İskandinav mitolojisinde dokuz diyar vardır; Odin’in hükmettiği tanrılar diyarı Asgard, insanların diyarı Midgard, Vanirlerin diyarı Vanaheim, devlerin diyarı Jotunheim, buz diyarı Niflheim, ateş diyarı Muspelheim, elflerin diyarı Alfheim, cücelerin diyarı Nidavellir, ölülerin diyarı Helheim. Bu dokuz diyarı birbirlerine Yggdrasil adlı devasa bir dişbudak ağacı bağlar. Maceralarıyla tüm dünyayı etkileyen Odin, Thor, Loki, Baldur, Heimdall gibi tanrılar bu diyarlarda yaşarlar. Dokuz Diyar, Kuzey’in mit ve efsanelerini, bu diyarların inanç ve hikâyelerini bir araya getiriyor. Edebiyatın ve sinemanın beslendiği en önemli kaynaklardan olan İskandinav mitolojisinin tanrıları, tanrıçaları, insanları, elfleri, devleri, cüceleri, yaratıkları ve savaşçıları yüzyıllardır olduğu gibi bugün de insanoğlunun hayal gücünü şekillendirmeye devam ediyor.
Bu kitapta yer alan aforizmalar Doğulu ve Batılı kaynaklardan derlenmiştir. Hint destanlarından alınan pasajlar… Buda öğretisinden örnekler… Diğer kanonik metinler, Talmud’dan Yahudi babalarının anlamlı sözleri… Aralarında Firdevsi, Sadi, Hafız, Nizami, Ömer Hayyam ve Cami’nin de bulunduğu Arap ve Farsi yazarların İslami ahlak felsefesi… Ayrıca Çin bilgeliğini yansıtan sözler ve Burma bilgelerinin didaktik sözleri… Platon ve Aristoteles gibi Antik Yunan felsefesinin önde gelenleri… Tragedyanın öncülerinden Sofokles, komedyanın öncülerinden Menander… Roma düşünürlerinden Seneca ve Cicero… Rönesans edebiyatının ve hareketinin vazgeçilmezleri Rabelais ve Machiavelli… Montaigne’in denemelerinden ve La Fontaine’in fabllarından seçkiler… Modern edebiyatın İtalya’daki simgesi Dante, İspanyol edebiyatının babası Cervantes ve Alman edebiyatının “devi” Goethe… “Aforizmalar kısa oklar gibidir, uzağa uçar ve hedefi on ikiden vururlar.” – Francis Bacon “Antik ve modern çağın bilgelerinden seçilmiş sözlerle dolu bir hazine…” – Milton
Bu coğrafyada yaşayan insanların, yazarların-çizerlerin, sanatçıların ve de yöneticilerin kafasındaki en önemli sorulardan biri de şudur: Acaba biz nereye aidiz? Batı’ya mı, yoksa Doğu’ya mı? Doğuluların gözünde Türkiye bir Batı ülkesi, Batılıların gözünde ise bir Doğu ülkesi. Peki kendi gözümüzde neredeyiz, Doğu’da mı, yoksa Batı’da mı? Cevap hiç kolay değil, çünkü biliyoruz ki mesele esasen coğrafi değil. Doğuda yaşayan bir Batılı, batıda yaşayan bir Doğulu olabilirsiniz. O halde nasıl bileceğiz nereli olduğumuzu? Elinizdeki kitap Doğu ve Batı ayrımını, yemek kültüründen yatak odasına, bireysellik anlayışından felsefi düşünceye kadar hayatın her alanını kapsayan alışkanlık ve davranışları, birazcık da esprili bir dille anlatıyor. Bakalım bu kitabı okuduğunuzda nereli olduğunuza karar verebilecek misiniz?
Kapsamlı ve kolay anlaşılabilen Doğa Kitabı, çevremizle yeniden bağlantı kurmamızı sağlamak için doğaya yeni bir gözle bakıyor. Göz alıcı ve öğretici çizimlerle resimlendirilmiş bu eser, kuş göçlerinden yaprak örneklerine bakarak ağaçları adlandırmaya, beneklerine bakarak mantar türlerini ayırt etmeye, orman meyvelerini ve kaya oluşumlarını tanımaya kadar, her konuyu ele alıyor. Ağaçlardan çiçeklere, mantarlara, kuşlara, memelilere, sürüngenlere, böceklere ve balıklara kadar her konu hakkında detaylı açıklamalar Ekoloji ve Dünya gezegenine dair ilginç bilgiler Doğanın işleyişi, etrafınızdaki flora ve fauna hakkındaki gerçekler
“Shaw, Swift’ten bu yana gelen hiciv yazarları içinde kalemi en keskin, İngilizce yazan müzik eleştirmenleri arasında ise en okunabilir olanı; neslinin en iyi tiyatro eleştirmeni, siyasi, ekonomik ve sosyolojik alanlarda harika bir konuşmacı ve deneme yazarı, ayrıca edebiyatın en verimli mektup yazarlarından biri.” -Stanley Weintraub Bernard Shaw, tarihin en önemli oyun yazarlarından biri olmakla birlikte çok önemli bir düşünce adamıdır. Sosyal eşitlik ve insan hakları konularının ateşli bir savunucusu olan yazar, yaşadığı dönem boyunca 60’tan fazla oyuna imza atmış ve bu oyunların her birinde sosyal sorunlara parmak basmıştır. Elinizdeki bu kitap Bernard Shaw’un özgürlük, eşitlik, din, evlilik, erdem, yönetim biçimleri, eğitim, onur, ahlak gibi konulardaki fikirlerini bir araya getiriyor. Shaw, bu kitapta her zamanki bilgeliği ve sivri diliyle devrime ve devrimin olası sonuçlarına pratik bir bakış açısı sunuyor.
17. yüzyıl Osmanlı Sarayı… Samur ve Amber Devri… Tarihe taşkınlıkları ve deliliğiyle adını yazdıran İbrahim Sultan tahtta. Bir yanda hanedanın bekâsı için Sultan İbrahim’e çeşit çeşit cariyeler sunan haremin hâkimi Valide Kösem Sultan ile Hünkarın gözdesi olup büyük zenginliklere, samur kürklere kavuşma hayali kuran cariyeler. Diğer yanda Padişahın bozuk akıl sağlığını fırsat bilip onu zevk âlemleriyle oyalayan, iktidar için kan dökmekten çekinmeyen Sadrazamlar… Saray mensuplarının asıl derdi zenginliğinin son demlerini yaşayan Osmanlı’dan en büyük payı kapabilmektir. Fakat haremdeki bu hassas denge Cinci Hüseyin Hoca’nın saraya gelmesiyle bozulur. Kısa sürede Padişahı etkisi altına alan bu adam herkes için bir tehdittir. Saraydaki mutlak hâkimiyeti bozulanlar Padişah İbrahim’in kontrolünü yeniden ele geçirebilmek için artık herşeyi yapmaya hazırdır… Tarihî bir roman olan Deliler Saltanatı sefahat uğruna harcanan hayatları, iktidar için oynanan şehvet oyunlarını gözler önüne sererek sizlere yavaş yavaş sönmekte olan Osmanlı ihtişamına tanık olma fırsatı sunuyor.
Dünyanın en neşeli ve özgür ruhlu halkı Çingenelerin masalları… Dünya üzerinde Çingenelerden daha geniş bir alana yayılmış başka bir halk yoktur. Gittikleri her yere masallarını da götürmüş ve dilden dile yayılmalarını sağlamışlardır. Bu masallar Çingenelerin sivri dilini, cesaretini, hayal gücünü, vahşi doğasını ortaya koyarken müzik, doğa ve özgürlük sevgilerine de dikkat çekmektedir. Kendini Çingene yaşamına adayan halkbilimci Francis Hindes Groome tarafından derlenen bu masallar, Çingenelerin renkli dünyasını gözler önüne seriyor. Bu kitapta Türk, Romen, Bukovina, Transilvanya, Slovakya, Moravya, Bohemya, Polonya, İngiliz, Galler ve İskoç Çingenelerinin masalları ayrı ayrı ele alınırken başka halkların masallarıyla ilişkileri de ortaya konuyor. Geçmişle geleceği birbirine bağlayan bu masallar, masal seven herkesin kitaplığında bulunmalı.