Neden hiçbir Osmanlı padişahı hacca gitmedi? II. Abdülhamit, neden Mohikanları İstanbul’a getirmeye çalıştı? İstiklal Caddesi’ndeki ünlü Atlas Pasajı hangi dönemde at ahırıydı? Kanuni’nin cenaze namazı neden üç kere kılındı? “Küçük Kıyamet” denen büyük İstanbul depremi ne zaman oldu? Yavuz Sultan Selim neden sakal bırakmazdı? Hangi vezirin kesik başıyla futbol oynandı? “Avarız sandığı”, “Avrat pazarı”, “Unutma bizi dolması” nedir? Atını cenaze töreniyle gömdürüp, başına anıt diktiren padişah… Kösem Sultan’ı 4. Murat’tan isteyen meczup… 1792’de dünyanın ilk denizaltısını yapan mimarbaşı… Kadınlardan ve müzikten nefret eden padişah… ABD Başkanı Thomas Jefferson’dan haraç isteyen Osmanlı denizcisi… Osmanlıca şiirler yazan Fransız şair… Cesedi mezardan çıkarılıp başı kesilen şehzade… Hiç çocuğu olmayan padişahlar ve üç kez ikiz babası olan padişah… Kıtlık çeken İrlanda’ya Britanya kraliçesinden fazla yardım teklif eden padişah kimdi? Tarihe bakış açınızı değiştirecek bu kitapta, şimdiye kadar hiçbir yerde rastlamadığınız birçok ilginç ve önemli tarihi olayı keyifle okuyacaksınız.
Yunan Mitolojisi’nde tanrıların tanrısı Zeus’un oğlu Dionysos, dile gelip kendi hikâyesini anlatıyor. Şarabın ve eğlencenin tanrısının başından geçenler, tarihsel bilgiyle yoğuruluyor. Şarap ve Tanrı’da yazar yaptığı araştırmayla Dionysos’u edebi bir dille ete kemiğe büründürüyor. ”Dionysos’un tarihsel süreç içindeki mitolojik serüvenine, güvenilir bilgi ve farklı anlatım tarzıyla tanık olacaksınız…” Dr. Phil. Anneliese PESCHLOW ”Kaynak metinlerin Olympos dünyasına götürdüğü gizemli bir köprü. Dionysos hakkında bilgilerimize çok şey ekleyecek ve onu tanımamıza yardım edecek, kurgusallık ve şiirsellikle dolu, sınırsız okuma keyfine davet eden bu kitabı severek okuyacağınıza inanıyorum.” Yrd. Doç. Dr. Nazlı Çınardalı Karaaslan ”Başka türlü asla giremeyeceğiniz bir dünyanın en gizli kapılarından birini size açan bir anahtar…” Yrd.Doç.Dr. Bora Uysal
Kafkasya’dan Balkanlar’a geniş bir coğrafyaya uzanan Slavlardan büyülü masallar… Çağlar boyunca yazıdan çok söze güvenen Slav kültüründe masallar, eski inanışların yanı sıra kolektif bilincin de bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Slav kültürünün hazinelerinin peşine düşen bilim adamı Albert Henry Wratislaw’ın derlediği bu 57 masal, küçük topluluklar halinde yaşayan Slavların sözlü anlatı kültürünü yazıyla buluşturuyor. Farklı Slav topluluklarının masallarını bir araya getiren bu kitapta Kaşub Masalı’ndan Alnı Güneşli At’a, İnsanın Kökeni’nden Beyaz Yılan’a bir çok büyülü anlatıya misafir olurken farklı kültürlerin birbirlerini nasıl etkilediğine dair izler de bulacaksınız. Geçmişle geleceği birbirine bağlayan bu masallar, masal seven herkesin kitaplığında bulunmalı.
Peter Pan’in yaratıcısı J.M. Barrie’nin hem okurlar hem de tiyatro izleyicileri tarafından çok sevilen bu keyifli ve aynı zamanda düşündürücü oyunu Türkçede ilk kez yayımlanıyor. Bahçesi ay ışığıyla aydınlanmış güzel bir kır evinin 8 misafiri, yaz gündönümü arifesinde beliren sihirli bir ormana girer ve gözden kaybolur. Ormanda her birine hayatını dilediği gibi yaşaması için ikinci bir şans verilir. Sihir sona erdiğindeyse hayatlarına dair önemli bir soruyla karşı karşıya kalırlar: Hayatlarının istedikleri gibi olmamasının sebebi kader midir, yoksa aldıkları yanlış kararlar mı?
Bir Nefeste Dünya Tarihi’nin Yazarından 18. yüzyıldaki çiçek hastalığı salgınında kaç kişi öldü? 1902 yılında New York’ta inşaatı devam eden gökdelen sayısı kaçtı? Kanuni döneminde kaç bin tuğra basılmıştı? Kartacalı General Hanibal’ın Alp Dağları’nı aşarken yanında kaç fil vardı? 1420 yılında dünyanın en büyük şehri hangisiydi? Çin Seddi’ni inşa etmek için kaç işçi gerekmişti? Aztekler kaç kişiyi kurban etmişti? Milattan önce 8000’den 21. yüzyıla kadar 100 asrı aşan bir dönemi konu edinen Sayılarla Dünya Tarihi, geçmişi ve bugünü sayılar aracılığıyla birbirine bağlıyor.
Sanşiro, benim en sevdiğim kitaplardan biri. —Haruki Murakami Modern Japon romanının en önemli temsilcilerinden Natsume Sōseki’nin ince mizah ve sonsuz masumiyetle örülü bu romanı, 23 yaşındaki Sanşiro’nun yaşadığı küçük yerden ayrılıp üniversite için Tokyo’ya gitmesiyle başlıyor. Şehrin kalabalığı, yeni insanlar, akademik çevreler ve hepsinden önemlisi kadınlar arasında Sanşiro, yaşamını zenginleştirmenin yollarını arıyor. Sanşiro, ilk aşk, gelenekler, modernleşme ve yaşlılığın alaycılığına karşı gençliğin idealizmini anlatırken, arka planda da dönemin sosyal ve kültürel yapısına getirdiği eleştirileri okuruna sunuyor. Ondan fazla roman ve öykü kitabı olan ve hemen hemen hepsi başka dillere çevrilen Natsume Sōseki, Japonya’nın modernleşme yolunda büyük adımlar attığı Meiji döneminin en önemli yazarlarından biridir.
Agrippine Baffo’ydu adı. İtalya’nın en güzel kızlarından biriydi. Kaçırıldı ve Osmanlı tahtının veliahtına hediye edildi. Kanuni Sultan Süleyman’ın Manisa Sarayı’nda yaşayan torunu Şehzade Murat, çok sevdi onu. Üzerine titrediği hasekisine Safo diye seslendi. Kısa süre içinde III. Murat’ı avcunun içine aldı İtalyan güzeli. Onu kendisine bağlamakla yetinmedi, ruhunu da esir etti. III. Murat, Osmanlı’nın en güçlü döneminde tahta geçince, yeni padişahla birlikte İstanbul’a taşındı Safo, ya da bilinen adıyla Safiye Sultan. O, güzel olduğu kadar akıllıydı da. Artık devletin kalbindeydi. Gücüne güç kattı, oyunlarıyla Osmanlı Sarayı’na söz geçirdi. Oğlu III. Mehmed de tahta çıkınca, nihayet valide sultan oldu. Neredeyse koca imparatorluk onun eline kaldı. Peki, kimdi o esasında? Safiye mi? Safo mu? Yoksa hep Baffo olarak mı yaşadı? Nasıl bir tutkuydu onunkisi? Ne kadar karanlıktı? Tarihsel olaylara ve gerçek kişilere dayanılarak yazılmış bu romanda, hem Osmanlı’nın görkemli bir dönemine tanıklık edecek, hem de kölelikten valide sultanlığa ulaşan bir kadının inanılmaz hayat hikâyesini soluksuz okuyacaksınız.
William Ralston Shedden Ralston
Karlı ve uzun geceler ülkesi Rusya’dan beyaz (!) masallar… Rus insanının eşsiz anlatım yeteneğinin kendini en iyi gösterdiği yer şüphesiz masallardır. Rus masallarının kulağa hoş gelen bir dili, etkileyici bir anlatımı, doğal bir mizahi yanı ve mükemmel tasvirleri vardır. Bu kitap özenle seçilmiş 51 masalı bir araya getirirken Rus masallarının tema ve karakterlerini de inceliyor. Uzun ve soğuk kış gecelerini canlandıran eğlencelerde yüzyıllardır anlatılan bu masallarda cadı Baba Yaga’dan ölümsüz Koshchey’e, tek gözlü Likho’dan Budala İvan’a ya da Bilge Vasilissa’ya kadar pek çok ünlü Rus figürü karşımıza çıkmaktadır.
“Tarağı elinden bıraktı. Aynanın önündeki mektubu eline alıp odanın diğer tarafına, güneye bakan penceresinin önündeki koltuğa doğru yürüdü. Koltuğa oturduktan sonra mektubu açtı. Son cümlesini okudu önce: ‘Seni, senin atları sevdiğin kadar seviyorum.’” Erkan Karagöz ‘ün Rus Kızı Vasilisa adlı romanı, aşkın, umudun ve acımasızlığın resmini çiziyor. Gündüzün geceyle buluşan noktasında hoyrat bir kadının çığlıkları alev alev yanan alaca bir kuşu andırıyor. Şevket ve Rus Kızı Vasilisa… 1917-1930 yılları arasında Kars ve yöresinde yaşanan çalkantıların içinde filizlenen bir aşk öyküsü… —Hikmet ÇETİNKAYA, Cumhuriyet 1917 Ekim Devrimi’nden sonra yaşanan siyasal ve toplumsal kargaşa, Çarlık Rusyası’nın işgal ettiği, Kafkasya’nın Anadolu’ya açıldığı topraklarda da yaşanmıştır. Rus Kızı Vasilisa; Kars’tan İstanbul’a, oradan da Rusya’ya uzanan bir coğrafyada yaşanan çalkantıları ve resmi tarihin üzerini örttüğü olayları bütün çıplaklığıyla bize anlatıyor. Bu tarihi doku ve atmosferde, atlara sevdalı seyis Şevket ile Rus generalin karısı Vasilisa’nın imkânsız aşkına da tanık oluyoruz.
18. yy. İstanbul'u iki ayrı dünyaya ev sahipliği yapıyordu. Bir yanda ışıl ışıl aydınlatılan bir şehir… Sokak merasimleri… Dünyanın dört bir yanından gelen çeşit çeşit laleler… Savaş meydanlarında çarpışmaktansa laleler ile ilgilenmeyi tercih eden ince ruhlu bir sultan… Ve sultanın etrafında toplanmış keyfine düşkün bürokratların saray ve köşklerde geçen hayatı… Kısacası, zevk-u sefa ve Lale Devri'nin dillere destan eğlenceleri… Diğer tarafta, saklandıkları küçük dünyalarında kimseye fark ettirmeden hayatlarını devam ettiren İstanbul'un yoksul halkı ve can korkusu… Bir türlü dile gelmeyen sessiz bir öfke… Derinden derine kalplerde büyüyen muazzam bir hoşnutsuzluk… Bu iki dünyayı birbiriyle buluşturan, sıradan bir esnaf olan Patrona Halil'in başlattığı halk ayaklanması olacaktı. İsyanın öncüsü, ruhunun derinliklerine gizlenmiş hükmetme ihtirasını ilk fırsatta açığa serecek ve karşısına çıkan tüm engelleri birer birer aşarak imparatorluğun tek hakimi konumuna yükselecekti. Yeni bir dünya kuruluyordu artık. Ayaklar baş oluyor, hükmedilenler hükmetmeye başlıyordu. Ne var ki güzeller güzeli sevgilisi Gülbeyaz'a yapılanların öcünü almak için çıktığı bu yolda, hiç kimsenin beklemediği kadar büyük bir güç elde eden Halil'i, aynı ölçüde büyük bir trajedi bekliyordu. Gerçeklikle kurguyu buluşturan Maurus Jokai, bir yandan renkli anlatımıyla bir döneme tanıklık ederken diğer yandan Lale Devri'ne son veren büyük halk isyanının gerçekçi bir portresini çiziyor.