ENTRIKA MÜHENDISI KANAVOZ. ASUMAN PORTAKAL

Читать онлайн.
Название ENTRIKA MÜHENDISI KANAVOZ
Автор произведения ASUMAN PORTAKAL
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 9789752119123



Скачать книгу

-line/>

      DURUM KABAK GIBI ORTADA!

      Esin perimle başım dertte. İşi gücü benimle didişmek. İşte, yine başladı!

      “Böyle roman görmedim, yolgeçen hanı gibi!”

      “İlhamını ver, gerisine karışma periciğim!”

      “Ben senin bildiğin esin perilerinden değilim canikom!”

      “Yaa… neymişsin? Söyle de öğrenelim!”

      “Başla yazmaya, anlarsın! Ben söyleyeceğim, sen yazacaksın!”

      “Hop hoopp! Yok öyle şey, çocukları kandırma!”

      “Hıh, ilham perisiyle kavga edenden yazar olur?”

      “Bal gibi olur! Sekreterin olmaya hiç niyetim yok.”

      “Kasıntı şey!”

      “Çok ukalasın periciğim, dilin de pek uzun. Bir daha söyleyeyim; ilham perileri esin verir, o kadar! Romanları yazarlar yazar.”

      “Madem öyle, esin mesin yok sana, bensiz yaz! Gidiyorum canikom, bay baaayy!”

      Ohh, dünya varmış! İşine gelmeyince tüyüyor zaten. Neyse, biz işimize bakalım çocuklar.

      Benim yazmaya, sizin de okumaya başladığınız bu roman serüvenlerle dolu. Nasıl bir macera denizinde yüzeceğimizi henüz ben de bilmiyorum ama hissediyorum; müthiş eğleneceğiz.

      Benimle ego savaşına giren yazarımız, anlatacağı maceraları bilmiyormuş ama hissediyormuş, sevsinler! Durum kabak gibi ortada, bensiz hiçbir şey hissedemez o.

      Ay, durun bakayım, bizimki harıl harıl yazmaya başladı bile!

      Tık, tıkı tık… tık, tıkı tık… tık, tık, tıkı tık… tık, tık, tık… tıkı tık… tık, tıkı tık…

      Tıklaya tıklaya bir hâl oldu ya! Bir de parmaklarını klavyenin on santim üstüne kaldırıp düşünmez mi, öleceğim gülmekten.

      Şaşkın yazarımız, yazdığı her sözcüğün kendine ait olduğunu sanıyor, ama çok yanılıyor. Bırakalım, öyle sansın çocuklar.

      Hop diye romana girip bu satırları yazan kim mi?

      Öhö öhö! Aşk olsun yani, Düş Dâhisi Estirik Periş’i tanıyamadınız mı?

      Gittiğimi sanmıştınız, değil mi? Hiç gider miyim canım? Roman boyunca sizinleyim şekerciklerim! Ama yazarımızın bundan haberi bile yok. Aman çocuklar, burada olduğumu sakın ona çaktırmayın, yoksa benimle didişmeye devam eder.

      Bizim acemi çaylak, yine başladı tıklamaya. Üstelik sadece iki parmağıyla yazıyor. İki parmak klavye kullanan yazardan hayır gelir? Daha dört parmağını kullanmayı bile beceremiyor. Hâlbuki ben öyle miyim? Ayak parmaklarımla bile yazarım! Yirmi parmak klavye kullanan ilham perisi olur mu hiç demeyin canım. Adı üstünde peri bu, üstelik, Düş Dâhisi, canı ne isterse onu olur.

      Biz lak lak yaparken, bu şaşkın neler yazmış bir okuyalım çocuklar.

      “Ben bir inek miyim?” bölümüyle başlıyoruz. Roman kahramanımız Genco, ailesiyle birlikte pikniğe gidiyor. Çantalar, piknik sepetleri bagaja kondu bile. Neşeyle arabaya yerleşen Eviş’ler, emniyet kemerlerini de taktılar.

      Eller yine havada! Bizimki düşünüyor, düşünsün bakalım… Canım isterse on saat düşünür, tek bir sözcük bile yazdırmam ona.

      Durun çocuklar, şunun hayal gücünü birazcık gıdıklayayım.

      “Fısır pısır, fısır pısır, fısır pısır…”

      Sonunda bizimki yazmaya başladı. Bu ne hız ya, klavyenin başı dönecek! Tam bir sayfa bitti derken, durdu birden. A aaa… şimdi de yazdıklarını silip silip duruyor. Hem de oflaya oflaya. Bense burnunun ucundayım ama farkında bile değil. Göz bebeklerine bakıyorum. O da bana bakıyor, ama görmüyor, göremiyor…

      Bu kadar oyun yeter şekerciklerim. Hadi, başlayalım!

      Klavyenin başında kukumav kuşu gibi düşünüp duran yazarın burnuna bir öpücük kondurup havalandım. Biraz beyin kıvrımlarını mıncıkladım, birazcık da yüreğini…

      Veee… yazmaya devam ediyor!

      BEN BIR İNEK MIYIM?

      “Ver elini kırlar!” diye neşeyle bağıran babam, gaza bastı. “Hadi, başlayın saymaya!” dedi ardından. “Otoyola çıkana kadar kaç tane ağaç varmış görelim!”

      Omuz silken Gülce, kulaklığını takıp müzik dinlemeye başladı. Kafasını geriye yaslayıp gözlerini yumunca annem dayanamadı.

      “Gözlerini aç da etrafını seyret kızım!”

      “Aman anneee, ne var ki etrafta?”

      “Birazdan doğanın kucağındayız Gülce!”

      “İyi, oraya gelince bana haber verin!”

      “Bizimki uykusunu alamadı galiba.” dedi annem.

      Dikiz aynasından ablama göz atan babam güldü. “Akıllı kız, görüntü kirliliğini gözlerini yumarak siliyor.”

      Ablam haksız sayılmaz. Mızrak gibi göğe yükselen apartmanlardan başka bir şey yok buralarda. Her yer beton. Bir tek bizim sitenin bahçesi yemyeşil. Bir de sağlık ocağının bahçesi güzel. Cıvıl cıvıl bir yer orası, sanki bütün kuşlar oraya toplanmış. Ne zaman doktora gitsek o bahçeyi seyretmeye doyamıyoruz. Önceleri buraları da yemyeşilmiş, ama bir de şimdi görün. Kuşlara konacak dal bile yok.

      Caddeye çıktığımızda saymaya başladım. Sol tarafta, benzin istasyonunu geçene kadar hiç ağaç yoktu. Sağ tarafta ise büyük alışveriş merkezine gelene kadar altı tane sayabildim. Kaçırdıklarımı da sayarsak ancak sekiz on ağaç vardır.

      Çok geçmeden otoyola girdik. Babam arabayı hızlı sürmeye başlayınca annem gerildi.

      “Bu kadar hızlanmak zorunda mısın tatlım?”

      “Meraklanma canım!”

      “Şu hız tutkundan hiç hoşlanmıyorum Mete!”

      “Güven bana hayatım, kaç yıllık şoförüm ben!” diyen babam, hızlandıkça