Название | CELIL OKER-ÖZEL BASKI-SON CESET |
---|---|
Автор произведения | Celil Oker |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 9789752126404 |
SON CESET
ATEŞ ETME İSTANBUL
BEYAZ ELDİVEN SARI ZARF
BİN LOTLUK CESET
BİR ŞAPKA BİR TABANCA
ÇIPLAK CESET
KRAMPONLU CESET
YENİK VE YALNIZ
SEN ÖLÜRSÜN BEN YAŞARIM
ROL ÇALAN CESET
GENÇ YAZARLAR İÇİN HİKÂYE ANLATICILIĞI KILAVUZU
Mete’ye, arkadaşıma…
1. BÖLÜM
Aniden sıçradı yatakta yüzükoyun yatan kız. Dirseğine dayanarak yarı doğruldu şaşkın gözlerle. Küçük, biçimli göğüsleri vardı. Sağ omzunda kocaman çiçek dövmesi. Önce bağıracak sandım, bağırmadı ama. Belki de tanıdı beni. Bağırmak yerine elini yastığın altına sokup kapkara bir tabanca çıkardı, tam karnıma doğru tuttu. 7.65 çapında bir tabancaydı.
Bir adım geri atarak ellerimi iki yana açtım.
“Sakin ol,” demek geldi aklıma sadece.
Sesimi duyunca daha iyi tanıdı beni. Ama elindeki tabanca yönünü değiştirmedi.
“Kötü bir niyetim yok,” dedim hâlâ ellerimi görebileceği şekilde tutarak. “Konuşmak istiyordum yalnızca.”
“Sen her kapalı yere paldır küldür girer misin?” dedi kız. Tabancayı iki eliyle tutuyordu, göğüslerini kapatacak üçüncü bir eli olmadığına üzülüyor gibi görünmüyordu.
“Kapıyı çaldım,” dedim.
“İyi ki çaldın,” dedi. “Açılmayınca çeker gider insan.”
“Her zaman gitmez,” dedim.
“O zaman ayakların önde gidersin belki,” dedi.
“Kötü bir niyetim yok,” dedim yeniden. “Olsaydı farklı davranırdım.”
Tabanca karnımı işaret etmekten vazgeçmiyordu. Bu durumdan sıkılmaya başladığımı düşündüm. Arada bir yumruk ve tekmelerin karıştığı tartışmalara karşı değildim ama, karnımda demir bir leblebiyle hiçbir soruma hiçbir cevap alamayacağımın bilincindeydim.
“Şu aleti kaldır,” dedim bana cevap vermesine zaman bırakmadan. “Patlar matlar.”
“Belki de iyi olur patlaması,” dedi kız. “Haneye tecavüzden yırtarım.”
“Belki,” dedim. Kollarımı hafifçe indirdim. “Ama balistik muayenede Moda cinayetinde kullanılan mermilerle bir akrabalık çıkarsa, zor izah edersin.”
Bu cümlede ne varsa, işi çözdü. Bir elini ağzına götürdü kız, diğer elindeki tabanca, kapkara namlusu yatağın köşesini gösterecek biçimde aşağıya doğru eğildi bunu yaparken. Fırsatı kaçırmadım. Sol elim önde, yatağa doğru uçtum. İyi bir uçuş oldu. Tabancayı tutan eline, elimin dışıyla bir tokat attım daha havadayken, tabanca makyaj masasına doğru uçtu. Allah’tan patlamadı. Gövdemin bütün ağırlığıyla kızın çıplak gövdesinin üstüne abandım. Sağ elimle de diğer elini tuttum. Boştaki eli yüzüme bir tokat niyetiyle hareketlendi. O bileğini de daha havadayken yakalayıp yastığa bastırdım.
Tuhaf bir durumdaydık şimdi. Tam üstündeydim, neredeyse misyoner pozisyonunda. İki kolunu iki yandan yastığa bastırmıştım, gövdemin ağırlığını iyice vererek kımıldamasını engelliyordum. Direnince çıplak göğüsleri titredi. İyi ki aramızda o pike var dedim kendi kendime.
Bir kez daha direndi, ama işe yaramadı debelenmesi. Vazgeçince bileklerindeki baskıyı biraz gevşettim.
Algıladı bunu. Gözlerindeki pırıltıyı görünce gülecek sandım. Gülmedi ama.
“Şimdi ne olacak?” dedi. “Tecavüz mü edeceksin bana?”
“Bir günde bir tecavüz yeter,” dedim. Bu durumda bile esprimi anlayacak mı diye bekledim. Yüzünde bir gevşeme belirdi. Belki de gülmemek için başını yana doğru çevirdi.
“Biraz sakinleştiysen ellerini bırakırım,” dedim. “Bir kahve içip konuşuruz.”
Başını yukarı aşağı salladı.
Önce sağ elini bıraktım. Tokat gelmeyince de sol elini.
Pikeyi üstüne çekmek için bir hamle yaptı serbest kalan elleriyle.1
Bu sefer, bu sefer, bu sefer, zihnimin karanlık köşelerinde bu aralar sık sık tekrarladığı gibi, pikeyi üstüne çekmek için hamle yapmadı serbest kalan elleriyle. Gözlerindeki pırıltı bir kez daha çaktı. Önce sol, sonra sağ eliyle başımı ensemden yakaladı, kendisine doğru çekti. Dudaklarına doğru. Gözlerini kapadı.
Bir an, kısa bir an durakladım. Ona uydum sonra.
Dudakları sıcaktı.
Beni öperken başımı biraz daha bastırdı kendisine doğru. Gözleri hâlâ kapalıydı. İki kolumla, iki yandan çıplak gövdesine sarıldım. Ağırlığım üstüne bindi. Ellerim sırtında gezinmeye başladı usul usul. Birini beline indirdim. Giyinikken algılanmayan o küçük kıvrımı okşadım. Sonra kalçasını. Elimi gezdirdiğim yerler, yeni alınmış bir tatami kadar sert ve gergindi.
Kalçasından aşağı indiğimde bana yardımcı olmak için kıvırdı bacağının tekini. Bacağını yukarıdan aşağıya okşadım. Yukarı çıkarken avucumun dışını kullandım.
Aşağıdan, uykunun sıcaklığıyla karışık, mahmurlaşmış bir parfüm kokusu geldi burnuma. Kokuyu izledim. Boynunu öpmeye başladım. Bastırılmış bir çığlık başlangıcı çıktı ağzından. Sesin kaynağına yoğunlaştım bir süre. Bir daha yinelenmedi küçük çığlık. Ben de daha aşağıya indim sonra. Küçük ama biçimli göğüslerinin arasındaki düzlüğü öptüm. Çok uzatmadım ama.
Daha aşağıda, daha çok istediğim şeyler vardı.
Dudaklarımı soldaki göğsüne gömdüğümde sağ elim sağ göğsünü çoktan avuçlamıştı. Elimin altındaki diri, küçük yuvarlak hemen tepki verdi. O göğse geçerek ödüllendirdim tepkisini. Çevresinde halka olmayan meme ucunu ısırmamak için kendimi denetledim. Ağzımın içine aldım iyice. Bir süre sonra ellerim ile dudaklarım göğüs değiştirdi.
Sonra yeniden yukarı, ıslak dudaklarına tırmandım. Gözleri açıktı bu kez. Kendisine, bana, olanlara inanmıyormuş gibi bakıyordu pırıltıların arasından. Ben nasıl bakıyordum, farkında değildim.
Elinin kemerime değdiğini algılayınca sağ elimle yatağa dayanarak üstünden kalktım. Sol elimle kasıklarımızın arasında toplanmış duran pikeyi çekiştirdim. İlk çekişimde gelmedi tümüyle. Biraz daha açıldım. Baskı iyice hafifleyince iki üç harekette hepsini çektim aramızdan. Son bir hamleyle öteye fırlattım. Pike, makyaj masasına yakın bir yerde duran siyah tabancanın üstünü örttü.
Kız, tümüyle çıplak yatma alışkanlığındaydı. Sağ omzundaki çiçek dövmesinin aynısından, sol kasığında, üçgenin henüz başladığı bölgede bir tane daha vardı.
İki dizimin üstünde doğrulup belden yukarımda ne varsa hızla çıkardım. Yatağın ayakucuna doğru bir yerlere fırlattım. Sonra kemerimle uğraşan kıza yardım ettim. Sıra pantolonun düğmelerine geldi.
Biraz sonra eşitlenmiştik.
Biraz sonra, biraz sonra, biraz sonra, bu aralar sık sık yaptığım gibi, geçmişimdeki hiçbir şeyden pişman olmadığım için kendime kızarak, kendi evimdeki televizyonun karşısında oturuyordum. Yayılmıştım iyice. Kolumun teki kıçımın altındaki İskandinav tipi koltuğun kolçağından aşağıya sarkıyordu. Öteki elimde uzaktan kumanda vardı. Beni bugüne bağlayan pek az şeyden biri olan uzaktan kumanda.
Dünyada hemen herkesin, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşündüğü günler yaşıyorduk. MS Flight Simulator’e
1
Remzi Ünal’ın