Doksan Üç. Виктор Мари Гюго

Читать онлайн.
Название Doksan Üç
Автор произведения Виктор Мари Гюго
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-6485-90-7



Скачать книгу

kalk.” dedi yaşlı adam.

      Halmalo denileni yaptı ve nişanı göğsüne yerleştirdi.

      “Sana söyleyeceklerimi iyi dinle. İşte emrin: ‘Ayaklanın! Acımak yok.’ “Saint-Aubin ormanı kıyısında işareti üç defa vereceksin. Üçüncüden sonra yerden bir adamın çıktığını göreceksin.”

      “Ağaçların altındaki deliği bilirim.”

      “Bu adam, Planchenault. Bazıları ona Coeur-de-Roi10 der. Nişanını bu adama göstereceksin. O ne anlama geldiğini bilir. Sonra bir yolunu bulup Astillé ormanına gideceksin. Orada Mousqueton adında bir topal göreceksin. Hiç kimseye acıması yoktur onun. Ona kendisini sevdiğimi ve bölgedeki adamları ayaklandırması gerektiğini söyle. Buradan da Ploërmel’e bir kilometre mesafedeki Coues-bon ormanına gideceksin. Baykuş sesini çıkardıktan sonra, delikten bir adam çıkacaktır. İsmi Thuault, Ploërmel kâhyası. Bu adam daha önce Anayasa Meclisine üyeydi ama şu an kralcı tarafta. Onu, mülteci Guer Markisi’ne ait olan Couesbon kalesini güçlendirmeye yönlendireceksin. Geçitler, orta büyüklükte ormanlar, engebeli toprak, iyi bir yer. Thuault yetenekli ve dürüst bir adamdır. Oradan SaintGuen-les-Toits’e gidecek ve gerçek lider olarak gördüğüm Jean Chouan ile konuşacaksın. Ardından Saint-Martin adlı Guitter’i görecek ve Ville-Anglose ormanına gideceksin. Ona, Argentan Jakobenlerinin başı olan Courmesnil’e göz kulak olmasını söyleyeceksin. Courmesnil, Goupil de Préfeln’ın damadıdır. Bütün bunları aklında iyi tut. Hiçbir şeyi yazmıyorum çünkü yazılı bir şeylerin olması işimize gelmez. La Rouarie bir liste yaptı ve her şey mahvoldu. Oradan, Miélette’in yaşadığı Rougefeu Ormanı’na gideceksin. O uzun bir sırık yardımıyla vadilerin üzerinden atlayabilir.”

      “Ona sıçrayan sırık derler.”

      “Nasıl kullanılacağını biliyor musun?”

      “Tabii. Hem ben bir Breton köylüsü değil miyim? Sıçrayan sırık bizim dostumuzdur. Kollarımızı büyütür, bacaklarımızı uzatır.”

      “Yani düşmanı küçültür ve yolu kısaltır. Mükemmel bir alet.”

      “Bir keresinde, sıçrayan sırığımla kılıçlarla donanmış üç haraççı adamı aştım.”

      “Bu ne zaman oldu?”

      “On yıl önce.”

      “Kral’ın emrinde miydi?”

      “Tabii.”

      “Kime karşı?”

      “Gerçekten bilmiyorum. Ben bir tuz kaçakçısıydım.”

      “Çok iyi.”

      “Vergi toplayıcılarına karşı mücadele deniyordu. Vergi toplayıcıları da Kral’ın emrinde mi?”

      “Evet ve hayır. Ama bunu anlamana gerek yok.”

      “Lorduma lüzumsuz bir soru sorduğum için affını istiyorum.”

      “Devam edelim. Tourgue’u biliyor musunuz?”

      “Biliyor muyum ne demek! Oradan geldim ben.”

      “Nasıl yani?”

      “Ben Parigné’den geliyorum.”

      “Doğru, Tourgue Parigné sınırında.”

      “Tourgue’u bilmez miyim! Oradaki büyük yuvarlak kale lortlarımın ailesine aittir. Eski binayı yeni taraftan büyük bir demir kapı ayırır. Bu kapıyı bir top bile ezemez. Yeni binada ünlü Saint- Barthélémy kitabı sergilenir. İnsanlar sadece meraktan görmek için gelirler. Çimler kurbağalarla doludur. Çocukken o kurbağalarla oynardım. Ve yer altı geçidi de aynı şekilde. Belki de bunu bilen tek kişi benim.”

      “Hangi yer altı geçidi? Neden bahsettiğini bilmiyorum.”

      “Bu geçit, Tourgue’un kuşatıldığı zamanlardaydı. İçerideki insanlar, ormana açılan bir yer altı geçidinden kaçabilirdi.”

      “Jupellière ve Hunaudaye şatolarında, Champéon kulesinde bu türden yer altı geçitleri olduğunu biliyorum. Ama Tourgue’da buna benzer bir şey yok.”

      “Ama gerçekten var, Monsenyör. Sizin bahsettiğiniz geçitleri bilmiyorum, sadece Tourgue’daki olanı biliyorum, o da mahalleye ait olduğum için. Ayrıca, bunu bilen tek kişi benim. Bu geçit Rohan’ın savaşlarında kullanıldığı için yasaktı. Babam bu sırra vâkıftı. Bana, o gösterdi. Hem gizli girişi hem de çıkışı biliyorum. Ormanda isem kuleye girebilirim ve eğer kuledeysem görünmeden ormana geçebilirim. Böylece düşmanlar içeri girdiğinde kimseyi bulamaz. Bu Tourgue’un geçidi işte. Orayı gayet iyi bilirim.”

      Yaşlı adam bir an sessiz kaldı.

      “Yanılıyor olmalısın. Böyle bir sır olsaydı onu bilmiş olmam gerekirdi.”

      “Monsenyör, bundan eminim. Orada dönen bir taş var.”

      “Ah, evet! Siz köylüler dönen, şarkı söyleyen, su içmek için ayaklanıp komşu dereye giden taşlara inanırsınız. Peri masalları bunlar!”

      “Ama taşı kendim çevirdim…”

      “Evet, tıpkı diğerlerinin şarkı söylediğini duyduğunda olduğu gibi. Bak arkadaşım, Tourgue, Bastille hapishanesinden farksızdır. Güvenli ve güçlüdür, sıkı bir savunma altındadır. Ama bir yer altı geçidine umut bağlamış biri, Bastille’den kaçmaya çalışan bir aptal gibidir.”

      “Ama Monsenyör…”

      Yaşlı adam omuz silkti.

      “Bize daha da vakit kaybettirme, işimizi konuşalım.”

      Bu otoriter ses Halmalo’nun üstelemesini engellemişti.

      Yaşlı adam devam etti.

      “Devam edelim, dinle. Rougefeu’den, Montchevrier ormanına gideceksin. Orada On iki’nin lideri Bénédicité’yi bulacaksın. O da bir diğer iyi adam. İnsanları vururken Bénédicite duasını okur. Savaşta duygusallığa yer yok. Montchevrier’den gideceğin yer…”

      Yaşlı adam aniden durdu.

      “Para meselesini unutmuştum.”

      Cebinden çıkardığı cüzdan ve bir cep defterini Halmalo’ya uzattı.

      “Bu cep defterinde kâğıt para hâlinde üç bin frank var. Banknotlar elbette sahte ama gerçek olanların da değeri sahteden farklı değil. Bu cüzdanda da yaklaşık yüz louis d’or bulacaksın. Elimde ne varsa sana veriyorum çünkü burada hiçbir şeye ihtiyacım yok. Üzerimde para bulunmaması daha iyi hem. Neyse, devam ediyorum. Montchevrier’den, Antrain’e gideceksin. Orada Frotté ile buluşacaksınız. Antrain’den Jupellière’ye gideceksin. Orada da Rochecotte’yi göreceksin. Jupellière’den Noirieux’a. Orası da Abbé Baudoin’i bulacağın yer. Tüm bunları ezberleyebilecek misin?”

      “Pater Noster’imi 11ezberlediğim gibi hem de.”

      “Saint-Brice-en-Cogle’da Dubois-Guy’ı; müstahkem bir kasaba olan Morannes’da da Turpin’i göreceksin. Ve Talmont Prensi’ni de Gonthier Şatosu’nda.”

      “Bir prens benimle konuşur mu?”

      “Ben şu an seninle konuşmuyor muyum?”

      Halmalo şapkasını çıkardı.

      “Madam’ın işlediği zambak çiçeğini göstermen yeterli, herkes seni buyur edecek emin ol. Dağcıların olduğu yerlere gitmek durumunda olduğunu unutma. Kılık değiştirerek kendini gizleyeceksin. Bu kolay iş. Çünkü cumhuriyetçiler o kadar aptal ki mavi bir ceket, üç köşeli bir şapka ve



<p>10</p>

(Fr.) Kralın kalbi. (ç.n.)

<p>11</p>

Babamız ya da Gerçek Dua diye geçer. Hristiyanlıkta okunan bir duadır. (ç.n.)