ZEPLIN TEYZE'NIN YILDIZLARI. ASUMAN PORTAKAL

Читать онлайн.
Название ZEPLIN TEYZE'NIN YILDIZLARI
Автор произведения ASUMAN PORTAKAL
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 9789752117389



Скачать книгу

kıyakmış?”

      “Düşünsene, insanlarla tanışacaksın, turistlerle İngilizce konuşacaksın!”

      “Ya okul arkadaşlarımdan biri görürse beni?”

      “Görürse görsün, çalışmak ayıp değil ki!”

      “Sen de annem gibi konuşma İmge!”

      “Bence çok eğlenceli bir iş, boşuna üzülüyorsun.”

      Bana ne dercesine omuz silken Aslı, kızgın kızgın baktı bana. Mendil kutusunu önüne koyup, “Bakma öyle!” dedim. “Serüven dolu bir yaz bizi bekliyor.”

      Yüzüne düşen saçlarını geriye atan kuzenim, “Bu işte para varmış İmge!” dedi.

      “Ne güzel işte!”

      “Dört metre karelik dükkânda giysi satmak… ne utanç verici!”

      “Nesi utanç verici Aslı, anlamadım? Benim babam da makine satıyor.”

      “Ama kocaman bir firmada satıyor. Üstelik baban satış müdürü, tezgâhtar değil!”

      “Ama yıllarca tezgâhtar gibi çalıştı. İyi satış yapmasaydı, müdür falan olamazdı.”

      “Hele satışları gece yapacağımızı duyunca, tam afalladım İmge!”

      “İşte buna daha çok sevindim Aslı! Gündüz doya doya denize girer, akşam da minik dükkânımızda çalışırız.”

      “Çalışır mıyız? Yoksa sen de mi bizimle çalışacaksın?”

      “Neden olmasın? Annemler izin verirse, bayıla bayıla çalışırım!”

      Önce gözleri ışıldayan Aslı, ardından yine somurtup ağlamaya başladı. Burnunu çeke çeke, “Olmaz, ben tezgâhtarlık yapamam!” dedi.

      “Okulda sattığımız poğaçaları, kurabiyeleri unuttun galiba!”

      “O başka, okul kermesinde herkes sattı İmge!”

      “Biz de kendi tezgâhımızda satacağız, ne var ki bunda?”

      Kısa bir süre düşünen Aslı, “Elinden hiçbir iş gelmeyenler tezgâhtar olur İmge!” demez mi? Sabrım taşmak üzereydi. Kasıntı kuzenime ters ters bakıp lafı yapıştırdım.

      “Kim demiş onu? Kibirli kibirli konuşma!”

      “Yapamam İmge, utanırım!”

      “Biz de maske takarak satış yaparız. Böylece seni kimse tanımaz.”

      “Maske mi? Offf yaa! Sen işin dalgasındasın kızım. Hem ben öyle ıvır zıvır şeyler satamam!”

      “Öyleyse biz de kendi mallarımızı satarız!”

      “Kendi mallarımız mı, ne demek o?”

      Boş gözlerle bakan Aslı’ya, “Bir şeyler üretip satalım!” dedim. “O zaman kendini böyle hissetmezsin. Hadi, ilginç bir şeyler düşünelim!”

      Ağlamayı kesen Aslı, ayağa kalkıp uzun uzun gerindi. Saçlarını havalandıra havalandıra, “Bilmem ki İmge… Benim sesim bile zor çıkar o tezgâhta.” dedi.

      “Sen o işi bana bırak. Koşuun, koşuuun! Sudan ucuz donlara kooşuuun!”

      Ben bas bas bağırırken, Aslı katıla katıla gülmeye başladı. Çok geçmeden, içerideki müziğin sesi yükseldi. Mozart, susun diyordu bize!

      Annemi kızdırdık galiba demeye kalmadan odamın kapısı açıldı. Şaşkın gözlerle bakan annem, “Bu ne gürültü?” diye söylenip gitti.

      Aklıma müthiş bir fikir gelmişti. Hemen çekmecelerimi karıştırmaya başladım. “Ne arıyorsun?” diye soran Aslı’ya, “Sürpriz, sürpriz!” dedim.

      Geçen yaz, annemle yaptığımız kitap ayraçlarını arıyordum. Çok geçmeden hepsini şıp diye buldum. Ayraçları yelpaze gibi dizip sallamaya başladım. “Bunlardan yapıp satacağız!”

      Elimdekilere yan yan bakan Aslı suratını ekşitti. Yetmezmiş gibi, bana ne dercesine omuz silkti. “Hadi, kolları sıvayalım!” diye üsteledim. Ama bizim mızmız, isteksizce baktı ayraçlara. Yine omuz silkip, “Ben resim falan yapamam ki!” diye homurdandı. Ayraç yelpazesini sallaya sallaya, “Resimleri ben yapacağım, sen de diğer işleri!” dedim.

      “Hangi işleri?”

      “Kartonları çizip keseceksin. Kurdeleleri kesip yapıştıracaksın. Pvc kaplamaları da kırtasiyede yaptıracağız.”

      “Amaann çok zormuş, ben öyle şeylerle uğraşamam!”

      “Yaparsın, yaparsın, hepsini öğreteceğim.”

      “Of İmge, off! Uğraşamam dedim ya!”

      “Ehh, sen de don satarsın Aslı hanım!”

      “Tamam tamam, off yaa… Kızma hemen!”

      AYRAN DEĞİL, AYRAÇ, AYRAÇ

      Öğleden sonra buluşmak üzere Aslı’yla sözleştik. Ayraçlar için karton alacaktık. O evine giderken Puhpuh’un annesi geldi. Bizim gıcık, annesini görür görmez yine başladı… “Havuza gitmek istiyorum!” diye cıyaklarken, kendimi zor tuttum.

      Puhpuhlar gittikten sonra annem öğle yemeğini hazırladı. Sofrayı kurarken abim geldi. Spor çantasını bir kenara fırlatıp mutfağa daldı hemen. Tam köfte tabağına uzanırken, annem eline vurdu.

      “Önce duşunu al, İlber!”

      “Deli gibi spor yaptım anne, çok açım!”

      “Daha cacık yapacağım oğlum!”

      “Öyle açım ki bir öküz yiyebilirim!”

      Abim açlıktan ölmeden sofraya oturmayı başardık. Köftelere yumulan İlber, bir ara soluklanıp, “Naber İmge?” dedi. “Artık iş kadını oluyorum!” dedim ciddi bir sesle. Verdiğim habere hiç şaşırmadı. “Sen doğduğundan beri öylesin güzelim! Bacak kadarken çıkardığın gazeteleri unutmadık.”

      “Sahi ya, ne güzeldi o gazete!” dedi annem. Babam da gerine gerine, “İSTOP GAZETESİ!” diye gülümsedi.

      İlkokul birdeyken çıkardığım tek sayfalık gazetemi hatırladım. Bitirir bitirmez bakkala koştururdum. Hakkı Amca bayıla bayıla alırdı gazetemi. Karşılığında en sevdiğim gofretlerden vermeyi de unutmazdı.

      Bakkal amca, İSTOP’u vitrinin başköşesine asardı. Sonra da, “Çocuktan al haberi!” diye gülümserdi. Bir keresinde, “Bunun pazar eki yok mu?” diye sormuştu. Hiç unutmuyorum, canımı dişime takıp pazar eki bile yapmıştım. İlk sayfasında kocaman bir kutlama ilanı vardı. Arkasında da bir kayıp ilanı. Kaybettiğim kırmızı pastel boyam…

      ÇOCUKLARI KUTLUYORUZ

      İki gün önce, çöp bidonlarının yanında kimsesiz bir tosbağa yavrusu bulduk. Gariban yavru çok üzgündü.

      Onu şarkılarla avutup taze otlarla besledik.

      Apartmanın bahçesinde bir yuva da yaptık ona.

      Sevgiyle büyüttüğümüz yavru, kocaman olduğunda törenle doğaya salınacaktır.

      Mutlu bir tosbağa yetiştirmeye çalışan bütün çocuklara teşekkür ederiz.

İSTOP Gazetesi Çalışanları(Bir tek ben, yani İMGE…)

      O kutlama ilanı herkesi güldürmüştü. Ama sevimli tosbağamız, büyümeyi beklemeden çekip gidince çok üzülmüştüm.