Название | Kızılderili Mitolojisi |
---|---|
Автор произведения | Daniel G. Brinton |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 9786258361001 |
Batıda Saint Elias Dağı’ndan doğuda Saint Lawrence Körfezi’ne kadar Kuzey Okyanusu kıyılarında yaşayanlar, Eskimolardı19 (sahilden yüz elli kilometre içerlerde nadiren görülürler). Eskimolar, eski karalar ile Yenidünya ırkları arasındaki bağlantı halkasıdır. Fiziksel ve zihinsel özellikleri bakımından ilkine daha yakındırlar. Ancak dilleri ikincisine olan yakınlıklarını açığa çıkarır. Doğuştan balıkçı, batmaz deri kayıklarıyla korkusuzca fırtınalara atılıp uzun yolculuklar yapan ve Von Baer tarafından kendilerine bahşedilen “kuzeyin Fenikelileri” lakabını sonuna kadar hak eden iki yaşamlı bir ulusturlar. Eskimolar, tahminlerin aksine, karların arasında gönlü tok, neşeli, güneşli bir iklime hasret duymayan; şarkılara, müziğe ve neşeli hikâyelere düşkün bir halktır. Bir dereceye kadar maharetli zanaatkarlardır ama bütünüyle duygusal bir varoluşa hapsolmuşlardır. Tehlikeli hayat mücadelesi onları tekeline almıştır ve mitolojileri yavandır.
Eskimoların güneyinde, Hudson Körfezi’nden Pasifik’e hatta neredeyse aşağısındaki Büyük Göller’e kadar geniş bir alana yayılan Atabasklar bulunur. Bu soya bağlı kabileler, Mackenzie Nehri’nin ağzına kadar uzak kuzeye ve hatta ters istikamette Rocky Dağları’nın her iki yamacı boyunca daha geniş bir alana yayılırlar: Columbia Nehri’nin ağzının güneyinde Oregon kıyılarındaki insan grupları. Apaçi, Navaho ve Lipan ismi altında New Mexico’nun düzlüklerine yayılırlar, neredeyse Rio Grande del Norte deltasındaki tropik ormanlara ve Kaliforniya Körfezi kıyalarına kadar uzanırlar. Bu insanların anayurtlarını terk edip orayı tümüyle unutmuş olmalarına şaşmalı. Zira anayurtları zavallı sakinlerinin hem denizin hem de toprağın mahsullerinden aynı derecede mahrum olduğu tam bir terra damnatadır. Verimli mısır tarımı, ellinci enlemin ötesine uzanmaz ve yedi derece kuzeye kadar dağların doğusunda her yerde yıllık sıcaklık sıfır derecenin altındadır.20 Burada tarım yapmak imkansızdı ve hayatı idame ettirmenin tek yolu avdan gelen belirsiz kısmetler ve buzul florasının sunduğu kıt imkanlardır. Bu yaban toprakların sakinleri; sefil, pejmürde ve korkunç biçimde vahşidirler. Dr. Richardson’ın ifade ettiği üzere “Kuzey Amerika’daki insanlık ölçeğinin en altında” bulunurlar. Güneyin daha sıcak iklimlerinde dolaşan akrabaları da onlar kadar vahşi, onlar gibi yerleşik bir hayata sapkınca düşman ve ahlaki kavramlarında onlar gibi basit ve dar görüşlüdürler. Kuzey Buz Denizi’nden Montezuma’nın imparatorluğunun sınırlarına kadar binlerce kilometre karelik alanı kaplayan elli beş enlem boyunca dağınık bir şekilde alabildiğine yayılmış bu soy, bütün alt kollarında aynı zihinsel fizyonomiyi ve dilsel özellikleri sergiler.21
Hepimizce en iyi bilinen Kızılderililer, Algonkinler ile İrokualar’dır. Bu halklar, keşifler zamanında bugün Kanada ve Birleşik Devletler’in doğusunun otuz beşinci kuzey paralellerini kapsayan bölgenin tek sahipleriydi. İrokualar; Huronlar, Tuskaroralar, Susquehannocklar Nottowayler ve diğerlerinin oluşturduğu Beş Ulus adı altında Saint Lawrence ve Ontario Gölü’nden Roanoke’a kadar olan toprakların çoğuna sahiptiler ve belki de Doğu Tennessee’nin izbe vadilerinde yaşayan Çerokiler, bu ailenin ilk soylarından biriydi.22 İrokualar; savaşçı, cesur, acımasız ve hayal gücünden yoksun bir halktı ama eşsiz bir politik zekâları vardı. Kızılderililerden daha çok Romalılara benziyorlardı ve sömürge savaşlarının öncü figürüdürler.
İrokuaların her yönden etrafını saran Algonkinler, bahsi geçen bölgenin geri kalan bölgelerine sahipti ve en meşhur topluluklardan biri olan Blackfeet’in hala Saskatchewan vadisi üzerinde avlandığı Rocky Dağları’nın kaynağına kadar batıya uzanıyordu. İrokualara göre daha güler yüzlüydüler. Daha ılıman davranışlara, daha canlı hayal gücüne sahiptiler. Bu özellikleriyle kendilerine, saygı ve küçümsemenin garip bir karışımıyla bakılıyordu. Bazı yazarlar, bu farkı Algonkinlerin İrokuaların yurdu olan uçsuz bucaksız kasvetli ormanların aksine açık düzlükleri tercih etmeleriyle ilişkilendirir. Tarihleri; hırslı planları, müttefiklerinin ciddiyetsizliği ve bunların devamlılıktan mahrum olmasından dolayı suya düşen pek çok büyük figürle doludur. Mesela Kral Philip komutası altında tutucu atalarına karşı savaşanlar; Pontiac’ın kışkırtmasıyla topraklarındaki bütün beyaz işgalcileri ölüme mahkûm edenler; Mississippi vadisindeki halkların son büyük savaşı için orman ve dağ klanlarını bir araya getiren Tecumseh ve Kara Şahin’in peşinden gidenler. Shackamaxon karaağacının altında kendilerine ait olanı yumuşakça elde eden demir eli öngöremeyen mülayim Lenni Lenapeler, yerinde duramayan yaban çingeneleri Şavniler, Superior Gölü ahalisi Ojibvalar ve efsaneye göre beyaz adama yüz çeviren ve karşılığında babasını ve tüm kabilesini silip süpüren darbeye sebep olan Kızılderili kızı Pocahontas Algonkinlere mensuptu.23
Bu halkların en güney karakolları ile Meksika Körfezi arasında çoğunlukla Muskogi dilini konuşan Krikler, Çoktavlar, Çikasovlar ve diğer kabileler bulunuyordu. Bunlar, daha sonraki zamanlarda Alapaş Kızılderilileri olarak isimlendirildiler. Ancak eski yazarlar, bunlar için zaman zaman “Natchez İmparatorluğu” ismini de kullanıyordu. Zira rivayete göre anayurdu Big Black ülkesi olan bu ufak kabile uzun zaman önce, Atlantik kıyısından Texas’ın içlerine kadar pek çok ulusu bünyesinde barındıran dağınık bir konfederasyonun başındaydı ve De Soto’nun seferi, bu konfederasyonun gevşek bağını koparıp bu konfederasyonu onarılamaz bir şekilde parçalara ayırmıştır. Bu rivayet doğru olsun ya da olmasın, üstün Natches medeniyeti ve dillerinin Yucatanlı Mayalılarınkiyle (Stephens ve Catherwood’un dünyaya tanıttığı şu viran şehirlerin kurucuları) benzerlik göstermesi, onlara özel bir ilgi duyulmasına sebep oluyor.24
Arkansas Nehri’nin kuzeyinde Green Bay’daki Michigan Gölü’ne kadar uzanan Mississippi’nin sağ kıyılarında ve yukarıda Batı Missouri vadisinden dağlara kadar Dakotalar yaşamaktaydı. Dakotalar, göçebe ve tarımdan hoşlanmayan bir halktır; uzun ve güçlü vücutlarıyla cüretkâr avcılar ve yiğit savaşçılardır.25 Dini görüşleri özenle incelenmiştir ve bunlar son derece ilkel ve anlaşılır olduklarından bunlardan sık sık bahsedilecektir. Siyular ve Vinebagolar, bu ailenin iyi bilinen üyeleridir.
Dr. Richardson’ın Atabaskları, Kuzey Amerika kabileleri arasında en aşağı konuma yerleştirdiğini görmüştük. Ancak New Mexico’da bu üzücü ayrıma karşı çıkabilecek bazı kabileler vardır: Meksika’nın kuzeybatısına alabildiğine yayılan Şoşoni ailesinin üyeleri olan Komançiler ve diğerleri. Bunların bir kısmının “yeryüzünde yaşayan herhangi bir insan ırklarındansa muhtemelen vahşi hayvanlara daha yakın” oldukları söylenmiştir.26 Alışkanlıkları bazı bakımlardan herhangi bir hayvanınkinden daha yabanidir. Zira insanın ahlaki düşüklüğünün veya üstünlüğünün sınırı yoktur. Gözlemci, bu soyun geçmişinde böyle bir tarihe sahip olduğundan veya geleceğinde böyle bir şeyin olma olasılığından şüphe duyduğu için mazur görülebilir. Bu hor görülmüş insanlar, akraba bir lehçe konuşur ve Anahuac imparatorluğunu kuran ve eski dünyanın en ünlü yapılarıyla rekabet eden mimari anıtları diken ünlü Aztek ulusuyla büyük ölçüde aynı kandan oldukları kesindir. Nikaragua’dan Vancouver Adası’na kadar dilinin izine rastlanan ve keskin zekâları kuzey kıtasındaki tüm medeniyetleri renklendiren bu büyük aile, Yeni İspanya’da
19
Eskimo ismi, Algonkin dilindeki
20
Richardson,
21
Washington Üniversitesi’nden merhum Profesör W. W. Turner ve Berlin Üniversitesi’nden Profesör Buschmann, bu geniş çapta dağılmış ailenin sınırlarını izleyen iki akademisyendir. İsimleri, Britanya Amerika’sındaki Athabasca Gölü’nden gelmektedir.
22
Çeroki dili, İrokua diliyle sınırlı sayıda ortak kelimeye sahiptir ancak dildeki yapısal benzerlik yakındır. İsmin kökeni bilinmiyor. İsim şüphesiz, Tellico, esasen Tsaliko, Nehri’ninkiyle neredeyse aynı şekilde (Ramsey, Annals of Tennessee, s. 87), çoğul bir form olarak
23
Algonkin tabiri,
24
Apalachian; Krikçe büyük deniz, okyanus anlamına gelen apala ile insan anlamındaki chi ekinin birleşimi olan iki kelimeden oluşmaktadır ve okyanus kıyısında ikamet edenler anlamına gelmektedir. Natchezlerin Mayaların soyundan geldiğini tahmin edip yüz kadar Natchez sözcüğünü Maya lehçelerindeki eşdeğerleriyle dikkatli bir şekilde inceleyerek kanıtlayan ilk kişiyim. Bunlar arasında
25
Yerli dilinde Dakota, arkadaşlar veya müttefikler anlamına gelir.
26
Rep. Of the Commissioner of Indian Affairs, 1854, s. 209.