Kızıl Damga. Натаниель Готорн

Читать онлайн.
Название Kızıl Damga
Автор произведения Натаниель Готорн
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-6486-15-7



Скачать книгу

olduğu bu bitkin ve bağımlı yaşam tarzından çok daha fazlasını hak eden adamlar da vardı. Dahası, bu erkeklerin erken yaşta beyazlamış olan uzun kır saçları, tıpkı dışarıdaki ucuz ancak fazlasıyla eski evlerin sazdan yapılma çatıları gibi görünürdü. Saygı duyduğum bu gazilerim hakkında konuştuğumda, onları genel olarak çeşitli yaşam deneyimlerinden korunmaya değecek hiçbir şey elde edememiş bir dizi yorgun, yaşlı ruh olarak karakterize edecek olursam, haksızlık etmemiş olurum. Ellerindeki bilgelik adına büyük bir nimet olan yaşam deneyimlerinin tüm altın tohumlarını etrafa savurmuş ve sanki bütün değerli anılarını bu tohumların arasındaki en değersiz kabukların içine saklamış gibi görünüyorlardı. Sabah kahvaltıları ya da dünün, bugünün ya da yarının akşam yemeğinden bahsederken kırk ya da elli yıl önceki gemi enkazından ve genç gözleriyle tanık oldukları tüm dünya harikalarından bahsettiklerinden çok daha fazla heyecan duyuyor ve neşeleniyorlardı.

      Gümrük Dairesinin babası olan kişinin -sadece bu küçük resmî kadronun değil, Amerika Birleşik Devletleri’nin dört bir yanındaki gelgit bekçilerinin saygın reisi- kesinlikle daimi müfettişi olduğunu iddia etmeye cüret ediyorum. Gerçekten de onu hakiki ya da daha ziyade doğuştan bu yana vergi sisteminin meşru çocuğu olarak adlandırabilirdiniz; sonuç olarak devrimci bir albay ve limanın daha önceki tahsildarı olan babası, ona özel bir ofis yaratmış ve onu şimdilerde o zamanları hatırlayacak çok az kişinin kaldığı bu mekândaki yerini doldurması için buraya atamıştı. Bu müfettiş, onunla ilk tanıştığım zaman, seksen dört yaşındaydı ve kesinlikle hayatınız boyunca arayıp bulamayacağınız, kış mevsiminde bile muazzam yeşilliğini yitirmeyen bitkilerin en harikası gibiydi. Al basmış yanakları, sağlam bedenine sımsıkı oturan parlak düğmeli şık ceketi, tempolu ve dinç adımları ve cana yakın tavırlarıyla genç biri gibi değil, aslında doğanın bir mucizesi olarak yaşlılık ve hastalığın ona hiç yaklaşamayacağı bir insan şeklinde karşımızda duruyordu. Sürekli olarak Gümrük Dairesinde çınlayan sesi ve kahkahasında kesinlikle yaşlı bir adamın titrek ve hırıltılı ses tonundan eser yoktu; gülmeye başladığı anda kahkahaları ciğerlerinden gür sesli bir horoz ya da güçlü bir borazanın ötüşü gibi patlayarak çıkıyordu. Onu karşınızda sadece bir hayvan olarak değerlendirecek olursanız -zaten bakacak çok az şeyi vardı- bünyesinin tam olarak sağlıklı ve dinç oluşundan ve aşırı derecede ilerlemiş yaşına rağmen, tadını çıkarmak istediği her zevkten büyük haz alabilmesiyle, daha önce hedeflediği ve tasarladığı becerileriyle mükemmel bir yaratık olduğunu düşünebilirdiniz. Gümrük Dairesinde, neredeyse hiç çıkarılma korkusu yaşamadan, düzenli bir gelirle çalışıyor ve hayatını bu sayede rahat sürdürebiliyor olmasının da yılların onu yıpratmaması konusunda büyük bir katkısı vardı. Bununla birlikte, orijinal ve daha güçlü nedenler, hayvani doğasının nadir mükemmeliyetinde, kararında zekâsında, ahlaki ve manevi içeriklerin çok heyecan verici karışımında yatmaktaydı; işte bu ikincil nitelikler, aslında yaşlı beyefendinin dört ayak üzerinde yürümesini engelleyecek ölçüdeydi. Karakter olarak genel anlamda ne düşünce gücü, ne duygu derinliği ne de aklını kurcalayan hassasiyetleri yoktu; kısacası fiziksel zindeliğiyle desteklenen neşeli yapısı ve kalbinin sesini dinlemek yerine her zaman işe yarayan sıradan içgüdülerinin haricinde hiçbir şeye sahip değildi. Her biri uzun süre önce vefat etmiş olan üç eşe kocalık yapmıştı; çoğu çocukluk ya da olgunluk döneminde olan farklı yaşlarda, aynı şekilde toprağa karışmış yirmi çocuğun babasıydı. Bu noktada, kişi her ne kadar güneş gibi parlayan bir neşeye sahip olsa da yüreğinde sakladığı bazı kederleri olduğu düşünülebilirdi. Ancak, yaşlı müfettişimiz için bu durum kesinlikle geçerli değildi! Sadece kısa bir iç çekiş, bu kasvetli anıların tüm yükünü üzerinden atması için yeterli oluyordu. Bir sonraki anda ise daha henüz pantolon giyecek yaşa gelmemiş bir çocuk kadar eğlenmeye hazır hâle gelebiliyordu; hatta kimi zaman yanında işi öğrenmeye çalışan henüz on dokuz yaşındaki kâtibinden bile daha hevesli olabiliyordu.

      Bu ataerkil şahsiyeti, orada bulunanlardan farklı olarak, insanlığı diğer tüm formlarından daha canlı bir merakla izler ve incelerdim. Gerçekten de nadir görülen bir olaydı; bir bakımdan tamamen mükemmeldi; ancak bir taraftan da fazlasıyla sığ, çok aldatıcı, çok elverişsiz ve kesinlikle mutlak bir hiçlik içindeydi. Onun kesinlikle ruhsuz, kalbi ve aklı olmayan birisi olduğu sonucuna vardım; daha önce de söylediğim gibi hiçbir suretle içgüdülerinden daha fazlası değildi ve yine de karakterinin çok az sayıdaki özelliklerini öylesine mantıklı bir şekilde bir araya getirmişti ki, eksikliklerinden dolayı ona üzülmek yerine, onda bulduğum tüm özellikler beni bütünüyle memnun etmeye yetmişti. Böylesine dünyevi ve görünüş olarak dünyanın her türlü zevkinden keyif alan biri gibi görünen kişinin, öbür dünyada nasıl bir varlığa sahip olacağını tahmin edebilmek gerçekten çok zordu; ancak elbette ki buradaki varlığını son nefesine kadar cömert bir şekilde şımartacağı da ortadaydı; üzerine yüklenmiş olan ahlaki sorumlulukları tarla hayvanlarından çok da yüksek olmamasına rağmen, bu hayvanların yaşlılığının getirdiği kasvetli ve karanlık içsel sıkıntılılarına karşı kutsal bir bağışıklık geliştirmeyi başararak zevküsefa kapsamını geliştirmişti.

      Dört ayaklı kardeşlerine karşı bir noktada büyük bir avantaja sahipti, o da hayatının mutluluk açısından en büyük parçası olan akşam yemeklerinin lezzetlerini gayet iyi hatırlayabiliyor olma yeteneğiydi. Gerçek bir gurme olması son derece hoş bir özelliğiydi; ve onu kızartılmış bir dana etinden bahsederken dinlemek, tam anlamıyla bir turşu ya da istiridyeden bahsetmesi kadar iştah açıcıydı. Daha yüksek bir niteliği olmadığından ve tüm enerjisini ve ustalıklarını boğazının zevki ve yararına adamış bir adam olduğundan, bununla birlikte hiçbir suretle Tanrı’nın ona armağan etmiş olduğu manevi sermayesini feda etmediğinden, onu balık, kümes hayvanları, kasaptan alınan etler ve bunları sofra için hazırlamanın en uygun yöntemleri hakkında detaylıca konuşurken dinlemek, bana her zaman ayrı bir zevk vermiş ve beni çok mutlu etmişti. Gerçek ziyafet çok gerilerde kalmış olmasına rağmen, katılmış olduğu sofralardaki domuz ya da hindi etinin lezzetini öylesine iyi bir şekilde tasvir ederdi ki, o anlatırken bu yemeklerin kokusu çoktan burun deliklerinizi doldururdu. Damağında, neredeyse altmış ya da yetmiş yıldan daha uzun süredir kalan ve hâlâ kahvaltıda yemiş olduğu koyun eti kadar tazeliğini koruyan tatlar vardı. Kendisi hariç diğerlerinin çoktan solucanlara yem olduğunu, akşam yemeklerinde ağzını şapırdattığını duymuşluğum vardı. Geçmiş zamanlardaki yemeklerin hayaletlerinin sürekli gözlerinin önünde; öfke ya da intikam için değil, sanki eskiden tatlarına vardığı için minnet duyarak ve sonsuz bir keyif serisini aynı anda gölgeli ve şehvetli bir şekilde yeniden yaşamak istermiş gibi yükseldiğini gözlemlemek harikaydı. Irkımızın başına gelebilecek deneyimler ve bireysel kariyerini aydınlatan ya da karartan tüm olaylar, hafif bir esinti gibi aklında çok az kalıcı bir etki bırakarak geçerken bir dana bonfile, çeyrek bir dana budu, sade pişmiş domuz kaburgası ya da ziyafet sofrasında Adamsların en ileri gelenlerinin döneminde masalarını süslemiş olan bir tavuk ya da takdire şayan bir hindi yemeğini gayet net hatırlardı. Anlayabildiğim kadarıyla, bu yaşlı adamın hayatının en trajik olayı, yirmi ya da kırk yıl önce yaşayıp ölen bir kazla yaşadığı talihsiz bir aksilikti; masaya geldiğinde muazzam bir görsele sahip olan ancak servis yapılacağı zaman bırakın bir oymacılık bıçağını, belki bir balta ya da el testeresi ile kesilmek zorunda kalacak kadar sert ete sahip olan bir kazın yaşattığı talihsizlikti.

      Sanırım artık bu beyefendiye dair yapmış olduğum tarifi bitirmemin zamanı geldi; bununla birlikte onun hakkında aslında sizlere çok daha fazlasını anlatmak isterdim, çünkü bu beyefendi, bu güne kadar Gümrük Dairesi memuru olarak çalışabilecek en uygun adamlardan biriydi. Çoğu insan, izah edemeyeceğim bazı nedenlerden