Название | Kızıl Damga |
---|---|
Автор произведения | Натаниель Готорн |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6486-15-7 |
Yeni İngiltere’deki ilerici unsurlardan gelen baskılar, 1662’de eski kuralları gevşeten ve daha fazla insanın kiliseye doğrudan üye olmasını sağlayan yeni bir yasa olan Half-Way Covenant çıkarılmasına yol açtı. Ancak gerginlikler devam etti. Bazıları Ortodoksluğun rahatlamasını bir zayıflık işareti olarak gördü ve endişeleri şeytanın Salem kasabasına ve yakın topluluklara sızdığı inancında dramatik bir şekilde ortaya çıktı. 1692’de başlayan Salem Cadı Davaları, yirmi kişinin infaz edilmesine ve daha fazlasının hapsedilmesine ve işkence edilmesine neden oldu. Nathaniel Hawthorne, kendi atalarının bu davalara katılımının farkındaydı ve bundan utanç duyuyordu. Hawthorne, günah, ceza ve kurtuluş konularını mevzu bahis ettiği büyük romanı Kızıl Damga’da bu konudaki endişelerine de yer verdi.
Kızıl Damga’daki Karakterler
Hester Prynne: Hester, yaşlı bir bilgin olan kocası Roger Prynne tarafından Amerikan kolonilerinde yaşamaya gönderilen bir İngiliz kadınıdır. Prynne, çiftin yaşadığı Amsterdam’daki iş sorunlarını çözdükten sonra ona katılmayı planlamaktadır. Roman başladığında, Hester hiç gelmeyecek olan kocası olmadan iki yıldır Boston’da yaşamaktadır. Hester, toplum tarafından babası bilinmeyen bir çocuk doğurduğu için, zina günahından suçlu bulunmuştur. Ceza olarak, her zaman elbisesinde kırmızı bir “A” harfi taşımak zorundadır ve topluluğun alayına ve hor görmelerine maruz kalarak kamuya açık bir iskele üzerinde üç saat boyunca durmak zorunda kalmıştır.
Rahip Arthur Dimmesdale: Evli olmayan Arthur Dimmesdale, Hester cemaatinin papazı ve Hester’in bebeği Pearl’ün babasıdır. Hester onu çocuğunun babası olarak adlandırmayı reddetmiş, ancak roman boyunca Dimmesdale’in vicdanı bu suçun yükü ve acısıyla yanıp kavrulmuştur.
Pearl: Pearl, Hester Prynne ve Rahip Arthur Dimmesdale’in kızıdır. Hester’in günahının yaşayan sembolüdür ve her şeyi kızıl “A”
harfi ile etiketlenmiştir. Pearl’ün güçlü ve öngörülemeyen bir kişiliği vardır ve Hester, Pearl’ün kendisinden alınacağından endişelenmektedir.
Roger Chillingworth: Roger Chillingworth, Hester’in kocasının Amerika’ya geldikten sonra aldığı isimdir. Yerli Amerikalılar onu yakalamış ve sömürgeye gelişini geciktirmiştir. Romanın başlangıcında Hester, kocası kamuya açık iskeleye çıkarıldığı anda, olduğu yerden tanımıştır. Daha sonra, yasal kocası olduğunu söyleyerek isminden vazgeçmemesini ister. Chillingworth, Dimmesdale’in arkasından intikam almak için koşmayı takıntılı hâle getirmiştir.
Vali Richard Bellinham: 1641, 1654 ve 1665’te Boston’da vali olarak görev yapan gerçek bir tarihsel figür olan bu karakter, Hester’in halka açık iskele üzerindeki cezasına tanıklık etmiştir. Romanın ilerleyen bölümlerinde Hester, Pearl’ün evinden aldırılmamasını istemek için onu ziyaret etmek zorunda kalacaktır.
Muallime Hibbins: Bir başka gerçek tarihsel figür olan bu karakter, Vali Bellingham’ın kız kardeşidir ve söylentilere göre şeytanla anlaşma yapmıştır. Hester ve Dimmesdale’i günahın daha da içine batırmaya çalışır. Gerçek Muallime Hibbins büyücülükten idam edilmiştir.
John Wilson: Bu karakter Dimmesdale’e çocuğunun babasının kim olduğunu Hester’dan öğrenmeye çalışmasını tavsiye etmiştir. Hester bu bilgiyi açıklamayı reddettiğinde Wilson, Hester’i iskele üzerinde seyreden kalabalığa zina hakkında bir vaaz vermiştir.
Usta Brackett: Usta Brackett, Hester hapishanedeyken görmesi için Chillingworth’u ona getiren gardiyandır.
Zangoç: Dimmesdale, bir gece Hester ve Pearl’ün bulunduğu halk iskelesinde onların yanında kalır ve kilisenin bir çalışanı olan zangoç, o gittikten sonra Rahip Dimmesdale’in eldivenini orada bulur ve ona geri verir. Zangoç, Dimmesdale’e o gece gökyüzünde görünen kızıl “A” harfinin ne olduğunu sorar. Zangoç, bu “A” harfinin “melek” anlamına geldiğine inanmaktadır. Dimmesdale gökyüzünde herhangi bir harf gördüğünü reddeder.
Gemi Kaptanı: Bu karakter, Hester, Pearl ve Dimmesdale’in Boston’dan ayrılmayı umduğu geminin kaptanıdır. Gemi müdürü, Roger Chillingworth’un da gemide olmayı planladığını söylemiştir.
Gümrük Dairesi
“Kızıl Damga”ya Giriş
Kendimi ve başımdan geçen olayları şöminenin başında yakın arkadaşlarımla bile konuşmaktan çekinmeme rağmen, hayatımda iki kez topluma hitap ettiğim sırada otobiyografik bir dürtünün bana hâkim olması biraz dikkat çekicidir. İlki, bundan üç dört yıl önce, Eski Papaz Evi’nin derin sessizliğinde sürdürdüğüm yaşam tarzımı, kayıtsız şartsız ve dünyevi nedenlerden ötürü hoşgörülü bir okuyucu ya da müdahaleci bir yazarın varlığı olmaksızın, tasavvur ettiğim hayatımı okuyucunun beğenisine sunmamla gerçekleşmişti. Şimdi ise; kurak çöllerimin susuzluğundan çıktıktan ve bir vesileyle kendime bir iki dinleyici bulmuş olmanın verdiği mutlulukla, bir gümrük dairesinde yaşamış olduğum üç yıllık deneyimimden bahsediyorum. Ünlü “P. P., Bu Mıntıkanın Papazları”6 asla bundan daha sadakatle takip edilemezdi. Gerçek şu ki, yazar burada tamamen yazdığı sayfaları rüzgâra bırakacak olsa, kitabın cildini bir kenara fırlatacak ya da onu yerden asla almaya yeltenmeyecek birçok kişiye değil, onu tüm okul arkadaşlarından ya da yakın dostlarından çok daha iyi anlayabilecek birkaç kişiye seslenmektedir. Bazı yazarlar gerçekten bundan çok daha fazlasını yaparak münhasıran mükemmel sempatinin tek kalbine ve zihnine tam olarak hitap edebilecek şekilde kendilerini gizli vahiy derinliklerine kaptırırlar; sanki geniş dünyaya savurup attığı basılı kitap, yazarın kendi doğasının parçasını bulacağından ve onu diğer parçalarla bir araya getirerek varoluş çemberini tamamladığından emindir. Bununla birlikte, kişisel olarak kendimizden bahsetmesek bile, her şeyi konuşmak hiç de kolay değildir. Ancak, konuşmacının dinleyicileri ile arasında gerçek bir ilişki olmadığı sürece, düşünceleri donuk ve soğuk kalacağından, en yakın arkadaşımız olmasa bile, bir arkadaşımızın nazik ve anlayışlı bir şekilde konuştuklarımızı dinlediğini hayal etmemiz mantıklı olabilir; sonra, bu güler yüzlü bilinç tarafından buzları çözülen her zamanki dikkatli benliğimiz, en derinlerimizdeki “ben”i maskelerin arkasında tutarak etrafımızda olan bitenden ve hatta kendimiz hakkında en özel şeylerden bile bahsetmeye girişebilir. Bu kapsamda ve bu sınırlar dâhilinde bir yazar, okuyucunun haklarını veya kendi haklarını ihlal etmeden kendi hayatından bahsedilebilir.
Benzer şekilde, bu Gümrük Dairesi taslağının da, aşağıdaki sayfalarının büyük bir bölümünün nasıl elime geçtiğini açıklamak ve bu kitabın gerçekliğinin kanıtlarını sunmak gibi, edebiyatta her zaman tanınan belirli bir özelliğe sahip olduğu da anlatılan içerikten anlaşılacaktır. Bu aslında; kendimi tam olarak okuyucuyla bağdaştırarak, onlara anlatmak istediğim öykümün bu bölümünü
6
Bu Mıntıkanın Papazları: Hawthorne, okuduğu hicivsel bir biyografiden bahsediyor.