Tarzan’ın Dönüşü. Эдгар Райс Берроуз

Читать онлайн.
Название Tarzan’ın Dönüşü
Автор произведения Эдгар Райс Берроуз
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-6486-43-0



Скачать книгу

tartışıyorlardı. Sabah gazetelerinden iki tanesinin bürosuna telefon etmiş, ertesi gün Paris sosyetesini karıştıracak skandalı nakledecekleri gazetecilerin gelmesini bekliyorlardı.

      Merdivenlerden ayak sesleri duyuldu. “Oo, bu gazeteciler bayağı dakik çıktı.” dedi Rokoff heyecanla. Hemen ardından kapıya vuruldu. “Girin, mösyö!” diye seslendi Rokoff.

      Ziyaretçinin ciddi, gri gözleriyle karşılaştığında Rus’un yüzündeki gülümseme donuverdi.

      “Yok artık!” diye bağırdı, ayağa sıçrayarak. “Seni buraya hangi rüzgâr attı?”

      “Otur!” dedi Tarzan; o kadar alçak bir sesle söylemişti ki adamlar ne dediğini zar zor anladılar. Fakat ses tonu, Rokoff’u sandalyesine geri oturtmaya; Paulvitch’in ise sandalyesinden hiç kalkamamasına yetmişti.

      “Siz gayet iyi biliyorsunuz hangi rüzgâr olduğunu.” diye devam etti, aynı alçak ses tonuyla. “Senin ölümün olacak bir rüzgâr ama sırf Olga de Coude’un kardeşi olduğu için, bunu yapmayacağım. Şimdilik.”

      “Yaşamanız için size bir şans vereceğim. Paulvitch zaten pek sayılmaz; aptal maşanın teki. O yüzden, senin yaşamana müsaade ettiğim sürece onu da öldürmeyeceğim. Sizi öldürmeden buradan ayrılmam için öncelikle iki şey yapacaksınız: Birincisi, bu geceki kumpasla bağlantınızı anlatan bir itiraf yazmak olacak; sonra da imzalayacaksınız.”

      “İkincisi, gazetelerde bu meseleye dair tek bir kelimenin dahi çıkmayacağına dair kendi canınız üzerine yemin edeceksiniz. Bu ikisini yapmazsanız ben bu kapıdan çıkarken ikiniz de sağ olmayacaksınız. Anladınız mı?” Adamlardan bir cevap beklemeden devam etti: “Acele edin; mürekkep de kâğıt da kalem de önünüzde.”

      Rokoff sert bir tavır takınarak Tarzan’ın tehditlerinden pek korkmadığını göstermeye çalıştı fakat hemen ardından maymun adamın çelik parmaklarını boğazında hissetti. Tarzan’ın elinden kaçıp kapıya ulaşmaya çalışan Paulvitch ise kendini bir anda havada asılı buldu ve ardından odanın köşesinde, fırlatıldığı yerde bayılıp kaldı. Rokoff’un suratı morarmaya başlayınca Tarzan adamın boğazını bıraktı ve sandalyesine geri itti. Bir dakika öksürdükten sonra Rokoff, somurtarak oturup karşısında duran adama dik dik baktı. O sırada Paulvitch de kendine geldi ve Tarzan’ın emriyle acı içinde topallaya topallaya sandalyesine döndü.

      “Şimdi yaz.” dedi maymun adam. “Sizi bir kez daha paralamak zorunda kalırsam bu kez bu kadar yumuşak davranmam.”

      Rokoff kalemi aldı ve yazmaya başladı.

      “Hiçbir teferruatı atlama, herkesten ismiyle bahset.” diye ikaz etti Tarzan.

      O sırada kapı çalındı. “Girin!” dedi Tarzan.

      İki dirhem bir çekirdek giyinmiş genç bir adam içeri girdi. “Matin’den geliyorum.” dedi. “Anladığım kadarıyla Mösyö Rokoff bana bir hikâye anlatacakmış.”

      “Öyleyse yanlış anlamışsınız, mösyö.” diye karşılık verdi Tarzan. “Anlatacak bir hikâyen falan yok, değil mi, sevgili Nikolas?”

      Rokoff kâğıttan başını kaldırıp öfkeli öfkeli baktı.

      “Yok.” diye homurdandı, “Hikâyem yok; şimdilik.”

      “Ne şimdi ne de sonra, sevgili Nikolas.” dedi Tarzan. Bunu söylerken maymun adamın gözündeki korkunç parıltıyı muhabir fark etmedi fakat Nikolas Rokoff gördü.

      “Ne de sonra.” diye tekrar etti hemen.

      “Buraya kadar zahmet etmişsiniz, kusura bakmayın.” dedi Tarzan, gazeteciye dönerek. “İyi akşamlar, mösyö.” diyerek eğildi. Sonra genç adamı kapı dışarı edip kapıyı yüzüne kapattı.

      Bir saat sonra Tarzan, paltosunun cebinde kalınca bir mektupla Rokoff’un evinden çıktı.

      “Yerinde olsam Fransa’yı terk ederdim.” dedi. “Çünkü er ya da geç, kız kardeşini tehlikeye atmadan seni öldürmenin bir bahanesini bulacağım.”

      6. BÖLÜM

      DÜELLO

      Tarzan, Rokoff’un yanından ayrıldıktan sonra eve döndüğünde D’Arnot uyuyordu. Onu rahatsız etmek istemediğinden uyandırmadı fakat ertesi sabah, geçen akşam olanları ona ufak bir teferruatı atlayarak anlattı.

      “Nasıl bir ahmaklık yaptım ben.” diye bitirdi anlatmasını. “De Coude da karısı da benim arkadaşımdı. Ben ise arkadaşlıklarına karşılık ne yaptım? Kont’u öldürmekten kıl payı kurtuldum. Namuslu bir kadının adını lekeledim. Muhtemeldir ki mutlu bir yuvayı da yıkmış oldum.”

      “Olga de Coude’u seviyor musun?” diye sordu D’Arnot.

      “Onun beni sevmediğinden emin olmasaydım bu sorunu cevaplayamazdım, Paul ama hâl böyleyken sana onu sevmediğimi, onun da beni sevmediğini söyleyebilirim. İkimiz de bir anlık çılgınlığın kurbanı olduk. Aşk değildi bu ve şayet De Coude o sırada eve gelmiş olmasaydı, bu çılgınlık aniden geldiği gibi yine aniden gidecek; hiçbir zarar vermeden terk edecekti bizi. Bildiğin gibi kadınlar hususunda pek tecrübem yok. Olga de Coude çok güzel; buna bir de loş ışığın altındaki o baştan çıkarıcı ortamda korunmaya muhtaç, savunmasız bir kadının yakarışları eklenince… Belki medeni bir erkek olsa buna karşı koyabilirdi ama benim medeniyetim pek köklü değil; giysilerimden ibaret.”

      “Paris bana göre değil. Gitgide daha vahim tuzaklara düşüp duracağım. İnsan yapımı kurallar beni usandırıyor. Kendimi sürekli bir esir gibi hissediyorum. Artık dayanamıyorum, dostum; bu yüzden sanırım, ormanıma geri dönecek ve Tanrı’nın beni oraya koymakla bana münasip gördüğü hayatı yaşayacağım.”

      “Kendini bu kadar üzme, Jean.” diye karşılık verdi D’Arnot. “Daha evvel de benzer durumlar oldu ve sen çoğu ‘medeni’ erkekten çok daha iyi idare edip bu durumlardan alnının akıyla çıktın. Bu kez Paris’i terk etmeye gelince Raoul de Coude çok geçmeden bu hususta bir şeyler söyleyecektir diye düşünüyorum.”

      D’Arnot yanılmamıştı. Bir hafta sonra, sabah on bir civarında D’Arnot ve Tarzan kahvaltı ederken Mösyö Flaubert çıkageldi. Mösyö Flaubert, şaşırtıcı derecede kibar bir beyefendiydi. Mösyö Kont de Coude’un meydan okuma mesajını Tarzan’a defalarca eğilerek iletti. Acaba Mösyö Tarzan, mümkün olduğunca erken bir saatte mevzunun teferruatını görüşüp her iki tarafı da memnun edecek şekilde ayarlamak üzere bir arkadaşını Mösyö Flaubert’le buluşmaya gönderme nezaketinde bulunabilir miydi?

      Kesinlikle. Mösyö Tarzan, kendi menfaatini arkadaşı Teğmen D’Arnot’a gözünü dahi kırpmadan seve seve emanet edebilirdi. İşte böylece, o gün öğleden sonra saat ikide D’Arnot’un Mösyö Flaubert’i araması kararlaştırıldı ve kibar Mösyö Flaubert yine defalarca eğildikten sonra yanlarından ayrıldı.

      Tekrar baş başa kaldıklarında D’Arnot, Tarzan’a merak içerisinde baktı.

      “Şimdi ne olacak?” dedi.

      “Şimdi günahlarıma bir de cinayet eklemem gerekecek, yoksa kendim öleceğim.” dedi Tarzan. “Medeni kardeşlerimin yolunda hızla ilerliyorum.”

      “Hangi silahları seçeceksin?” diye sordu D’Arnot. “De Coude kılıç kullanmaktaki maharetiyle ve muhteşem bir nişancı olmasıyla bilinir.”

      “Öyleyse ben de yirmi adım mesafeden zehirli oklar seçebilirim ya da yine aynı mesafeden mızrak.” diyerek güldü Tarzan. “Tabanca olsun, Paul.”

      “Seni öldürür, Jean.”

      “Bundan şüphem yok.” diye karşılık verdi Tarzan. “Nihayetinde