Tarzan’ın Dönüşü. Эдгар Райс Берроуз

Читать онлайн.
Название Tarzan’ın Dönüşü
Автор произведения Эдгар Райс Берроуз
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-6486-43-0



Скачать книгу

muhtemelen. Fakat şimdi, pek duyulmamış bir şey yapmak üzereyim. Dün gece kötü muamelede bulunduğun memurları çağırttım. Teğmen D’Arnot’un hikâyesini bir de onlar dinlesinler. Sonrasında size karşı işlem yapıp yapmama kararını onların takdirine bırakacağım.”

      “Medeniyetin kanunları hususunda daha öğrenecek çok şeyiniz var. Bazı şeyler size tuhaf ya da gereksiz gelebilir, lakin bu şeylerin ardındaki amaçları idrak edene kadar bunları kabul etmeyi öğrenmek zorundasınız. Saldırdığınız memurlar sadece vazifelerini yerine getiriyorlardı. Mesele onların yetkisinde değildi. Her gün başkalarının canlarını ve mallarını korumak için kendi canlarını tehlikeye atıyorlar. Senin için de aynı şeyi yaparlardı. Çok cesur adamlar bunlar ve silahsız tek bir adamın hepsinin hakkından gelmiş olması onları derinden üzdü.”

      “Biraz alttan al da yaptıklarını görmezden gelsinler. Şayet ciddi bir yanılgı içerisinde değilsem siz de çok cesur bir adamsınız; cesur adamlar yüce gönüllü olur.”

      Dört polis memuru içeri girince sohbet devam edemedi. Tarzan’ı gördüklerinde, her birinin yüzündeki şaşkınlık büyüktü.

      “Çocuklar, geçen akşam Rue Maule’da tanıştığınız beyefendi işte burada.” dedi amir. “Gönüllü olarak teslim olmaya gelmiş. Teğmen D’Arnot size mösyönün hayat hikâyesinin bir kısmını anlatacak, dikkatle dinlemenizi istiyorum. Anlatacakları, mösyönün dün gece size karşı tavrını izah edebilir. Buyurun, sevgili Teğmen’im.”

      D’Arnot polislerle yarım saat konuştu. Onlara Tarzan’ın vahşi ormandaki hayatı hakkında bir şeyler anlattı. Ona kendisini korumak için vahşi bir canavar gibi savaşması gerektiğini öğreten vahşi yetişme tarzından bahsetti. Adamın onlara saldırırken akıldan çok içgüdü ile hareket ettiğini anladılar. Adam, memurların niyetini anlamamıştı. O an için bu memurlar onun gözünde, kendi ormanından alışkın olduğu, hemen hemen hepsi de düşmanı olan muhtelif canlılardan pek farklı değildi.

      “Gururunuz incindi.” dedi D’Arnot, bitirirken. “Canınızı en çok yakan şey, bu adamın hepinizi alt etmiş olması. Ama utanmanıza gerek yok. Küçük bir odada bir Afrika aslanıyla ya da büyük bir gorille baş başa kalsanız, mağlup olduğunuz için özür dilemezdiniz.”

      “Nihayetinde dövüştüğünüz kas yığını, kara kıtanın dehşetleriyle defalarca karşı karşıya gelmiş ve her seferinde de galip çıkmış biri. Maymunların Tarzanı’nın insanüstü kuvvetine mağlup olmakta utanılacak hiçbir şey yok.”

      Sonra adamlar durup önce Tarzan’a, sonra da amirlerine bakarken maymun adam, kendisine karşı hissedebilecekleri düşmanlığın son kalıntısının da silinmesi için gereken tek şeyi yaptı. Elini uzatıp onlara doğru ilerledi.

      “Yaptığım hata için özür dilerim.” dedi basitçe. “Dost olalım.” Böylece mesele kapandı lakin bundan sonra Tarzan, polis mevziilerindeki muhabbetin baş konusu hâline geldi ve bu dört cesur adamla birlikte, Tarzan’ın arkadaş sayısı da artmış oldu.

      D’Arnot’un dairesine döndüklerinde Teğmen, İngiliz arkadaşı Greystoke Lordu William Cecil Clayton’dan bir mektup gelmiş olduğunu gördü. İkisi, erkek maymun Terkoz tarafından kaçırılan Jane Porter’ı aramak için çıktıkları talihsiz seferde arkadaş olduklarından beri yazışıyorlardı.

      “İki ay sonra Londra’da evleniyorlarmış.” dedi D’Arnot, mektubu dikkatle okuduktan sonra. Tarzan’ın, arkadaşının kimlerden bahsettiğini anlamak için bir izaha ihtiyacı yoktu. Cevap vermedi ama günün geri kalanı boyunca çok sessiz ve düşünceliydi.

      O akşam operaya gittiler. Tarzan’ın zihni hâlâ kasvetli düşüncelerle meşguldü. Sahnede olup bitenlere ya çok az dikkat ediyor ya da hiç etmiyordu. Gördüğü tek şey, güzel bir Amerikalı kızın hayali ve duyduğu tek şey ise ona olan aşkının karşılıklı olduğunu itiraf eden hüzünlü, tatlı bir sesti. Ama gelin görün ki başka biriyle evlenecekti!

      Davetsiz düşünceleri kafasından atmak için başını salladı ve aynı anda da birinin kendisini seyrettiğini hissetti. Orman terbiyesiyle edindiği içgüdüyle başını kaldırıp kendisini seyreden gözleri anında buldu ve o gözlerin içine dik dik baktı. Lakin bunlar, Kontes Olga de Coude’un gülümseyen yüzüne ait ışıl ışıl gözlerdi. Tarzan kadının eğilerek verdiği selamına karşılık verdiğinde bakışlarında bir davet, âdeta bir yalvarış olduğuna emindi. Bir sonraki arada Tarzan; kadının locasına, yanına gitti.

      “Sizi görmeyi çok istiyordum.” dedi kadın. “Hem kocama hem de bana yaptığınız iyilikten sonra, size yeterli bir izah yapamamış olma düşüncesi beni ziyadesiyle rahatsız etti; o iki adamın bize tekrar musallat olmasına mâni olmak adına gerekli adımları atmamamızın, sizin açınızdan ne kadar nankörce görünmüş olabileceğinin farkındayım.”

      “Günahımı almışsınız.” diye karşılık verdi Tarzan. “Sizin hakkınızdaki düşüncelerim tamamen olumlu. Bana bir izahat borçlu olduğunuzu düşünmeyin. Tekrar canınızı sıktılar mı?”

      “Hiç durmuyorlar ki.” dedi kadın üzgünce. “Birine anlatmam gerektiğini hissediyorum ve sizden başka bir izahatı hak eden kimse tanımıyorum. Müsaade edin, anlatayım. Belki işinize yarayabilir; zira o günün, Nikolas Rokoff’u son görüşünüz olmayacağını bilecek kadar iyi tanıyorum onu. Sizden intikam almanın bir yolunu bulacaktır. Size anlatmayı arzu ettiğim şeyler, belki de onun size karşı kurabileceği bir intikam planından kurtulmanıza vesile olabilir. Burada anlatamam ama yarın saat beşte Mösyö Tarzan’ı evime bekliyorum.”

      “Yarın saat beşi sabırsızlıkla bekleyeceğim.” dedi Tarzan, kadına iyi geceler dilerken. Tiyatronun bir kuytu köşesinden onları gözetleyen Rokoff ve Paulvitch, Mösyö Tarzan’ı Kontes de Coude’un locasında görünce gülümsediler.

      Ertesi gün öğleden sonra dört buçukta esmer, sakallı bir adam Kont de Coude’un sarayının hizmetli girişindeki zili çaldı. Kapıyı açan uşak, kapıda duranı görünce tanıyıp kaşlarını kaldırdı. İkisi fısır fısır konuştular.

      İlk başta uşak, sakallı adamın yaptığı teklife itiraz etti lakin çok geçmeden adam elindeki bir şeyi uşağın eline verdi. Ardından uşak, ziyaretçiyi dolambaçlı bir yoldan geçirerek Kontes’in âdeti olduğu üzere ikindi çayı ikram ettiği dairenin önündeki küçük, cibinlikli bir kameriyeye götürdü.

      Yarım saat sonra Tarzan’ı odaya aldılar; kısa bir süre sonra da güler yüzlü ev sahibesi ellerini öne doğru uzatarak içeri girdi.

      “Gelmene çok sevindim.” dedi.

      “İki elim kanda olsa bile gelirdim.” diye karşılık verdi Tarzan.

      Kısa bir süre operadan, Paris’in gündemini meşgul eden hususlardan, tuhaf şartlar altında başlayan kısa tanışıklıklarını tazeleme fırsatı bulmuş olmaktan duydukları zevkten konuştular ve böylece konu, ikisinin de aklında en çok yer tutan meseleye geldi.

      “Rokoff’un yaptığı zulmün sebebini merak etmişsindir.” dedi Kontes nihayet. “Çok basit. Kont, harp nazırlığının hayati öneme sahip sırlarının birçoğuna vâkıf. Sık sık elinde yabancı güçlerin elde etmek için bir servet ödeyeceği evraklar oluyor; devlet ajanlarının, uğruna cinayet işleyeceği ve hatta cinayetten daha kötü şeyler yapacağı devlet sırları bunlar.”

      “Şimdilerde elinde öyle bir evrak var ki onu Rus hükûmetine sızdırmayı başaran hangi Rus olursa büyük bir şöhret ve servete nail olur. Rokoff ve Paulvitch Rus casusları. Bu malumatı ele geçirmek için hiçbir şeyden geri durmazlar. Gemideki mesele, yani şu kâğıt oyunu meselesi, kocamdan istedikleri malumatı almak