Tarzan’ın Dönüşü. Эдгар Райс Берроуз

Читать онлайн.
Название Tarzan’ın Dönüşü
Автор произведения Эдгар Райс Берроуз
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-6486-43-0



Скачать книгу

verdi maymun adam. “Ama ölmeyi hak ediyorum. Sadece bu şekilde namuslu bir kadına yaptığım yanlışı telafi edebilirim. Tabancamı alın ve dediğimi yapın.”

      “O zaman bu cinayet olur!” diye karşılık verdi De Coude. “Ama karıma ne yanlış yaptınız? Aranızda bir şey olmadığına yemin etti o.”

      “Onu kastetmedim.” dedi Tarzan hemen. “Aramızda olanların hepsini zaten gördünüz. Lakin bu onun adını lekelemeye ve düşmanlık duymadığım bir adamın mutluluğunu bozmaya kâfiydi. Hata tamamen bendeydi; o yüzden bu sabah ölmeyi ümit ediyordum. Mösyönün bana söylenildiği gibi harika bir nişancı olmaması karşısında hayal kırıklığına uğradım.”

      “Hata tamamen sendeydi mi diyorsun?” diye sordu De Coude hevesle.

      “Tamamen bendeydi, mösyö. Karınız tertemiz bir kadın. Gözü sizden başkasını görmüyor. Gördüğünüz hata tamamen bana aitti. O gün oraya gitmeme sebep olan şey ise ne Kontes de Coude’un hatasıydı ne de benim. Elimde bu durumu kesin bir şekilde kanıtlayacak bir evrak var.” dedi Tarzan ve cebinden, Rokoff’un yazıp imzaladığı ifadeyi çıkardı.

      De Coude kâğıdı aldı ve okudu. D’Arnot ve Mösyö Flaubert yakına gelmişlerdi. Bu tuhaf düellonun tuhaf sonunu ilgiyle seyrediyorlardı. De Coude okumayı bitirene kadar kimseden çıt çıkmadı; ardından De Coude başını kâğıttan kaldırıp Tarzan’a baktı.

      “Siz çok cesur ve centilmen birisiniz.” dedi. “Tanrı’ya şükür ki seni öldürmemişim.”

      De Coude bir Fransız’dı. Fransızlar tez canlı insanlardır. Kollarını açıp Tarzan’a sarıldı. Mösyö Flaubert de D’Arnot’a sarıldı. Doktora ise sarılacak kimse yoktu. Muhtemelen bu yüzdendir ki araya girdi, Tarzan’ın yaralarını sarmak için müsaade istedi.

      “Bu beyefendi en az bir kurşun yedi.” dedi. “Üç de olabilir.”

      “İki.” dedi Tarzan. “Biri sol omzuma, diğeri de yine sol yanıma. Zannediyorum ki ikisi de sıyırıp geçti.” Fakat doktor, onu çimenlerin üzerine yatırıp yaralar temizlenene ve akan kan kontrol altına alınana kadar orasını burasını kurcalamakta ısrar etti.

      Düellonun neticesi, hepsinin dost olarak D’Arnot’un arabasına atlayıp hep beraber Paris’e dönmeleri oldu. De Coude, karısının sadakatine dair aldığı çifte teminat karşısında o kadar rahatlamıştı ki Tarzan’a karşı hiçbir kin beslemedi. Tarzan’ın, hatanın kendi payına düşen kısmından çok daha fazlasını üstlendiği doğruydu lakin birazcık yalan, mazur görülebilirdi; zira amacı bir kadının menfaatiydi ve yalanı da centilmenceydi.

      Maymun adam birkaç gün yatağında istirahat etmek zorunda kaldı. O, her ne kadar bunun aptalca ve gereksiz olduğunu düşünse de doktor ve D’Arnot meseleyi o kadar ciddiye almışlardı ki onları memnun etmek için razı oldu ama bunu düşününce bile gülesi geliyordu.

      “Aptallık bu.” dedi D’Arnot’a. “Bir iğne batması yüzünden yatakta yatılır mı hiç! Ben daha küçük bir çocukken Gorillerin kralı Bolgani beni neredeyse paramparça ettiğinde yatacak güzel, yumuşak bir yatağım mı vardı? Yoktu; sadece ormanın nemli, çürümeye yüz tutmuş otları vardı. Çalıların altında saklanıp günlerce, haftalarca yattım. Kala’dan başka bana bakacak kimse de yoktu. Zavallı, sadık Kala; böcekleri yaralarımdan uzak tuttu ve yırtıcı hayvanları kovdu.”

      “Su istediğimde bana suyu ağzında getirdi; su taşımak için bildiği tek yok buydu. Steril gazlı bezler, antiseptik sargılar yoktu; öyle ki olanları sevgili doktorumuz görse aklını kaybederdi. Ama yine de iyileştim; iyileştim iyileşmesine de gel gör ki şimdi, orman halkının burunlarının ucunda olmadığı sürece farkına dahi varmayacakları ufacık bir sıyrık yüzünden yatakta yatıyorum.”

      Ama zaman çabucak geçti ve Tarzan farkına bile varmadan kendini tekrar etrafta dolaşırken buldu. De Coude birkaç kez aramıştı ve Tarzan’ın yana yakıla iş aradığını öğrenince ona bir iş bulmak için elinden geleni yapacağına söz vermişti.

      Tarzan, dışarı çıkmasına müsaade edildiği ilk gün De Coude’dan bir mesaj aldı; Kont, öğleden sonra bürosuna uğramasını rica ediyordu.

      Büroya gittiğinde De Coude onu epey nezaketle karşıladı ve tekrar ayağa kalktığı için içtenlikle tebrik etti. Şeref meydanındaki o sabahtan beri ikisi de ne düellodan ne de ona sebebiyet veren durumdan söz açmışlardı.

      “Tam size göre bir şey bulduğum fikrindeyim, Mösyö Tarzan.” dedi Kont. “Güvenilirlik, mesuliyet ve aynı zamanda da epey fiziki cesaret ve yiğitlik gerektiren bir pozisyon. Bu pozisyon için sizden daha münasip birini düşünemiyorum, sevgili Mösyö Tarzan. Seyahat etmeniz de gerekecek ve ileride daha iyi bir vazifeye, muhtemelen diplomatik hizmetteki bir vazifeye de kapı açabilecek bir iş bu.”

      “İlk başta sadece kısa bir süreliğine harp nazırlığının hizmetinde özel ajan olacaksınız. Hadi gelin, sizi şefiniz olacak beyefendinin yanına götüreyim. O, vazifelerinizi benden daha iyi izah eder; ondan sonra işi kabul edip etmeme kararı size kalmış.”

      De Coude Tarzan’ı General Rochere’in bürosuna bizzat götürdü. Tarzan pozisyonu kabul ederse generalin şefi olduğu bu büroya bağlı çalışacaktı. Kont, generale maymun adamın onu bu hizmete uygun kılan vasıflarını methettikten sonra Tarzan’ı orada bırakarak gitti.

      Yarım saat sonra Tarzan, o bürodan hayatının ilk işini kapmış olarak çıktı. Yarın tekrar gelip talimatların devamını alacaktı. Gerçi General Rochere, Tarzan’ın muhtemelen yarın belirsiz bir süreliğine Paris’ten ayrılmak üzere hazırlık yapması gerekebileceğini net bir şekilde ifade etmişti.

      D’Arnot’a müjdeyi vermek için eve doğru acele ederken büyük bir coşku içerisindeydi. Nihayet onun da dünyada bir değeri olacaktı. Para kazanacaktı ve hepsinden önemlisi, seyahat edip dünyayı görecekti.

      O kadar sabırsızlanıyordu ki D’Arnot’un oturma odasına girmeyi bekleyemeden müjdeyi kapıda verdi. Fakat D’Arnot bu habere onun kadar memnun olmamıştı.

      “Görünüşe göre Paris’ten ayrılacak olman ve belki de aylarca birbirimizi göremeyecek olmamız seni sevindirmiş. Tarzan, ne nankör bir canavarsın sen!” dedi D’Arnot gülerek.

      “Hayır, Paul; ben küçük bir çocuğum sadece. Şimdi yeni bir oyuncak buldum ve sevinçten uçuyorum.”

      Böylece ertesi gün Tarzan, Marseilles ve Oran’a gitmek üzere Paris’ten ayrıldı.

      7. BÖLÜM

      SİDİ AİSSALI DANSÖZ KIZ

      Tarzan’ın ilk görevi ne heyecan vericiydi ne de pek bir önem arz ediyordu. Devletin, belli bir sipahi2 teğmeninin büyük bir Avrupa gücüyle münasebetsiz bir ilişki içerisinde olduğundan şüphelenmek için sebepleri vardı. Hâlihazırda Sidi-bel-Abbes’te vazifeli olan Teğmen Gernois adındaki bu asker, yakın zamanda Genelkurmaylık’a atanmıştı ve buradaki vazifesinin alışılmış akışı içerisinde eline askerî açıdan büyük kıymeti olan birtakım malumatlar geçiyordu. İşte devlet, malum büyük gücün bu malumatlar için malum askerî memurla pazarlık yaptığından şüpheleniyordu.

      Teğmen’den şüphe duyulmasına neden olan şey, belki de adı çıkmış malum bir Parislinin kıskançlık krizi içerisinde ortaya attığı müphem bir imadan ibaretti. Fakat Genelkurmaylık, sırlarını gözü gibi sakınır ve onlar için vatana ihanet o kadar ciddi bir şeydir ki en ufak bir ima dahi ihmal edilmeye gelmez. İşte böylelikle Tarzan, bir Amerikalı avcı ve seyyah kılığına girerek Teğmen Gernois’yı gözetlemek üzere Cezayir’e gelmiş oldu.

      Sevgili



<p>2</p>

Sipahi (Fransızca yazılışı Spahi): Osmanlıcadan Fransızcaya geçen sipahi kelimesi, Fransa’nın Cezayir, Tunus ve Fas’tan topladığı askerlerle oluşturduğu birliklere verilen addır. (ç.n.)