Sherlock Holmes'un Vaka Kitabı Bütün Maceraları 9. Артур Конан Дойл

Читать онлайн.
Название Sherlock Holmes'un Vaka Kitabı Bütün Maceraları 9
Автор произведения Артур Конан Дойл
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-6485-20-4



Скачать книгу

sesle, ‘Sizinle görüşmemi babam istedi ama bu insanın deli saçması sözlerini dinlemek zorunda olduğumu sanmıyorum.’

      Bayan Winter küfür ederek ok gibi fırladı ve eğer onu bileğinden yakalamasaydım sinirlendirdiği kadını kesinlikle saçlarından yakalardı. Onu sürükleyerek kapıya götürdüm ve bir rezalet çıkarmadan arabaya bindirdim. Gerçekten öfkeden kudurmuştu. Aslında bir bakıma ben de öfkeliydim Watson, kurtarmaya çalıştığımız kadının sakin, mesafeli ve her şeye göz yuman tavırlarını, ben de tarif edilemez bir şekilde sinir bozucu bulmuştum. Evet, artık başımıza gelenleri biliyorsun. Bir an önce başka planlar yapmam gerekiyor. Bizim hesaplı hareketimiz işe yaramadı. Seni arayacağım Watson. Büyük bir ihtimalle bir sonraki adımımızda senin de rolün olacak. Gerçi bir sonraki adım bizden değil de karşı taraftan gelebilir.”

      Ve öyle de oldu. Karşılık vermeleri; daha doğrusu adamın karşılık vermesi gecikmedi. Hanımefendinin onunla iş birliği yapabileceğini hayal bile edemezdim. Sanırım afişi gördüğüm an, ruhuma işleyen dehşeti yaşarken üzerinde durduğum kaldırım taşını size gösterebilirim. Grand Otel ile Charing Cross İstasyonu arasında, tek bacaklı bir gazete satıcısının akşam gazetelerini sergilediği yerdeydi. Onunla son konuşmamızın üzerinden sadece iki gün geçmişti. Gazetenin sarı sayfasının üzerinde siyah puntolarla şu dehşet verici başlık vardı:

      SHERLOCK HOLMES’A YAPILAN ÖLÜMCÜL SALDIRI

      Sanıyorum afallayıp birkaç dakika boyunca öylece kalakalmıştım. Sonra hayal meyal bir gazete kaptığımı, parasını ödemediğim için adamın itirazlarını duyduğumu ve son olarak bir eczanenin kapısında durarak o korkunç paragrafı okuduğumu hatırlıyorum. Şöyle yazıyordu:

      Ünlü dedektif Bay Sherlock Holmes’un bu sabah kanlı bir saldırının kurbanı olduğunu ve henüz hayati tehlikeyi atlatamadığını üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Henüz elimizde ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır ama olayın Regent Caddesi’ndeki Cafe Royal’in hemen önünde, saat on iki sularında cereyan ettiği bilinmektedir. Eli sopalı iki adam, Bay Holmes’a saldırarak kafasında ve vücudunda yaralar açmıştır. Doktorlar durumunun kritik olduğunu söylüyorlar. Kendisi Charing Hastanesine kaldırılmış ancak ısrarları üzerine Baker Caddesi’ndeki dairesine götürülmüştür. Ona saldıran hainlerin oldukça iyi giyimli beyler oldukları anlaşılmıştır. Bu adamların, görgü tanıklarının arasından geçerek Cafe Royal’e girdikleri, oradan da arka tarafta bulunan Glasshouse Caddesi’nden kaçtıkları anlaşılmıştır. Şuna hiç şüphe yok ki yaralının can çekişmesinden ve feryatlarından yararlanarak kaçmayı başarmışlardır.

      Paragrafı hızla okuduktan sonra hemen bir arabaya atlayarak Baker Caddesi’ne gittiğimi söylememe gerek yok. Ünlü cerrah Sör Leslie Oakshott’ın arabasını kaldırımda, kendisini de koridorda beklerken buldum.

      “Şimdilik hayati bir tehlikesi yok.” diye rapor verdi bana, “Kafasında iki yarık ve oldukça ciddi yaralar var. Birkaç dikiş atmak zorunda kaldık. Morfin enjekte ettik. Dinlenmesi şart ama yine de onunla birkaç dakika görüşebilirsiniz.”

      İzini koparır koparmaz hızla karanlık odasına girdim. Hastanın gözleri fal taşı gibi açıktı, boğuk bir sesle adımı fısıldadı. Perdelerin dörtte üçü kapalıydı ama aradan sızan güneş ışığı, yaralı arkadaşımın kafasındaki bandajın üzerine vuruyordu. Beyaz bez kompresin üzerinde kıpkırmızı bir kan lekesi vardı. Hemen yanına oturarak başımı öne doğru eğdim.

      “Sorun değil, Watson. O kadar korkmana gerek yok.” diye mırıldandı çok cılız bir sesle, “Göründüğüm kadar kötü değilim.”

      “İşte buna çok sevindim!”

      “Bildiğin gibi ben de eskrimde usta sayılırım. Kendimi iyi savundum; ama ikinci bir adamın varlığı bana fazla geldi.”

      “Senin için ne yapabilirim Holmes? Tabii o lanet olası adam onları senin peşine saldı. Senin tek bir sözünle gidip dünyayı dar ederim ona!”

      “Sevgili dostum Watson! Hayır, biz bir şey yapamayız. O adamı ancak polisler yakalamalı. Fakat kaçışları çok iyi planlanmıştı. Buna emin olabilirsin. Biraz bekle. Benim de planlarım var. İlk olarak, aldığım yaraları biraz abartmalıyım. Mutlaka haber almak için sana gelecekler. O yüzden olanları iyice abartmalısın. Eğer haftayı çıkarırsam şanslı olduğumu, beyin sarsıntısı geçirdiğimi, ne istersen onu söyle! İyice aşırıya kaçmalısın.”

      “Ya Sör Leslie Oakshott?”

      “Ah, ondan yana sorun yok. Ona ne kadar kötü olduğumu anlatırım. O işi bana bırak.”

      “Başka bir şey istiyor musun?”

      “Evet. Shinwell Johnson’a kızı uzaklaştırmasını söyle. O adamlar onun peşinde olacaklar. Bu davada benimle iş birliği yaptığını biliyorlar artık. Bana bunu yapanlar onu da ihmal etmeyeceklerdir. Bu çok acil. Mutlaka bu akşam halletmelisin.”

      “Hemen giderim. Başka bir şey var mı?”

      “Pipomu ve tabii ki tütünü masanın üzerine bırakıver. Harika! Harekâtımızı planlamak için her sabah mutlaka yanıma uğramalısın.”

      O akşam tehlike geçene kadar gizlenmesi için Bayan Winter’ı, sessiz sakin bir banliyöye yerleştirdik Johnson ile beraber.

      Altı gün boyunca insanlara Holmes’un ölüm döşeğinde olduğu izlenimini vermiştik. Bültenler durumun ciddiyetinden, gazeteler ise ne kadar kötü olduğundan söz ediyordu; ancak daimî ziyaretlerimden durumun o kadar da fena olmadığını biliyordum. Onun kararlılığı ve dayanıklı yapısı, mucizeler yaratıyordu. Hızla iyileşiyordu, hatta normalden çabuk iyileşmesi bana rol yaptığını bile düşündürüyordu bazen. Garip bir şekilde ağzını bıçak açmıyordu; bu da en yakın arkadaşını bile planlarının ne olduğu konusunda tahminler yürütmeye sürüklüyordu. Bir komplonun, sadece onu tasarlayan kişi tarafından bilinmesinin en güvenli yol olduğuna inanıyordu. Ona herkesten daha yakındım ama yine de aradaki boşlukları dolduramıyordum.

      Yedinci gününde akşam gazeteleri, onun yılancık hastalığına yakalandığını yazmıştı. Aslında sadece dikişleri alınmıştı. Aynı akşam gazetesinde bir haber daha okumuştum ve bunu arkadaşıma söylemek zorundaydım. Cuma günü Liverpool’dan Ruritania’ya4 hareket edecek olan Cunard gemisinin yolcuları arasında Baron Adelbert Gruner da vardı ve Bayan Violet de Merville ile ikisinin yaklaşmakta olan düğünlerinden önce baronun Amerika’da halletmesi gereken bazı finansal meseleleri olduğu yazıyordu. Holmes okuduğum habere konsantre olmuş, ciddi bir şekilde dinlemişti. Bu da onun ne kadar etkilendiğini gösteriyordu.

      “Cuma!” diye haykırdı, “Sadece üç gün. Belli ki o hain başına gelebilecek tehlikelerden uzak kalmak istiyor. Ama öyle olmayacak Watson! Kesinlikle olmayacak! Şimdi, Watson, benim için bir şey yapmanı istiyorum.”

      “İstediğini yapmaya hazırım Holmes.”

      “Madem öyle, bundan sonraki yirmi dört saatini Çin çömlekçiliği üzerine yoğun bir çalışma yaparak geçireceksin.”

      Başka açıklama getirmedi, ben de bir şey sormadım. Uzun deneyimlerim bana itaat etmenin faydasını öğretmişti çoktan. Ama onun odasından ayrılıp Baker Caddesi’nde yürürken bu tuhaf emri nasıl yerine getireceğimi düşünüp durdum. En sonunda St. James Meydanı’ndaki Londra Kütüphanesine giderek arkadaşım olan kütüphane memuruna durumu anlattım ve daireme doğru yol aldığımda kolumun altında epeyce kitap vardı.

      Aşırı derecede yoğun çalışan dava vekilinin, pazartesi sorguladığı tanığa ait bütün bilgileri cumartesi olmadan unuttuğu söylenir.



<p>4</p>

Ruritania: İngiliz yazar Anthony Hope tarafından kurgulanmış, Orta Avrupa’da yer alan bir hayalî ülkedir.