Ölü Canlar. Николай Гоголь

Читать онлайн.
Название Ölü Canlar
Автор произведения Николай Гоголь
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-6862-73-9



Скачать книгу

gibi buradaki erkekler de iki gruba ayrılıyordu. Bunların ilki hanımefendilerin etrafında dört dönen zayıf erkeklerdi. Aralarından bazılarını Petersburglulardan ayırmak çok zordu. Onlar gibi ölçülü ve zevkle taranmış favorileri ya da sinekkaydı tıraş edilmiş oval yüzleri vardı; yine tıpkı onlar gibi hanımefendilerin yanında savsakça oturuyorlar, Fransızca konuşuyorlar ve kadınları Petersburg’daki gibi güldürüyorlardı. Bir diğer erkek grubu ise şişman ya da Çiçikov gibi ne zayıf ne de şişman olanlardan oluşuyordu. Bunlar diğerlerinin tam tersine hanımlara göz ucuyla bakıyor ve onlardan kaçınıyorlardı, yalnızca vali görevlilerinin olduğu tarafa henüz yeşil vhist6 masasını kurup kurmadıklarına bakıyorlardı. Suratları şişkin ve yuvarlaktı, hatta bazılarında siğil ve çiçek bozuğu vardı. Saçları ne perçemli ne bukleli ne de Fransızların “Bana bakın hele!” tarzındaydı. Saçlarını ya çok kısa kestirmişler ya da uzatmışlardı, yüz hatlarıysa çok daha yuvarlak ya da sert görünüyordu. Şehirdeki en saygın memurlardı bunlar.

      Heyhat! Şişmanlar bu dünyada işlerini nasıl yapacaklarını zayıflardan daha iyi bilirler. Zayıflar daha çok özel görevleri yerine getirirler ya da yalnızca oraya buraya gidip gelirler. Hayatları oldukça kolay, rahat ve tamamen emniyetsizdir. Şişmanlarsa her daim sabit görevlerde bulunurlar, bir yere oturdular mı emniyetli ve sağlam otururlar, böylece çok geçmeden oturdukları yer çatırdar ve altlarında ezilirler ama silinip gitmezler. Dış görünüşlerinde şatafatı sevmezler. Frakları zayıflarınki gibi tam oturmaz üstlerine; buna karşılık, sandıkları Tanrı vergisi lütuflarla doludur. Üç seneye varmadan zayıfın elinde rehin verilmemiş tek bir can bile kalmaz, şişmansa rahattır. Bir bakmışsın şehrin bir ucunda karısı için ev, sonra şehrin diğer ucunda bir başka ev, şehre yakın bir köy, en sonunda da bütün araziyi almış. Tanrı’ya ve hükümdara hizmet etmiş, herkesin saygısını kazanmış şişman en sonunda emekliliğe ayrılır, başka bir yere taşınır; şanlı, misafirperver bir toprak beyi olur ve yaşamaya, çok güzel yaşamaya başlar. Onun ardından zayıf vârisleri yerini alır, Rus alışkanlığıyla, babadan kalma bütün mal mülkü har vurup harman savurur. Çiçikov’un çevresindekileri izlerken aklından bu tarz düşüncelerin geçtiğini saklaması imkânsızdı ve en sonunda, neredeyse aralarındaki bütün yüzler ona tanıdık geldiği için şişmanların arasına girdi. Bu yüzlerin arasında kapkara, gür kaşlı ve sol gözünü sanki “Başka bir odaya gidelim kardeşim, orada sana bir şeyler söyleyeceğim.” dermiş gibi kırpıştıran ancak buna karşılık ciddi ve sessiz bir insan olan savcı; kısa boylu ama nüktedan ve felsefe yapmayı seven posta müdürü ve oldukça sağduyulu ve nazik bir insan olan meclis başkanı da bulunuyordu. Hepsi de Çiçikov’u sanki eski bir tanıdığıymış gibi selamladı, ne var ki o pek de hoş olmayan bir şekilde yana eğilerek selamlarına karşılık verdi. Burada oldukça nazik ve saygılı bir toprak beyi olan Manilov’la ve kendisini görür görmez ayağına basan, sonra da “Affedersiniz.” diyen, biraz hantal görünen Sobakeviç’le de tanışmıştı. Hemen eline iskambil kartlarını tutuşturdular, o da nazik bir selamlamayla aldı kartları. Yeşil masanın başına geçtiler ve akşam yemeğine kadar kalkmadılar. Bir işe kendinizi kaptırıp gittiğiniz her seferinde olduğu gibi muhabbet de oyun başlar başlamaz kesildi. Posta müdürü çok geveze birisi olsa da eline kartları alır almaz yüzü düşünceli bir hâl almış, alt dudağını üst dudağıyla kapamış ve tüm oyun boyunca öylece kalakalmıştı. Kartları atarken elini masaya sertçe vuruyor, kart eğer kızsa “Haydi bakalım ihtiyar kocakarı!” eğer papazsa “Haydi bakalım Tambov7 köylüsü!” diyordu. Meclis başkanıysa “İşte şimdi tuttum bıyığından! Şimdi tuttum!” diyordu. Bazen kartları masaya vurarak atarken “Ah be, karo atmak oldu mu şimdi!” sesleri yükseliyor, bazen de kendi aralarında verdikleri isimleri kullanıyorlardı: “Sinek olmaz, kurt derler buna! Seni gidi kurt yeniği! Pike! Maça beyine bak!” Oyunun sonunda, her zamanki gibi oldukça yüksek sesle tartışıyorlardı. Bizim konuğumuz da tartışıyordu ama bunu öyle olağanüstü bir ustalıkla yapıyordu ki onun tartıştığını fark etseler de bunun hoş olduğunu düşünüyorlardı. Hiçbir zaman “Oynasanıza.” demez, “Buyurun oynayınız.” ya da “Sizin ikilinizi kırma onuruna eriştim.” gibi şeyler söylerdi. Rakipleriyle herhangi bir şeyde daha da fazla uyuşmak adına her seferinde onlara koku verilmesi için iki menekşe konulmuş gümüş tütün kutusunu uzatıp ikram ediyordu. Konuğun dikkati özellikle yukarıda bahsedilen toprak beyleri Manilov ve Sobakeviç üzerindeydi. Meclis başkanını ve posta müdürünü bir kenara çekip bu toprak beyleriyle ilgili sorular sormuştu. Misafirin yönelttiği birkaç soru onun yalnızca meraklı değil aynı zamanda oldukça titiz olduğunu da göstermişti çünkü ilk önce bu toprak beylerinin kaçar tane canı olduğunu, malikânelerinin durumlarını, sonra da isimlerini ve babalarının isimlerini sormuştu. Kısa sürede herkesi kendine hayran etmeyi başarmıştı. Henüz yaşı geçmemiş, her gülümsediğinde kıstığı şeker gibi tatlı gözleri olan toprak beyi Manilov, ondan oldukça etkilenmişti. Çiçikov’un elini uzun süre sıktı ve söylediğine göre şehir karakolundan yalnızca on beş verst uzaktaki köyünü ziyaret edip onu onurlandırmasını ısrarla rica etti. Çiçikov bu ricaya, başını oldukça nazik bir şekilde eğerek ve içtenlikle elini sıkarak bu ricayı büyük bir hevesle yerine getirmeye hazır olmakla kalmayıp bunu kutsal bir görev olarak gördüğünü söyleyerek karşılık verdi. Sobakeviç de özellikle Rus topraklarında bahadırların soylarının tükenmeye başladığı şu zamanlarda, eşine rastlanılması zor olan devasa boyutlardaki çizmeli ayaklarını hafifçe birbirine vurduktan sonra kısaca, “Bana da uğrayın.” dedi.

      Çiçikov ertesi gün yemek ve davete katılmak için emniyet müdürünün evine gitti. Öğleden sonra saat ikiden gece saat üçe kadar “vhist” oynadılar. Çiçikov bu sırada, az biraz patavatsız birkaç kelam ettikten sonra ona “sen” diye hitap etmeye başlayan, otuzlu yaşlarındaki toprak beyi Nozdrev ile tanıştı. Nozdrev, emniyet müdürü ve savcıya da “sen” diye hitap ediyor ve dostça davranıyordu ama oyunun başına geçtiklerinde emniyet müdürüyle savcı onun koyduğu bahisleri ve attığı her bir kartı olağanüstü bir dikkatle takip ediyorlardı. Çiçikov ertesi günü, konuklarını üzerindeki biraz yağlı gömleği ve iki hanımefendiyle karşılayan meclis başkanının evindeki davette geçirdi. Sonra vali yardımcısının davetine, mültezimin düzenlediği büyük ziyafete, savcının evindeki küçük olmasına rağmen kalabalık görünen öğle yemeğine ve şehrin önde gelenlerinden birisinin sabah ayininden sonra atıştırmalıklar ikram ettiği, yine öğle yemeği sayılabilecek davetine gitti. Kısacası tek bir saatini bile otelde oturarak geçirmedi, oraya yalnızca uyumak için gidiyordu. Gittiği her yerde, her konuda söyleyecek bir şey buluyor, kendini deneyimli bir sosyete gibi gösteriyordu. Konu ne olursa olsun her zaman muhabbete dâhil oluyordu. At çiftliğinin mi konusu açılmıştı, hemen at çiftliğinden bahsediyordu; cins köpeklerinden mi konu açılmıştı, hemen dikkate değer bir düşüncesini paylaşıyordu; devam ettirilen mali bir soruşturmayla ilgili mi konuşuluyordu, hukuktan da anladığını gösteriyordu; bilardodan mı laf açılmıştı, o bilardoda asla ıskalamazdı; erdemden mi bahsediliyordu, bu konuda da oldukça iyi, hatta gözlerinde yaşlarla konuşurdu; konu sıcak şarap yapımı mıydı, bununla da ilgili hatırı sayılır bir bilgiye sahipti; bahsi geçen gümrük gardiyanları ve memurlarıysa sanki bir zamanlar o da bu meslekleri icra etmiş gibi onlar hakkında da fikirlerini dile getiriyordu. Ama en mükemmeli de nasıl iyi davranacağını ve kendini nasıl ifade edeceğini oldukça iyi biliyordu. Ne yüksek ne de alçak, tam da olması gerektiği gibi bir ses tonuyla konuşuyordu. Kısacası nereden bakarsanız bakın oldukça düzgün bir adamdı. Bütün memurlar bu yeni gelen kişiden memnunlardı. Vali onun iyi niyetli biri, savcı iş bilir biri, jandarma albayı bilgili, meclis başkanı yetkili ve saygın biri, emniyet müdürü hatırı sayılır ve nazik, emniyet müdürünün



<p>6</p>

18 ve 19. yüzyıllarda yaygın olarak oynanan klasik bir İngiliz hile kartı oyunu. (ç.n.)

<p>7</p>

Rusya’nın batısında bulunan ve Tambov yönetim biriminin merkezi olan kent. (ç.n.)