Название | 100 büyük düşünür |
---|---|
Автор произведения | Sabri Kaliç |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-8068-42-9 |
Kekeme bir çocukluk geçirdikten sonra tarihin en iyi hatiplerinden biri olarak ünlenen Cicero, Latincenin felsefe dili olarak gelişmesine de büyük katkıları olmuş bir düşünür-yazardır.
Marcus Tullius Cicero (okunuşu: Çiçero) Romalı devlet adamı, bilgin, hatip ve yazardır. Felsefe öğrenimini Epikürosçu Phaedros, Stoacı Diodotos ve Akademi’ye bağlı Philon’dan almış olan Cicero’nun önemi Yunan düşüncesini daha sonraki kuşaklara aktarmasından oluşur. Bilgi kuramı açısından, kesinliğe bağlanmak yerine olasılıkların yolunu izlemeyi yeğleyen, buna karşın ahlak alanında dogmatik bir tavır sergileyip, Stoacılara ve bu arada Sokrates’e yönelen Cicero Latince’nin felsefe dili olarak gelişmesine katkı yapmış ve bu arada, dinsel görüşleri açısından daima agnostik kalmıştır.
MÖ 106 yılında Arpinum’da doğdu. Çocukluğundan itibaren harika bir öğrenci olmuştu ve eğitime olan tutkusu ve sevgisi ile ünlendi. Yoğun bir hukuk öğrenimi gördü, daha sonraları ise edebiyat ve felsefeyle daha çok ilgilenmeye başladı. Savaşı hiç sevmezdi, yine de orduya katıldı. Mahkemelere başkanlık yaptı, ünlü ve başarılı bir hukukçu oldu. Daha sonraları ise konsül oldu. MÖ 60 yılında Sezar ilk “triumvirliği” başlattı. MÖ 58 yılında Publius Clodius Pulcher’in koyduğu yasa ve aralarında gelişen sürekli muhalefet yüzünden İtalya’yı bir yıllığına terk etti. MÖ 50’li yıllarda, Cicero popülist Milo’yu Clodius’a karşı destekledi. Sonra 50’li yılların ortasında Clodius, Milo’nun gladyatörleri tarafından Via Appia’da öldürüldü. Cicero Milo’yu savundu, ancak bariz kanıtlar yüzünden pek başarılı olduğu düşünülmemektedir. Nitekim, Milo sürgüne gitti ve uzun bir süre Marsilya’da yaşadı.
MÖ 50 yılında Sezar ile Pompeius arasındaki gerilim iyice artmıştı. Cicero bu yıllarda Pompeius’un tarafını tuttu, yine de Sezar’ın düşmanı olmak istemiyor buna göre daha yumuşak bir politika izliyordu. MÖ 49 yılında Sezar İtalya’yı işgal ettiğinde, Cicero kaçmak zorunda kaldı. Daha sonraları Sezar onun geri dönmesi için ikna etmeye çalışınca, Cicero İtalya’yı terk ederek Selanik’e gitti. MÖ 45 yılının Şubatında kızı Tullia ölünce, düşünür hayatı boyunca bu şoktan kurtulamadı.
MÖ 44 yılında Sezar öldürülünce Cicero’nun şöhreti arttı; Senato’nun en güçlü, en sözü geçer adamı haline geldi. Sezar’dan sonra giderek güçlenen Marcus Antonius’u sevmiyordu. Yine de Marcus Antonius ve Cicero dönemin en güçlü iki adamı olarak diğerlerinden daha öne çıkıyordu. Bu dönemler Cicero’nun ününün doruğuydu. Zamanla Cicero’nun Antonius’a olan kini arttı, kafasındaki plan hem Octavianus hem de Antonius’u aradan çıkarmaktı. Ama bu ikisi Lepidus ile beraber ikinci triumvirliği kurunca, Cicero’yu devlet düşmanı ilân ettiler. Cicero kaçtı, fakat yakalandı. MÖ 43 yılının 7 Aralık günü başı kesilerek idam edildi. Başı Forum Romanum’daki Rostra’da halka teşhir edildi, elleri ise Senato binasının kapısına çivilendi.
Cicero’nun bugüne kadar gelen ününün kökeninde onun bir hatip olarak yeteneği yatmaktadır. Küçük bir çocukken kekeme olmasına rağmen Cicero uzun yıllar çalışarak kendini geliştirmiş ve Roma felsefesinin en önde gelen hatipleri arasında yer almıştır. Kayda geçirilen 88 konuşmasından bugüne 58 tanesi yazılı olarak kalmıştır ve bunlar arasında şu örnekler sayılabilir:
Hitabet Sanatı Üzerine: de Inventione (MÖ 84), de Oratore (MÖ 55), de Partitionibus Oratoriae (MÖ 54), de Optimo Genere Oratorum (MÖ 52), Orator ad M. Brutum (MÖ 46), Topica (MÖ 44) –
Diğer Felsefi Çalışmaları: de Republica (MÖ 51), Lucullus or Academica Priora (MÖ 45), Academica Posteriora (MÖ 45), De Finibus, Bonorum et Malorum (MÖ 45), de Natura Deorum (MÖ 45), de Fato (MÖ 45), Laelius de Amicitia (MÖ 44), de Officiis (MÖ 44)
22
SENECA
Aynı zamanda devlet adamı da olan düşünür Seneca, yazdığı oyunlar ve yaptığı konuşmalarda ne kadar yaratıcı bir sanatçı olduğunu da göstermiştir.
Lucius Annaeus Seneca (okunuşu: Lusyus Anneyus Seneka) MÖ yaklaşık 4 yılında İspanya’nın Cordoba kentinde doğmuş ve MS yaklaşık 65 yılında da Roma’da ölmüş Romalı düşünür, devlet adamı, oyun yazarıdır. Derlediği söylevlerle Latin edebiyatında Rhetor Seneca olarak ünlenen ve Stoacı ahlak görüşleriyle tanınan Seneca ahlakın temeline doğaya uygun yaşama ilkesiyle, bir bilge idealini yerleştirmiştir. Zamanın toplumunu bir vahşi hayvanlar topluluğu olarak gören Seneca bilge kişisini kendi kendine yeten, hazza olduğu kadar eleme karşı da duygusuz, korku bilmez, evrenin gerçek efendisi, erdemi özgür iradesinin sonucu olan ve ölümden korkmayan kişi olarak tanımlamıştır.
Seneca ailesinin varlıklı olması sayesinde ünlü felsefeciler ve söylev ustalarından eğitim almış ve bilgelik sevgisi yüzünden genç yaşta rhetorica’dan (söylev sanatı bilgisi) sıyrılmış ve felsefe eğitimine ağırlık vermiştir. Pythagorasçı Sotion’dan dersler alarak onun gibi etyemez olmuş ve ruhun ölümsüzlüğüne inanmıştır. Daha sonra Attalus’a bağlanıp güzel kokulardan, şaraptan, istiridye ve mantar yemekten ve yumuşak bir yatakta uyumaktan vazgeçmiştir. Kinik Demetrius’u ve Papirius Fabianus’u da hararetle dinleyen Seneca’nın felsefeye olan aşırı düşkünlüğü babasını telaşlandırmıştır; çünkü İmparator Tiberius gençliği saran bu felsefe akımlarına hiç sıcak bakmıyor, garip kılıklı ve değişik tavırlı bu kişileri Roma’dan uzaklaştırıyordu. Ayrıca Seneca’nın yaptığı perhizlerden dolayı zaten narin olan bünyesi daha da bozulmuştu, sağlığı iyice kötüye gidiyordu. Babası oğlunun sağlığını düzeltmek ve felsefeden uzaklaştırmak için onu ilk önce Pompei’ye, sonra Mısır’a gönderdi.
Roma’ya MS 31 yılında dönen Seneca kendini siyasete verdi ve quaestorluk (idam cezası vermeye yetkili hakim) elde ederek mahkemede avukatlık yapmaya başladı. Senato üyeliğine seçildi. Fabia-nus’tan öğrendiği keskin çelişkiler içeren, imalarla dolu kısa cümleli ifadeler kullanmada oldukça başarılıydı. Böyle başarılı bir konuşmacının Roma’da yeri yoktu ve hakkında ölüm cezası çıkarıldı. Ancak saraydaki bazı kişiler Seneca’nın hasta bir insan olduğunu ve çok az bir ömrü kaldığını söyleyerek İmparatoru zor ikna etti ve ünlü düşünürün yaşamını bağışlattı. Seneca MS 41’de Korsika’ya sürgüne yollandı ve sürgündeki yaşamını felsefe yapıtları yazarak, bilim ve şiirle uğraşarak geçirdi. Seneca Roma’ya ancak Livilla’nın kardeşi Agrippina zamanında dönebildi. Genç Prens Neron’un annesi Agrippina tanınmış bir edebiyatçının oğlunun eğitiminde önemli bir rol oynayacağını düşündüğü için Seneca’yı sürgünden çağırtmıştı. Neron’un tüm eğitimini üstlenen Seneca ona çağının önemli kültür konularıyla ilgili dersler verdi, ancak Agrippina’nın felsefeye pek sıcak bakmaması nedeniyle bu konulardaki derslerine bazı kısıtlamalar getirmek zorunda kaldı. MS 54 yılında Claudius ölüp de Neron on altı yaşında İmparator ilan edilince, Seneca muhafız kıtası komutanı Afranius Burrus ile birlikte idarede söz sahibi oldu. Ama filozoflara yakışmayacak yaşam tarzı ile savunduğu düşünceler uyuşmadığı için hakkında dedikodular çıkmasına engel olamadı. Bu arada Neron tümüyle anormal davranışlar içine girdi ve öz annesi Agrippina’yı öldürttü. Bunun ardından Burrus’un zehirlenerek öldürülmesi Seneca’yı saray yönetiminde