100 büyük düşünür. Sabri Kaliç

Читать онлайн.
Название 100 büyük düşünür
Автор произведения Sabri Kaliç
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-8068-42-9



Скачать книгу

ve gençliğinde, ilgisini daha çok tıp üzerinde yoğunlaştırmıştır.17 yaşına geldiğinde öğrenimini tamamlaması için Atina’ya gönderilen Aristoteles, hayatının yirmi yılını (MÖ 367-347) burada geçirmiştir. Atina’ya gelir gelmez, Platon’un öğrencisi olarak Akademi’ye girmiş ve hocasının ölümüne kadar burada kalmıştır. Aristoteles hocası Platon’un hayranıydı. Onun devlet yönetimine ilişkin önerilerini çok olumlu karşılıyor ve Platon’un önderliğinde daha iyi bir yönetim oluşturmak istiyordu. Bu amaçla Assos’ta Akademi’nin kolu olan bir okul kurmuştu. Platon’un ölümünden sonra, Aristoteles bu okulda görev aldı ve üç yıl boyunca burada çalıştı. Aristoteles Assos’ta kaldığı süre içerisinde, zaman zaman dostu Teofrastos’un memleketi olan Mytilen’e gitmiştir. Bu seyahatlar Aristoteles’in gözlemler yapması ve kendisini yetiştirmesi açısından çok yararlı olmuştur.

      Bu sıralarda II. Philip oğlu İskender için iyi bir öğretmen aramaktaydı ve Assos’taki okulun yöneticisi olan Aristoteles yavaş yavaş dikkatini çekmeye başlamıştı. Görev Aristoteles’e önerildi ve o da bu öneriyi seve seve kabul ederek, II. Philip’in oturmakta olduğu Pella’ya gitti. Aristoteles’in öğretmenliği 343 yılından 340 yılına kadar sürdü. Babası 336′da ölünce, İskender onun yerine geçti ve eski öğretmeni Aristoteles’i danışman olarak atadı. Daha sonra İskender Yunanistan’daki ve Balkanlar’daki ayaklanmaları bastırmak üzere harekete geçince, Aristoteles onu bırakarak büyük idealini gerçekleştirmek, yani yeni bir okul kurmak amacıyla Atina’ya döndü. İskender’in MÖ 323 yılında ölmesi Aristoteles’i çok güç bir durumda bırakmıştı; çünkü Lise’nin kurulması sırasında İskender’in yapmış olduğu yardımlar Atina’daki düşmanları tarafından hatırlanmıştı. Aristoteles dinsizlikle suçlandı ve öldürülmemek için Chalcis’e kaçtı. Orada yakalanmış olduğu bir hastalık sonucunda MÖ 322 yılında öldü.

      Aristoteles astronomiye ilişkin görüşlerini Fizik ve Metafizik adlı eserlerinde açıklamıştır; bunun nedeni astronomi ile fiziği birbirinden ayırmanın olanaksız olduğunu düşünmesidir. Aristoteles’e göre, küre en mükemmel biçim olduğu için evren küreseldir ve bir kürenin merkezi olduğu için evren sonludur. Yer evrenin merkezinde bulunur ve bu yüzden evrenin merkezi aynı zamanda Yer’in de merkezidir. Bir tek evren vardır ve bu evren her yeri doldurur; bu nedenle evren-ötesi veya evren-dışı yoktur.

      Aristoteles’e göre, Evren Ayüstü Evren ve Ayaltı Evren olmak üzere ikiye ayrılır; Yer’den Ay’a kadar olan kısım Ayaltı Evren’i, Ay’dan Yıldızlar Küresi’ne kadar olan kısım ise Ayüstü Evren’i oluşturur. Bu iki evren yapı bakımından çok farklıdır. Ayüstü Evren ve burada yer alan gökcisimleri eterden oluşmuştur; eterin mükemmel doğası Ayüstü Evren’e ezelî ve ebedî bir mükemmellik sağlar. Buna karşılık, Ayaltı Evren her türlü değişimin, oluş ve bozuluşun yer aldığı bir evrendir. Burası, ağırlıklarına göre Yer’in merkezinden yukarıya doğru sıralanan dört temel öğeden; yani toprak, su, hava ve ateşten oluşmuştur. Toprak diğer üç öğeye nispetle daha ağır olduğu için en altta, ateş ise daha hafif olduğu için en üstte bulunur. Aristoteles’e göre, bu öğeler kuru ve yaş ile sıcak ve soğuk gibi birbirlerine karşıt dört niteliğin bireşiminden oluşmuştur. Varlık biçimlerinin mükemmel olmaları veya olmamaları da Yer’in merkezine olan uzaklıklarına göre değişir. Bir varlık Yer’e ne kadar uzaksa, o kadar mükemmeldir. Bundan ötürü, merkezde bulunan Yer mükemmel olmadığı halde, merkeze en uzakta bulunan Yıldızlar Küresi mükemmeldir. Bu mükemmel küre, aynı zamanda Tanrı, yani ilk hareket ettiricidir. Aristo’nun bu ve diğer görüşleri Ortaçağ boyunca birçok düşünürü etkilemiş ve daha sonraki dönemleri de şekillendirmiştir. “Geleneksel felsefenin temel ilkeleri Aristo’nun (yanlış) mantığı üzerine kurgulanmıştır” bile denilebilir.

      20

      EPİKUROS

M.Ö. 341? – M.Ö. 270?

      Samos’da doğan eski Yunan düşünürü Epiküros, Aristippos’un hazcı ahlakını geliştirip bunu Demokritos’un atom öğretisiyle birleştirerek kendi öğretisini (Epikürosçuluk) kurdu. Midilli ve Lampsakos’da ders verdikten sonra Atina’ya yerleşti ve satın aldığı bahçede öğrencileriyle birlikte yaşadı.

      Epikuros, Septisizm’de ve Stoacılıkta olduğu gibi, pratik felsefeye yani ahlak felsefesine yönelmiş ve bu alanda etkinlik göstermiştir. Aristoteles’in ölümünden sonra gelişen iki ana okuldan birisini kurmuştur. Bu okullar “Stoacılık” ve” Epikürcülük” (Epikurosçuluk) olarak adlandırılabilir. Hem ahlak felsefesinde hem de bilgiye yaklaşımında kuşkuculuğun izleri/etkileri belirgin olarak görülür. Epikuros çok uzun zaman etkili olmuş bir filozoftur, neredeyse ondan sonra MS 4. yüzyıla kadar etkili bir filozof ortaya çıkmamıştır. Epikuros Demokritosçu filozoflardan dersler almış ve özellikle, onların atomcu teorilerinden etkilenmiştir. Öte yandan Septiklerden şüpheciliği öğrenmiş, özellikle Pyrrhon’un şüpheciliğinden etkilenmiştir. Daha sonra Atina’da bir bahçe satın alan Epikuros burada okulunu kurmuştur. Epikuros’un pek çok şey yazdığı söylenmektedir, ancak bunlardan fazla bir şey kalmamıştır geriye. Bilinen bir kaç mektubudur yalnızca, ancak bu mektuplar felsefesinin anlaşılmasında önem taşımaktadır. Epikurosçuların bu bahçede bir araya geldiği söylenir. Bu yüzden bunlara “bahçe filozofları” da denir. Bahçenin girişinde şu sözlerin yazılı olduğu bir tabela olduğu söylenir: “Ey yabancı! Burada mutlu olacaksın. Burada haz en üstün iyiliktir.”

      Epikuros’un öğüdü “gizli yaşa!” idi. Epikuros kendi kurtuluşcu felsefesini “dört ilaç” adını verdiği şu dört noktada özetledi: 1) Tanrılardan korkmamız gerekmez. 2) Ölümden kaygı duymamız gerekmez. 3) İyiyi elde etmek kolaydır. 4) Korkunç olana katlanmak kolaydır.

      Epikuros bir ahlak felsefesi geliştirmiştir ve felsefenin ana düşüncesi mutluluktur (eudaimonia). Temel amacın mutluluğa ulaşmak olduğunu belirtir. Felsefenin görevi de buna göre belirlenmiştir: İnsanın mutluluğa giden yolunu araştırmak. Klasik felsefenin soyut tartışmalarıyla Epikuros bu hedefin dışında ilgilenmemiştir. Mantık da doğru yaşama ulaşmak için gerekli olan bilginin üretilmesini sağlayan bir araçtır. Doğru bilgi olmadan doğru eylemlilik olmayacaktır; doğru bilginin ölçütü ise ikili bir temele sahiptir, ilki duyu verileri ikincisi ise haz ve acı duyumlarıdır.

      Epikuros’a göre, insan tanrı ve ölüm korkusundan kurtulmalıdır. Kuruntulardan ve önyargılardan arınarak buna ulaşılabilir. Bu noktada Epikuros’un felsefesine Demokritos’un atomcu teorisinin etkileri karışır. Doğadaki her şey atomların mekan içindeki hareketlerinden meydana gelmektedir. Yalnızca bu hareket mekanik bir zorunlulukla meydana gelmez. Bu doğa düşüncesiyle, Epikuros Tanrı kavramını dışta bırakmaya çalışır. Tanrının varlığı yokluğunu değil, dünyaya karşı ilgisizliğini belirtir.

      Ayrıca ruh konusunda da maddi bir açıklama öne sürer, ona göre insan ruhu maddi bir niteliğe sahiptir, başka türlü var olabilmesi söz konusu olamaz. Ruhun maddi varlığını açıklamak üzere Epikuros onun dört öğeden meydana geldiğini belirtir: ateş, soluk, hava ve adlandırılamayan dördüncü bir öğe. İlk üçü bedensel kısmı meydana getirir, dördüncü öğe ise ruhsal kısmı oluşturur. İnsan ölünce bu öğeler dağılır, yani birliklerini kaybederler. Dolayısıyla ölümsüzlük ya da ruh-göçü diye bir şey olamaz. Ölüm konusunda bir anlamda Epikurosculuğun ünlenmesinde etki etmiş olan yaklaşım, Epikuros’un bir sözüne dayanır: “Ölümden korkmak anlamsızdır; çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur, ölüm geldiğinde ise artık biz yokuzdur.”

      İrade özgürlüğü sorununun Epikuros