Название | Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt |
---|---|
Автор произведения | Сюэцинь Цао |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6862-37-1 |
“Tamam! Dikkatle katlayıp kaldır o zaman. Bir daha giymeyeceğim.”
Çıkarmak için ayağa kalktı. Xiren almak için yanına geldi ama Baoyu kendisi katladı.
“Bugün ne kadar hamaratsın!” dedi Xiren şaşkınlık içinde.
Baoyu cevap vermeden katlamaya devam etti.
“Bohça nerede?” diye sordu işini bitirince.
Sheyue bohçayı verdi ve Baoyu pelerini dikkatle sararken kız Xiren’e göz kırptı. Baoyu onlara hiç aldırmadan oturdu, çok hüzünlüydü. Raftaki saat vurdu; Baoyu beş buçuk olduğunu gördü. Kısa bir süre sonra küçük bir hizmetçi gelip ışıkları yaktı.
“Doğru dürüst yemek yemesen bile bari biraz sıcak pirinç lapası yeseydin.” dedi Xiren. “Boş mideyle yatarsan, ateşin çıkar. Sonra vay başımıza gelenler!”
Baoyu başını sallayarak reddetti.
“Aç değilim. Zorla yersem daha kötü olurum.” dedi.
“O zaman erkenden yat.” dedi Xiren.
Sheyue ile beraber yatağını hazırladılar, Baoyu yattı. Yatağında dönüp durdu ama bir türlü uyuyamadı. Şafaktan biraz önce nihayet daldı, yarım saat sonra uyandı. Xiren ve Sheyue de kalkmışlardı.
“Sabaha kadar dönüp durdun.” dedi Xiren. “Rahatsız etmek istemedim. Sonra uyumuşum. Uyuyabildin mi bari?”
“Biraz. Ama hemen uyandım.”
“Bir yerin mi ağrıdı?”
“Hayır, canım sıkkındı.”
“Bugün okula gidecek misin?”
“Hayır. Dün izin aldım. Bahçe’de biraz yürüyüp sıkıntımdan kurtulmayı düşündüm ama hava soğuk galiba. Söyle de benim için bir odayı temizleyip tütsü yaksınlar, yazı malzemelerimi koysunlar. Bugün size ihtiyacım yok, bir süre yalnız başıma, sakince oturmak istiyorum. Herkese söyle, rahatsız edilmek istemiyorum.”
“Tabii, eğer çalışmak istiyorsan, kimse seni rahatsız etmez.” dedi Sheyue söylediklerini duyunca.
“Çok iyi fikir!” dedi Xiren. “Hem üşütmezsin hem de yalnız başına çalışmak daha iyi hissetmene yardımcı olabilir. Ama lütfen, iştahın yoksa da az bir şey yemen lazım. Ne istersin? Söyle hemen hazırlatayım.”
“En kolay ne varsa o olsun.” dedi Baoyu. “Çok fazla telaş yaratma. Odada biraz meyve olursa kokusu hoş olabilir.”
“Hangi odayı tercih edersin?” diye sordu Xiren. “Qingwen’in eski odası hariç hepsi darmadağınık. Onunki bir süredir boş duruyor. Sadece biraz soğuk olabilir.”
“Önemli değil.” dedi Baoyu. “Mangalı içeri taşıt.”
Xiren talimat verdi; o konuşurken, üzerinde bir kâse ve yemek çubukları olan tepsiyle bir hizmetçi geldi, tepsiyi Sheyue’ye verdi.
“Bayan Hua’nın mutfaktan istediği çorba.” dedi.
Sheyue tepsiyi aldı, kâsede kuş yuvası çorbası olduğunu gördü.
“Bunu mu istedin?” diye sordu Xiren’e.
“Evet.” dedi Xiren gülerek. “Efendi Bao dün akşam hiçbir şey yemediği için, üstelik yatağında dönüp durduğundan bu sabah acıkmış olabileceğini düşündüm. Kızları gönderip hazırlattım.”
Hizmetçiye bir masa getirmesini söyledi, Sheyue de Baoyu’ye servis yaptı. Baoyu çorbayı içip ağzını çalkaladı. O sırada Qiuwen içeri girdi.
“Oda hazır.” dedi. “Kömür iyice yandıktan sonra Efendi Bao içeri girebilir.”
Baoyu başını salladı ama cevap veremeyecek kadar dalgındı. Kısa bir süre sonra bir hizmetçi gelip yazı malzemelerinin de yerleştirildiğini söyledi. Baoyu yarım yamalak onayladı, sonra başka bir hizmetçi gelip kahvaltının hazır olduğunu bildirdi ve nerede yiyeceğini sordu.
“Buraya getir.” dedi Baoyu. “Bu kadar telaşa hiç gerek yoktu.”
Hizmetçi çıktı ve kahvaltıyla geri geldi. Baoyu gülerek Sheyue ve Xiren’e döndü.
“Canım çok sıkkın. Yalnız başıma yemek istemiyorum, siz de bana eşlik etsenize. O zaman daha lezzetli olur, belki daha çok yerim…”
Sheyue güldü.
“Sen öyle isteyebilirsin, Efendi Bao. Biliyorsun seninle beraber yememiz doğru olmaz.”
“Bence sorun değil.” dedi Xiren. “Geçmişte defalarca beraber şarap içtik. Onu eğlendirmek için bir istisna olarak kabul edilebilir. Tabii normalde söz konusu bile olamaz.”
Üçü sofraya oturdu. Baoyu masanın başına, hizmetçiler de iki kenara yerleştiler. Kahvaltıdan sonra küçük hizmetçilerden biri ağız çalkalamak için çay getirdi. Sheyue ve Xiren masanın toplanmasına nezaret ettiler. Çay servisi yapıldı, Baoyu kasvetli bir sessizlik içinde oturdu.
“Oda hazır olmadı mı hâlâ?” diye sordu sonunda.
“Hazır olduğunu söyledik ya, neden soruyorsun?” dedi Sheyue.
Baoyu bir süre daha oturduktan sonra Qingwen’in eski odasına gitti. Bir tütsü çubuğunu yaktı, meyveleri masanın üzerine yerleştirdi, bütün hizmetçileri çıkarıp kapıyı kapattı.
Xiren ve diğerleri dışarıda nefeslerini tutarak beklediler.
Baoyu kenarları altın yaldızlı, alt ve üst köşelerinde çiçek desenleri olan, pembe bir kâğıt seçti. Kısa bir dua okuduktan sonra fırçasını alıp yazmaya başladı:
“Kızıl Neşe Avlusu’nun Efendisi, kardeşi Qingwen için tütsü yakıyor, tatlı bir koku eşliğinde çayla libasyon yapıyor. Kabul edilmesi dileğiyle.”
Yakın dostum, sadece seninle,
Paylaşırım sorunlarımı;
Ah yazık! Zalim bir fırtına,
Kısa kesti hayatını!
Kim konuşacak şimdi,
Öyle zarif, öyle tatlı?
Doğuya akan nehirler,
Artık geri dönmezler.
Çok özledim seni,
Rüyada bile göremem yüzünü,
Tavus kuşu o pelerin,
Yine getirdi hüznünü.
Yazma işini bitirince tütsü çubuğunu alıp kâğıdı kaldırdı ve şiirini yaktı. Tütsü çubukları tamamen yanana kadar sessizce oturdu, sonra kapıyı açıp çıktı.
“Neden bu kadar çabuk çıktın?” diye sordu Xiren. “Yine mi canın sıkıldı?”
“Biraz hüzünlenmiştim. Bir süre sakin bir yerde, yalnız kalmaya ihtiyacım vardı. Şimdi daha iyiyim. Yürüyüş yapacağım.” dedi gülerek.
Doğru Bahçe’ye gitti. Bambu Evi’ne geldiğinde, avludan seslendi.
“Kuzen Lin evde mi?”
“Kim o?” diye sordu Zijuan, perdeyi kaldırırken. “Ah, siz misiniz Efendi Bao? Odasında. Lütfen içeri gelin.”
Baoyu kızla beraber girerken, Daiyu’nün sesi geldi.
“Zijuan, Efendi Bao’ya içeri girip biraz beklemesini söyle lütfen.”
Baoyu iç odaya doğru yürüdü, kapıda durup, iki tarafında asılı olan kaligrafileri hayranlıkla seyretti. Yeni gibi görünüyordu,