Название | Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt |
---|---|
Автор произведения | Сюэцинь Цао |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6862-37-1 |
“Peki, efendim.”
Zhou Rui uşaklara malzemeleri Xifeng’ın avlusuna taşımalarını ve listeyi kontrol etmelerini söyleyip gitti ama kısa bir süre sonra Kuzen Zhen’in yanına geri geldi.
“Affedersiniz, efendim, gelen ürünlerin miktarlarını kontrol ettiniz mi?” diye sordu.
“Ne zaman yapacaktım?” dedi Kuzen Zhen sabırsız bir şekilde. “Listeyi verip işleri sana devrettim.”
“Ben elimden geldiğince hepsini kontrol ettim, efendim, her şey düzgün görünüyor. Ama sizde de listenin bir kopyası olduğuna göre belki kâhyayı çağırtıp gerçek liste mi, değil mi emin olmak istersiniz.”
“Birkaç tane meyve için velveleye ne gerek var?” dedi Kuzen Zhen. “Hiç önemli değil. Ben senin sözüne güveniyorum.”
O anda Bao Er odaya girip Kuzen Zhen’in önünde secde etti. Belki hatırlanacağı üzere, bu Bao Er, geçmişte hem Kuzen Zhen hem de Jia Lian’e fayda sağlamıştı. Şimdi de Kuzen Zhen’e yardım ediyordu.
“İzin verirseniz dışarıdaki işleri yapmaya gideyim, efendim.” dedi.
“Bu da ne demek oluyor?” dedi Kuzen Zhen hem Bao Er hem de Zhou Rui’e.
“Kimse fikrime kulak vermeyecekse burada durmamın ne anlamı var?” dedi Bao Er.
“Fikrini soran kim?” dedi Kuzen Zhen ters bir şekilde.
“Başka insanlar için casusluk yapmaktan yoruldum!” diye söylendi Bao Er kendi kendine.
“Beyefendi.” diye araya girdi Zhou Rui hemen. “Ben yıllardır çiftlik kiraları ve gelirlerden sorumluyum. Bu kadar önemsiz bir mesele bir yana, her yıl yaklaşık dört yüz bin tael elimden geçiyor, ne beyefendiden ne hanımefendilerden ne de küçük hanımlardan bir şikâyet duydum. Bao Er’a kalırsa, efendilerimizin mallarını yiyip bitirmişiz!”
“Görünüşe bakılırsa, Bao Er bela arıyor.” diye düşündü Jia Zhen. “En iyisi ondan kurtulmak.”
“Çekil gözümün önünden!” diye gürledi. Sonra Zhou Rui’e döndü.
“Hepsi bu kadar. Sen de işine bak.” dedi.
İki hizmetkâr çıktı.
Çok geçmeden Jia Zhen çalışma odasında dinlenirken, ana kapı tarafında korkunç bir gürültü koptu. Ne olduğunu öğrenmek için bir uşak gönderdi; geri gelen adam Bao Er ile Zhou Rui’in evlatlık oğlu arasında kavga çıktığını bildirdi.
“Kim bu evlatlık?” diye sordu Jia Zhen.
“Adı He San, efendim.” dedi uşak. “Zamanının çoğunu içip bela çıkarmakla geçiren serserinin teki. Bazen buraya geliyor, kapıdaki kulübede zaman geçiriyor. Belli ki Bao Er ile Zhou Rui arasındaki tartışmaya karışmış.”
“Bu kadarı da fazla!” diye bağırdı Kuzen Zhen. “Bao Er ile bu He San’ı hemen bağlayın! Ya Zhou Rui?”
“Kavga başlayınca ortadan kayboldu, efendim.”
“Hemen bulun onu! İnanılmaz!”
“Peki, efendim!”
Bu hengâmenin arasında Jia Lian geldi ve Kuzen Zhen o yokken olup biteni anlattı.
“Bakalım sırada ne var!” diye bağırdı Lian. Zhou Rui’in yakalanmasına yardım etsinler diye bir uşak daha gönderdi. Zhou Rui kaçmanın imkânsız olduğunu anlayınca vazgeçip beyefendilerin karşısına çıktı.
“Onu da bağlayın!” diye emretti Kuzen Zhen.
“Daha önceki tartışmanız göz ardı edilmiş olabilir, efendiniz ikinizi de gönderdi. Neden kavgaya tutuştunuz? Bu kadarı yetmezmiş gibi bu serseriyi de işe karıştırmışsınız. Onları dize getireceğine ortadan kaybolup kendi hâllerine bırakmışsın!” dedi Jia Lian, Zhou Rui’e ve birkaç tekme attı.
“Zhou Rui’i dövmek yetmez.” dedi Kuzen Zhen zalimce ve adamlarına Bao Er ve He San’a ellişer kırbaç vurup kovmalarını söyledi. Sonra Jia Lian’le oturup ailevi meseleleri konuştular.
Hizmetkârlar kendi mekânlarında bu konu hakkında konuşuyorlardı. Bazıları bunu Kuzen Zhen’in kendi beceriksizliğini örtme girişimi olarak görüyor, bazıları da nahoş karakterinin başka bir örneği olarak düşünüyorlardı.
“You kardeşlerle o pis işte, Bao Er’ı, Bay Lian’e tavsiye eden o değil miydi? Muhtemelen Bao Er’ın karısı Zhen Bey’e Bay Lian’e olduğu gibi davranmadı, o da acısını kocasından çıkardı…” Çeşit çeşit yorum vardı.
Bu arada Jia sülalesi, Jia Zheng’ın Çalışma Bakanlığındaki terfisini maddi avantajları için kullanmakta hiç zaman kaybetmediler. Jia Yun de geri kalmadı, hemen kendisi için oranları müzakere ederek müteahhitlere vaatlerde bulundu; rağbette olan nakışları toplayıp eski hanımı Xifeng’ın evinin yolunu tuttu.
Xifeng, hizmetçilerinden Zhen Bey ve Jia Lian’in öfkeli olduklarını ve uşaklarını dövdüklerini duyunca, olup biteni öğrenmek için birisini göndermek üzereyken, Jia Lian geldi ve hikâyenin tamamını ondan dinledi.
“Hepsi önemsiz bir şeyden çıkmış olabilir ama ne pahasına olursa olsun, bu tür davranışlara bir son vermeliyiz.” dedi. “Şimdi ailenin talihi yerindeyken bu işten kurtulabileceklerini düşünürlerse, daha genç kuşaklar işleri devraldıklarında ne olacak? İsyanı ele alırlar. Bir ya da iki yıl önce Ning Konağı’nda korkunç bir sahneye şahit olmuştum. Jiao Da merdivenlerin dibinde sarhoş yatıyor ve büyük küçük herkese hiç durmadan küfrediyordu. Hiç birimiz eksik kalmadık! Geçmişte ne işler yaptığı hiç umurumda değil. Uşaklar hadlerini bilmek ve saygı göstermek zorundalar. Beni yanlış anlama ama Kuzen Zhen’in karısının problemi, hiçbir şeyden şüphelenmemesi ve hizmetkârlarının kendilerini bir şey sanmalarına izin vermesi. Bao Er başka! Bir düşünsene, geçmişte sen ve Zhen için çok faydalı olmadı mı? Şimdi onu kırbaçlatmakla nankörlük yapmıyor musun?”
Rencide olan Jia Lian konuyu değiştirmeye çalıştı. Bir işi olduğunu hatırlayıp çıktı. O sırada, Xiaohong Jia Yun’ün geldiğini haber verdi.
“Bu sefer neyin peşinde?” diye düşündü Xifeng. “İçeri al.” dedi sonra.
Xiaohong çıktı. Jia Yun’ün yüzüne bakıp arsızca güldü, her şeyi hemen kavrayan Jia Yun kıza sokulup, “Bayan Lian’e burada olduğumu söylediniz mi, Bayan Xiaohong?” dedi.
Kız kızardı.
“Herhâlde çok fazla işiniz vardır, Bay Yun…” dedi.
“Tam tersine, buraya daha sık gelip sizi sıkıntıya sokmak için nedenlerim var, Bayan Xiaohong… Geçen yıl siz Bao amcamın yanında çalışırken…”
Devam edecekti ama Xiaohong birisinin geleceğinden korkarak aceleyle araya girdi.
“O zaman sizin için bıraktığım mendilimi gördünüz mü, efendim?” dedi.
Jia Yun o kadar heyecanlandı ki patlamaya hazırdı ama daha tek kelime bile edemeden, Xifeng’ın odasından bir hizmetçi çıktı. Xiaohong ile beraber içeri girmek zorunda kaldılar. Fısıldaşacak kadar yakın yürüyorlardı.
“Ben giderken mutlaka dışarıda görüşelim. Hoşunuza gidecek bir şey söyleyeceğim.” dedi.
Kız kıpkırmızı kesildi, hiçbir şey demeden ona baktı. Xifeng’a haber vermek için içeri girdi, sonra çıkıp