Название | Avonleali Anne |
---|---|
Автор произведения | Люси Мод Монтгомери |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-605-121-891-5 |
“Hayır, asla yapmam. Neyse, zaten bu yıl onlardan daha fazla bulmam mümkün değil. Bu seferkini mahzenin merdivenlerde bulmuştum.”
“Davy, sen ne yaptın?”
“Marilla’nın yatağına kurbağa koydum. İstersen gidip oradan alabilirsin. Ama sence de orada bırakmak eğlenceli olmaz mı Anne?”
“Davy Keith!” diye haykıran Anne, çocuğun kendisini saran kollarından kurtularak koridordan uçarak geçti ve Marilla’nın odasına girdi. Yatak hafifçe dağılmıştı. Gergin bir telaşla battaniyeleri çekti. Yastığın altında kendisine göz kırpan bir kurbağa vardı gerçekten de.
“Bu iğrenç şeyi nasıl taşıyabilirim?” diye feryat etti Anne irkilerek. Aklına ateş küreği geldi ve Marilla hâlâ kilerde meşgulken sessizce aşağı indi küreği almak için. Anne, kurbağayı merdivenden aşağı taşırken oldukça zorlandı. Kurbağa küreğin üzerinde üç kez zıplamıştı ve bir keresinde koridorda kaybolduğunu düşündü. Kurbağayı nihayet kiraz bahçesine attığında rahatlayarak derin bir nefes çekti.
“Eğer Marilla bunu bilseydi bir daha yatağına girerken asla kendini güvende hissetmezdi. O minik günahkârın zamanında tövbe ettiği iyi oldu. Diana penceresinden bana işaret ediyor. Çok mutlu oldum buna. Gerçekten de kafamı dağıtacak bir şeye ihtiyacım var. Okulda Anthony Pye, evde Davy Keith sinirlerim bir gün için yeterince allak bullak oldu.”
BÖLÜM 9
RENK MESELESİ
“O ihtiyar karın ağrısı Rachel Lynde bugün yine buradaydı. Kilisedeki giyinme odasına alınacak halıya katkı sağlamam için başımın etini yedi.” dedi Bay Harrison hiddetle. “O kadından tanıdığım bildiğim herkesten nefret ettiğimden daha çok nefret ediyorum. Altı kelimeye bir vaaz, bir ayet, bir yorum ve bir talep sıkıştırıp insanın kafasına tuğla gibi fırlatmayı başarabiliyor.”
Verandanın kenarına tünemiş Anne, gri bir kasım alaca karanlığında yeni sürülmüş tarlanın üzerinden esen hafif batı rüzgârının büyüsünün keyfini çıkarıyordu. Bahçenin aşağısındaki kıvrak köknar ağaçlarının arasından tuhaf bir melodi geliyordu. Anne hülyalı yüzünü döndü.
“Sorun şu ki siz ve Bayan Lynde birbirinizi anlamıyorsunuz.” diye açıkladı. “İnsanlar birbirlerinden hoşlanmadıklarında sorun genellikle budur. Ben de ilk başlarda Bayan Lynde’den hoşlanmadım. Ama onu anlamaya başlar başlamaz ondan hoşlanmayı öğrendim.”
“Bayan Lynde bazıları için sonradan kazanılmış bir zevk olabilir. Ama ben eğer muz yemeye devam edersem muz sevmeyi öğreneceğim bana söylendiği için muz yemiyorum.” diye homurdandı Bay Harrison. “Onu anlamaya gelince, kendisinin tescilli bir işgüzar olduğunu anlıyorum ve bunu ona söyledim.”
“Ama bu duygularını çok incitmiştir.” dedi Anne ayıplarcasına. “Böyle bir şeyi nasıl söylersiniz? Ben de vakti zamanında Bayan Lynde’e çok kötü şeyler söyledim. Fakat o zaman kendimi kaybetmiştim. O şeyleri ona kasten söyleyemezdim.”
“Gerçek buydu ve ben insanlara gerçeği söylemek gerektiğine inanıyorum.”
“Ama gerçeğin tamamı da söylenmez ki.” diyerek itiraz etti Anne. “Siz gerçeğin sadece nahoş tarafını söylüyorsunuz. Saçımın kızıl olduğunu en az on kez söylediniz bana. Ama burnumun güzel olduğunu bir kez bile söylemediniz.”
“Galiba kimse söylemese de bunu biliyorsun.” diye kıkırdadı Bay Harrison.
“Saçlarımın kızıl olduğunu da biliyorum. Her ne kadar şimdilerde eskiden olduğundan çok daha koyu renkli olsa da. Yani bana bunu söylemenin de lüzumu yok.”
“Neyse neyse, madem bu kadar hassassın bir daha bu bahsi açmam. Beni hoş görmen lazım Anne. Benim dobra olma gibi bir alışkanlığım var ve insanların buna aldırmaması lazım.”
“Ama ben aldırmadan edemiyorum. Ayrıca bunun bir alışkanlık olduğunu söylemenin de bir faydası yok bence. İnsanlara iğneler ve çuvaldızlar batıran biri, ‘Kusuruma bakmayın, buna aldırmamanız lazım. Bu benim alışkanlığım.’ dese bu kişi hakkında ne düşünürdünüz? Deli olduğunu düşünürdünüz öyle değil mi? Bayan Lynde’in işgüzar olmasına gelince, belki de öyledir. Peki hiç ona nazik bir kalbi olduğunu ve hep muhtaçlara yardım ettiğini söylediniz mi? Ya Timothy Cotton onun mandırasından bir kap tereyağı çalıp da eşine ondan satın aldığını söylediğinde tek bir söz söylememesine ne demeli? Bayan Cotton bir sonraki karşılaşmalarında tereyağının tadının turpa benzediğini söyleyince Bayan Lynde, tereyağı kötü olduğu için sadece özür diledi.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
ABD’de güneylilerin kuzeylilere taktığı lakap. (ç.n.)
2
Yuhanna İncili 1:46. (ç.n.)
3
Pie: Turta. (ç.n.)
4
St. Clair, aziz anlamına gelen saint kelimesinin kısaltması “St”. (ç.n.)