Doksan Üç. Виктор Мари Гюго

Читать онлайн.
Название Doksan Üç
Автор произведения Виктор Мари Гюго
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-6485-90-7



Скачать книгу

sonucu!”

      “Önemsiz bir başlangıç gibi görünmesine bakmayın.”

      “Her şey kötüye gidiyor.” dedi Vieuville.

      “Evet. Rouarie öldü. Dresnay aptalın önde gideni. Hepsi piskoposlardan oluşan sefil liderler sürüsü: Rochelle Piskoposu Coucy, Poitiers Piskoposu Beaupoil Saint-Aulaire, Luzon Piskoposu Mercy. Bu Mercy denen bir de Madam de l’Eschasserie âşığı.”

      “Onun isminin Servanteau olduğunu biliyorsunuz, değil mi komutanım? Eschasserie, eyaletin ismi.”

      “Bir de Agra’nın yalancı piskoposu var, nerenin papazı olduğu bile şaibeli!”

      “Dol’ün. İsmi Guillot de Folleville. Fakat yine de cesur adam, iyi dövüşür.”

      “Bize askerler lazım, papazlar değil! Ne piskoposların piskopos olduğu belli ne de generallerin general!”

      Vieuville, Boisberthelot’nun sözünü kesti.

      “Komutanım odanızda bir Moniteur var mı?

      “Evet, var.”

      “Paris’te neler var şu an?”

      “Adéle ve Pauline, bir de La Caverne.

      “Görmeye değer.”

      “Kesinlikle. Bir ay içinde Paris’te oluruz.” Boisberthelot bir süre düşündü ve devam etti:

      “Mr. Windham’ın Lord Hood’a söylediğine göre en geç bir ay yani.”

      “O zaman ben bu söylediklerinizden durumun o kadar da vahim olmadığını anlıyorum, komutanım.”

      “Şu Breton Savaşı iyi yönetilirse her şey yoluna girecek.”

      Vieuville kafasını salladı.

      “Komutanım…” dedi. “Denizci çıkartması yapacak mıyız?”

      “Kıyı bizden yana olursa evet; olmazsa hayır. Savaşın bazen tüm kapıları alenen zorlaması lazım, bazen de kapı arasından sızması. İç savaşın cebinde her zaman bir maymuncuk bulunmalı. Biz yapacağımızı yaparız da önemli olan kimin nasıl yönettiği.”

      Boisberthelot düşünceli bir şekilde sordu:

      “Şövalye Dieuize hakkında ne dersiniz, Vieuville?”

      “Genç olandan mı bahsediyorsun?”

      “Evet.”

      “Şu komutan olan?”

      “Evet.”

      “Sadece meydan muharebelerinde iyi. Çalı çırpıdan iyi anlayan bir köylü işte.”

      “Bu durumda, bütün umudunuz General Stofflet ve General Cathalineau’dan yana.”

      Vieuville bir süre durdu ve sonra konuştu:

      “İhtiyacımız olan bir prens. Soylu bir Fransız prensi, gerçek bir prens.”

      “Ama nasıl olur? Benim bildiğim prens dediğin…”

      “Prens dediğin ödlekten başkası değildir, diyeceksiniz. Biliyorum komutanım. Ama biz ona avamları etkisi altına alması için ihtiyaç duyuyoruz.”

      “Aziz şövalye, prensler gelmeye zahmet etmiyorlar.”

      “Biz de onlarsız hallederiz.”

      Boisberthelot çevik bir hareketle alnını elleriyle bastırdı. Bir fikri var gibiydi. Devam etti:

      “O zaman bu generali bir deneyelim.”

      “Hakiki bir soyludur.”

      “Peki bu yetecek mi?”

      “İyi soylulardandır.”

      “Acımasız demek istedin sanırım?” dedi Boisberthelot.

      Kont ve şövalye bir süre bakıştılar.

      “Mösyö Boisberthelot, çok doğru dediniz. İşte bizim ihtiyacımız bu, kelimenin tam anlamıyla acımasız biri. Bu savaş kimseye acımıyor. Kana susamış kurtlar gibi şafakta bekliyorlar. Kral katilleri XVI. Louis’nin kellesini uçurdu. Biz de onları lime lime edeceğiz. Haklısınız, ihtiyacımız olan general, acımasız bir general. Anjou ve Yukarı Poitou’da liderler fazla bağışlayıcılar, dikkate alınmıyorlar. Bu yüzden de hep bozguna uğradılar. Maraiz ve Retz’deki liderler ise oldukça gaddar. Bu yüzden her şeye cesurca göğüs gerdiler. Charette, Parrein’in karşısında durabildiyse işte bu yüzden; acımasız olduğu için. Sırtlana karşı sırtlan.”

      Boisberhelot’un cevap vermesi için zaman olmadı. Viueville’in sözü çaresiz bir çığlık sesiyle kesildi ve eş zamanlı olarak, diğer seslere benzemeyen bir gürültü işittiler. Bu bağırış ve ne idüğü belirsiz sesler geminin iç kısmından geliyordu.

      Kaptan ve yardımcısı güverteye doğru koşturdu ama içeri giremediler. Bütün topçular dehşet içinde kaçışıyordu.

      Korkunç bir şey olmuştu.

      IV

      TORMENTUM BELLI 6

      Top gülleleri içinden yirmi dört librelik olan bir top gevşemişti.

      Bu belki de deniz üzerindeyken meydana gelebilecek en korkunç şeydir. Açık denizdeki bir savaş gemisinin başına bundan daha korkunç bir şey gelemez.

      Bağlantılarından gevşemiş bir top, aniden doğaüstü bir canavara dönüşür. Tıpkı makineden geliştirilmiş bir canavar gibi. Bu kütle, tekerlekleri üzerinde bir bilardo topu kadar kolay hareket eder; yuvarlanır, atış yapar, gelir ve gider, durur, bir ara dinlenir, yeniden başlar, geminin bir ucundan diğer ucuna yaydan çıkmış bir ok gibi fırlar; döner durur, kaçar, yeniden yükselir, vurur, ezer, öldürür, yok eder. Zevkine duvara toslayıp duran bir koçtur. Üstelik bu koçun boynuzları demirden, toslayıp durduğu duvar da ahşaptan yapılmadır. Özgür bırakılan bir maddenin, ebedî köleliğinin intikamını aldığını söyleyebiliriz. Cansız nesne dediğimiz şeylerden birinin içindeki kötülük bir boşluk bulmuş ve birdenbire ortaya çıkmıştı. Sabırsız, gizemli, sıkıcı bir intikam alma havasında; hiçbir şey cansız bir nesnenin öfkesi kadar acımasız değildir. Bu delirmiş kütle, panter gibi sıçrar; bir filin ağırlığına, bir farenin çevikliğine ve bir baltanın inadına sahiptir. Aniden dalgalanan bir deniz gibi sürprizli, çakan bir şimşek gibi, bir mezar gibi sağır. On bin paunt ağırlığında olmasına rağmen bir çocuk topu gibi zıplıyor, ilerledikçe geriye dönüyor ve çizdiği dik açılı daireler bir noktada kesişiyor. Kim ne yapsın bu durumda, nasıl hakkından gelsin? Bir fırtına kopsa diner, bir kasırga çıksa yatışır, rüzgâr eser gider, kırılan bir şey olsa yenisiyle değiştiririz, bir sızıntı olsa kontrol ederiz, yangın çıksa söndürürüz ama bu tunçtan yapılma devasa canavarla ne yapacağız? Nasıl zapt edeceğiz? Çoban köpeğini hizaya getirebilir, boğayı gafil avlayabilir, yılanı büyüleyebilir, kaplanı korkutabilir, aslanı yumuşatabilirsiniz fakat bu bağları gevşemiş canavar hakkında hiçbir bilginiz yoktur. Onu öldüremezsiniz, zaten ölüdür ama yaşıyordur da aynı zamanda. Hem de sonsuzluğun bahşettiği uğursuz bir hayatı. Altındaki tahta onu ileri geri sallar, gemi onu sağa sola taşır, deniz gemiyi kaldırır ve rüzgâr denizi hareket hâlinde tutar. Bu top bir oyuncak gibi ama her şeyi yok edebilecek bir oyuncak. Gemi, dalgalar ve rüzgâr hepsi ondan yana ve onun bu korkunç canlılığını besliyorlar. Bu karışıklığı nasıl çözmeli? Gemiyi enkaza sürükleyecek bu mekanizmayı nasıl engellemeli? Gelip gitmelerini, geri tepmelerini, durmalarını, darbelerini nasıl öngörebilirim? Darbelerden herhangi biri geminin yan tarafına çarpabilir. Gemiyi bu korkunç devinimlere karşı nasıl koruyabiliriz? Düşünebilen, fikirleri olan ve her an ani bir fikir değişimi ile yönünü değiştiren



<p>6</p>

(Lat.) Savaş aletleri. (ç.n.)