Türklerin asırlardan bu yana bir miras olarak getirdiği halk şiiri geleneği, İslamiyet’in kabulüyle daha da çeşitlenerek devam etmiştir. Hâlen de devam eden edebiyatımızın belki de en çok eser verildiği bu bahçede pek çok çiçek açmış ve pek çok bülbül şakımıştır. Âşık Paşa’dan Pir Sultan Abdal’a, Karacaoğlan’dan Dadaloğlu’na ve Serdarî’den Talibî’ye kadar bu edebiyatın en seçkin kalemlerinin şiirlerini okuyacağınız bu kitapta kültür tarihimizin yolculuğuna siz de katılacaksınız.
Aşkları dillere destan olan Kerem ile Aslı’nın öyküsü hazinle son bulmuş, kavuşmaları ancak öbür dünyada kısmet olmuştur. Aşk uğruna gösterilen fedakârlıkların en büyük örneğine şahit olduğumuz bu halk hikâyesi, âdeta aşkın kudretine bir örnek niteliğindedir. Dillere destan olan Kerem’in sevdası, kavuşmak uğruna çektiği zulüm, eziyet ve cefanın sonunda mutlu sonla bitmiş gibi gözükür fakat bu durum çok uzun sürmez. Hasretinden mecnuna dönmüş Kerem, Aslı uğruna bu defa hakikaten yanar ve kül olur. Kavuştuğunu sandığı sevgilisini aslında ebediyen yitiren Kerem’in kederi yürekleri dağlarken, bu dizeler acısına bir kanıt niteliğindedir… «Ala gözlerine kurban olduğum Hep senin derdinden yanar ağlarım Kime arz edeyim garip hâlimi Ellerin yanında görür ağlarım Dertli Kerem diler Aslı Han’ını Yaş yerine akıtmışım kanımı Mevla’m gurbet elde alma canımı Ben hasretim gözüm yolda olan var»
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve Dünya edebiyatından seçilerek oluşturulan 100 Temel Eser, çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Millî Eğitim Bakanlığının bu çalışmasını, ülkemizdeki okuma oranını arttırmaya ve dilimizin gelişimini sağlamaya yönelik önemli bir çaba olarak görüyoruz. Aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki duygu ve düşünce zenginliğini kazanmış bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü ve paylaşımcı olacağını düşünüyoruz. İlköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek okuyan, bilinçli ve gelişmiş bir toplum olma yolunda ilk adımı atmış olacağız.
12 Eylül Darbesi’ni ülkücülerin gözünden anlatan ve çok izlenen “Kafes” filminin hikâyesinin yazarı Lütfü Şehsuvaroğlu”nun kitabı“Kafes”in yeni baskısı çıktı! Kafesin kapıları açılınca kuş önce şaşırır, sonra kafesin önüne çıkar gezinir. Nice zaman sonra uçabilir. Uçar uçar… Ne güzeldir! Böyle alabildiğine uçmak ne güzeldir! İstediği dala konabilir. İstediği ülkeye kanat çırpabilir. Sonra kafese dönecek midir Kim dönmek ister? Hürriyetin de izafi olabileceğini inkâr etmiyorum. Küçük bir kafeste de insan, mutlak hürriyeti elde edebilir. Dünyevi hürriyet anlayışlarını terk edip ilahi bir hürriyete, mutlak bir hürriyete kanatlanabilir. Ama kendimiz dışındaki insanlar için, bunu ileri süremeyiz. Hürriyet, bir yönüyle gayet somut bir hadisedir. Dört yanı duvarlarla çevrili bir odada, insanı, kafesteki kuşlar gibi yaşamaya zorlamak hürriyetini elinden almak demektir. Alabildiğine yürüyebilmek alabildiğine ufukları görebilmek hürriyettir! Muhip gitti. Tıpkı benim Çınaraltı’ndan Beyoğlu’na gidişim gibi gitti. “Ben gidiyorum.” dedi ve gitti. Ben kalakaldım. Peşine takılmak istedim. Olmazdı. Hürriyeti tatmak istiyordu. Ama yine dönüp gelecek biliyorum. Vazgeçemez. Beni, bizleri bırakamaz. Gelecek. Ama şimdi gitti. Tutamazdım onu. Dünyevi hürriyetin kofluğunu anlayacaktı bir gün. Ne zaman Ben anlayabildim mi ki Bu arada, gidenler de gitti. Ben yoktum, gitmişler… Ne ani oldu! Haber vermeden gittiler… Muhip gitti, girdi gecenin göbeğine; sevgililer de… Hocalarım da öldüler. Yarım kalan sohbetlerimiz, yâre verilmeye hazırlanan ama bir türlü verilemeyen çiçekler gibi soluyor… Toprak, bir insan boyu yükseldi bir yerlerde. Benim kalbimdeki tümseklerin haddi hesabı yok. Hep öldüler: Vatanım, sevgilim, dostum ve hocam… Yorgunum, yaşamaktan yoruldum. Sevmekten yoruldum. Sevgililer… Sevgililer hep acı verdi bana. Direnmekten, çalışmaktan, kavgadan yoruldum artık… Ne komedidir, bizim trajedimiz!
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve Dünya edebiyatından seçilerek oluşturulan 100 Temel Eser, çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Millî Eğitim Bakanlığının bu çalışmasını, ülkemizdeki okuma oranını arttırmaya ve dilimizin gelişimini sağlamaya yönelik önemli bir çaba olarak görüyoruz. Aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki duygu ve düşünce zenginliğini kazanmış bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü ve paylaşımcı olacağını düşünüyoruz. İlköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek okuyan, bilinçli ve gelişmiş bir toplum olma yolunda ilk adımı atmış olacağız.
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Eser ´in önce ortaöğretimde ardından ilköğretimde belirlenmiş olmasını, ülkemizdeki okuma oranını artırmaya yönelik bir çaba olarak görüyoruz. Bir başlangıç olarak ilköğretimde 100 Temel Eser ümit vericidir; ilköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek, «okuyan toplum» olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır.
İlköğretimde 100 Temel Eser ´in bir başka olumlu yönü de; aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki dil varlığı ile duygu ve düşünce zenginliğini fark etmiş bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü, daha paylaşımcı olmasını sağlamasıdır.
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Eser ´in önce ortaöğretimde ardından ilköğretimde belirlenmiş olmasını, ülkemizdeki okuma oranını artırmaya yönelik bir çaba olarak görüyoruz. Bir başlangıç olarak ilköğretimde 100 Temel Eser ümit vericidir; ilköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek, «okuyan toplum» olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır.
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Eser`in önce ortaöğretimde ardından ilköğretimde belirlenmiş olmasını, ülkemizdeki okuma oranını artırmaya yönelik bir çaba olarak görüyoruz. Bir başlangıç olarak ilköğretimde 100 Temel Eser ümit vericidir; ilköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek, okuyan toplum` olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır.