Medeniyetlerin dünya kültür tarihine kattıkları zenginliklerin başında, yüzyılların imbiğinden geçmiş kendi damak zevkleri gelir. Türk mutfağını dünya Lezzetleri sofrasında baş sıralarda yer alır. Her bölgemiz, hatta neredeyse her şeyimiz birden fazla medeniyete beşik olmuş ve bu olağanüstü birikim kendini gastronomik incelikte ve zenginlikte açığa vurmuştur.
Bu coğrafyada yaşayan herkesin en az bir fıkrasını bildiği ya da duyduğu ulusal bir kişilikten söz ediyoruz: Nasreddin Hoca… Diktatörler, hükümdarlar ve devlet erkânı ne kadar güç, kudret sahibi olursa olsun mizahla baş edemezler. İşte Nasreddin Hoca da her defasında keskin zekâsıyla, nükteleriyle çoğu zaman padişahları bile alt edebilen bir mizah anlayışına sahiptir. Âdeta bir mizah dehasıdır. Nasreddin Hoca memleketimizin gülümseyen yüzüdür diyebiliriz. Onun hazırcevaplığı ve bilge kişiliği, bizleri güldürürken her zaman düşünmeye de sevk ediyor. Nasreddin Hoca öyle bir kişilik ki bundan sonraki yıllarda da o hep bizim ve neslimiz için yol gösterenimiz, ışık tutanımız ve güler yüzlü öğretmenimiz olmaya devam edecektir. Hikâye bu ya, Hoca eşeğiyle Akşehir sokaklarında düdük satmaya başlamış. Düdüğü çok seven çocuklar, kapış kapış düdük alıyormuş. Bir gün pinti bir komşusu: “Hoca.” demiş. “Şu düdüklerden bir tane ödünç ver de bizim çocuk hevesini geçirsin.” Hoca yarım ağızla cevap vermiş: “Parayı veren düdüğü çalar.”
1 ve 2. Dönem Türk Dili ve Edebiyatı Matematik Fizik Kimya Biyoloji Tarih Coğrafya Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi İngilizce