Название | Gora |
---|---|
Автор произведения | Rabindranath Tagore |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-605-121-650-8 |
“Anlıyorum!” diye haykırdı Binoy. “Ya Binoy’un yolunu seçeceksin ya da Gora’nınkini. Ben kendimi geliştirme yolundayım, oysa sen teslimiyeti seçiyorsun.”
Gora öfkeyle onun sözünü kesti: “Binoy, bana öyle dokundurmalar yapma! Bugün hafife alınamayacak önemli bir gerçekle yüz yüze olduğunu biliyorum. Gerçeği öğrenmek istiyorsan, kendini tamamen ona vermek zorundasın, bunun başka yolu yoktur. Benim gerçeğimin de bir gün böyle canlı bir biçimde karşıma çıkmasını çok isterim. Bugüne kadar sevgi hakkında kitaplarda okuduklarından daha fazlasını bilmiyordun. Ben de vatan sevgisini kitaplardan öğrendim. Gerçek sevgiyi denedikten sonra okuduklarından ne kadar farklı olduğunu gördün. Senin bütün dünyan bu sevgi oldu artık; nereye gidersen git ondan kaçamazsın. Benim vatan sevgim böyle güçlü ve açık bir biçimde karşıma çıktığında ben de kaçacak yer bulamayacağım. Bütün varlığımı, yaşamımı, kanımı, kemiklerimdeki iliğimi; gökyüzümü, ışığımı, kısacası her şeyimi alacak. Ülkemin gerçek görüntüsü öyle görkemli, öyle güzel, öyle temiz, öyle aydınlık olacak ki; acısı ile sevinci de kontrol altına alınamayan bir su taşkını gibi, yaşamla ölümü beraberinde sürükleyip götürecek kadar coşkulu ve güçlü olacak. Seni dinlerken bunları görür gibi oldum. Senin yaşamını değiştiren deneyim benimkine de yeni bir bakış açısı getirdi. Senin duygularını bir gün anlayıp anlayamayacağımdan emin değilim ama her zaman tatmak istediğim bir zevki senin kanalınla deneme fırsatını buldum.”
Gora konuşurken ayağa kalkmış ve bir aşağı bir yukarı yürümeye başlamıştı. Tan yerinin habercisi olan belli belirsiz aydınlık, onun için sözlü bir mesaj kadar etkiliydi. Yaşlı Hindistan ormanlarının ıssız köşelerinde yankılanan Veda ilahilerini dinlemişçesine duygulandı. Bir an için hareketsiz kaldı, bütün vücudu ürperiyordu, hızla içinde büyüyen bir nilüferin, kafatasını delerek gökyüzüne yükseldiğini ve dev taç yaprakları ile ışık saçan çiçeklerinin her yeri kapladığını hissetti. Bilinci ve gücü, yaşamın olağanüstü güzelliğinin coşkusu içinde yitip gitmiş gibiydi.
Gora bir anda kendini toparladı; “Binoy!” dedi. “Senin aşkın yeterince büyük ama bunun sınırlarını da aşman gerekir, burada duramazsın. Olağanüstü gücüyle beni hizmete çağıran Tanrı’nın büyüklüğünü ve gerçekliğini bir gün sana göstereceğim. Şu anda kalbim, seni ondan başkasının eline teslim etmeyeceğimi bilmenin mutluluğuyla atıyor.”
Binoy da ayağa kalktı ve Gora’nın yanına geldi. Gora alışılmamış bir coşkuyla onu kucaklayarak: “Kardeşim, biz artık tek bir vücut olduk.” dedi. “Birimizin ölümü, diğerinin ölümü olacak; hiç kimse bizi durduramayacak ve birbirimizden ayıramayacak.”
Gora’nın aşırı heyecanı Binoy’un kalp atışlarını hızlandırmıştı. Hiçbir şey söylemeden kendini arkadaşının ellerine bıraktı. Doğuda gökyüzü kızıla boyanırken sessizce terasta yürüdüler.
Gora sözünü sürdürdü: “Kardeşim, benim taptığım Tanrıça, beni güzelliği ile kutsamıyor. Onu yalnızca açlıkla yoksulluğun ve acıyla aşağılamışlığın olduğu yerlerde görüyorum. İbadetimi çiçekler ve ilahilerle değil, yaşamın kurbanlarının kanıyla yapıyorum. Bu davada bizi hiçbir güzelliğin baştan çıkaramayacağını bilmek bana çok büyük bir mutluluk veriyor; hepimiz bütün gücümüzü toplayarak harekete geçmeye ve yaşamımızdaki her şeyi gözden çıkarmaya hazır olmalıyız. Böyle bir eylemin eğlenceli bir tarafı yoktur; bu, dayanılması güç, karşı koyulmaz bir uyanıştır. Acılı ve korkunçtur, varlığın ipleri öyle acımasızca çekilir ki, gam notalarına ayrılırken her notanın çığlığını ayrı ayrı duyarsın. Bunları düşünürken yüreğim yerinden oynuyor, her erkeğin bu coşkuyu duyması gerekir çünkü bu Şiva’nın yaşam dansıdır. İnsanoğlu tüm araştırmaları, yok olan eskinin alev alev yanan tepelerinin üzerinde bütün güzelliğiyle yeniyi görmek için yapar. Ben günün ilk ışıklarında, bu kan kırmızısı gökyüzünde geçmişle bağlarını koparmış aydınlık bir gelecek görüyorum. Dinle, göğsümde delice atan kalbim geleceğin zaferini nasıl müjdeliyor!” Bunu söyledikten sonra Binoy’un elini kalbinin üzerine koydu.
“Gora, kardeşim!” dedi Binoy büyük bir heyecanla! “Sonuna kadar senin yoldaşın olacağım. Hiçbir zaman yolumdan dönmeme izin vermemelisin. Amansız yazgı gibi, elimden tutmalı ve beni acımasızca peşinden sürüklemelisin. İkimiz de aynı yoldayız ama güçlerimiz eşit değil.”
“Aynı yapıda olmadığımız bir gerçek.” diye karşılık verdi Gora. “Ama duyacağımız yüce mutluluk, farklı yapılarımızı aynı noktada birleştirecek. Şu anda bizi birbirimize yaklaştıran sevgiden çok daha büyük bir sevgi, ikimizi tek bir vücut hâline getirecek. Bu sevgiyi bütün benliğimizde hissedemezsek, o zaman atacağımız her adımda aramızda bir anlaşmazlık çıkar ve birbirimizden koparız. Ama öyle bir gün gelecek ki, aramızdaki bütün farklılıkları, hatta arkadaşlığımızı bile unutacağız, gerçek bir özveriyle kendimizi davamıza adayacak ve omuz omuza yürüyeceğiz. Arkadaşlığımız, bu abartısız coşkuyla kusursuzluğun doruğuna ulaşacak.”
Binoy, Gora’nın elini sıkarak: “Bunu başaracağız!” dedi.
“Ama bu arada sana çok acı çektireceğim.” diye sözünü sürdürdü Gora. “Benim zorbalığıma katlanmak zorunda kalacaksın. Unutma, biz bu işi arkadaşlığımızı sürdürmek için yapmıyoruz, onun için aramızdaki bağları korumaya çalışarak kendimizi alçaltmamalıyız. Eğer daha büyük bir sevgi için arkadaşlığımızın ölmesi gerekiyorsa, buna engel olamayız ama onu yaşatmayı başarırsak, kusursuzlaştırmayı da başarırız.”
Arkadan gelen ayak sesleriyle irkildiler ve başlarını çevirip baktıklarında yukarıya çıkan Anandamoyi’yi gördüler. Kadın onları ellerinden tutarak yatak odasına kadar götürdü. “Haydi!” dedi. “Artık yatın!”
İkisi birden haykırdı: “Hayır anne, şimdi uyuyamayız!”
“Tabii ki uyuyabilirsiniz!” dedi iki arkadaşın yatağını hazırlayan Anandamoyi. Sonra kapıyı kapattı ve baş uçlarına oturarak onları yelpazelemeye başladı.
“Bizi yelpazelemeniz bir işe yaramaz anne.” dedi Binoy. “Şu anda uykumuzun gelmesine olanak yok.”
“Gelmez mi?” dedi Anandamoyi. “Bunu göreceğiz! Ben burada kalırsam, birbirinizle konuşamazsınız ve uykunuz gelir.”
Onlar uyuduktan sonra Anandamoyi sessizce odadan çıktı ve aşağıya inerken merdivende Mohim ile karşılaştı. “Şimdi olmaz.” diye uyardı onu. “Bütün gece oturdular, onları daha yeni yatırdım.”
“Tanrı’m, talihin cilvesine bak!” dedi Mohim. “Evlilikten söz edip etmediklerini biliyor musunuz?”
“Hayır, bilmiyorum.” diye yanıt verdi Anandamoyi.
“Bir karara varmış olmalılar.” dedi Mohim kendi kendine. “Ne zaman uyanırlar? Bu evlilik bir an önce gerçekleşmezse bir sürü sorun çıkabilir.”
“Biraz uyumalarına izin verirsen hiçbir sorun çıkmaz.” diye güldü Anandamoyi. “Merak etme, gün içinde uyanırlar.”
16
“Suçarita’yı evlendirmeye niyetiniz yok mu?” diye sordu Bayan Baroda.
Pareş Babu her zamanki sakin