Название | Binbir Gece Masalları |
---|---|
Автор произведения | Неизвестный автор |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6865-10-5 |
Sonra şef, ona yüz kırbaç vurulmasını emretmiş ve onu Bağdat’tan kovmuş. Fakat ben onun arkasından gittim ve onu gizlice şehre getirip günlük ihtiyaçlarını karşıladım. Eğer iyi yürekli biri olmasaydım onun gibi bir adama asla katlanmazdım.”
Halife, berberin hikâyesini dinlemeye devam etmiş…
BERBERİN ÜÇÜNCÜ KARDEŞİNİN HİKÂYESİ
“Üçüncü kardeşim El-Fakik, geveze, kör bir adamdır. Bir gün kader, onu güzel, geniş bir eve sürüklemiş. O da kapıyı çalmış ve sahibiyle görüşmek istemiş ki bir şeyler dilenebilsin.
Evin efendisi ‘Kim o?’ demiş fakat kardeşim ona cevap vermemiş ve yüksek bir sesle adamın aynı sözleri tekrarladığını duymuş:
‘Kim var orada?’
Kardeşim yine cevap vermemiş ve evin sahibinin kapıya doğru yürüdüğünü duymuş. Adam kapıyı açmış ve sormuş: ‘Ne istiyorsun?’
Kardeşim ‘Allah rızası için bir sadaka.’ demiş.
‘Kör müsün?’ diye sormuş adam.
‘Evet.’ diye cevap vermiş kardeşim.
Adam: ‘Bana elini uzat.’ demiş.
Kardeşim de kendisine bir şey vereceğini düşünerek elini uzatmış fakat adam onu evin içinde sürüklemiş. Bu arada kardeşim de adamın kendisine yemek ya da para vereceğini düşünüyormuş. Sonra kardeşime sormuş:
‘Ne istiyorsun be adam?’
Kardeşim, ‘Allah rızası için bir sadaka.’ demiş.
Adam da ‘Allah versin.’ deyince kardeşim, ‘Peki bunu ben aşağıdayken niye söylemedin?’ diye sormuş.
‘Sana ilk seslendiğimde sen neden bana cevap vermedin?’
‘Peki, şimdi bana ne yapacaksın?’
‘Evin içinde sana verebileceğim bir şey yok.’
‘O zaman beni aşağı götür.’
‘Yol işte önünde duruyor.’
Kardeşim ayağa kalkmış ve merdivenlere yönelmiş. Merdivenin yirminci basamağından sonra ayağı takılmış, aşağı kadar yuvarlanmış. Düşüşünün etkisiyle kafası yarılmış. Evden çıkmış. Hangi yöne gideceğini bilemeden dolanıp dururken kendisi gibi kör olan iki arkadaşına denk gelmiş. Ona, ‘Bugün ne kazandın?’ diye sormuşlar. O da onlara başına gelenleri anlatmış ve eklemiş: ‘Ah benim kardeşlerim, keşke karnımı doyurabilecek kadar param olsaydı!’
Bu arada evin efendisi onları takip etmiş ve ne konuştuklarını dinlemeye başlamış, kardeşim ve arkadaşlarının haberi olmadan tabii. Sonra kardeşim, arkadaşlarıyla her zaman buluştuğu yere gitmiş ve onları beklemeye başlamış. Ev sahibi de kimseye görünmeden onun kaldığı yere gelmiş. Diğer kör adamlar geldiğinde kardeşim onlara:
‘Kapıyı kilitleyin ve evi arayın ki kimsenin bizi takip etmediğinden emin olalım.’ demiş.
Ev sahibi bunu duyunca adamlar kendisini bulamasın diye tavandan sarkan bir ipe tutunmuş. Nihayetinde kimse bir şey bulamamış. Bunun üzerine geri dönüp kardeşimin yanına oturmuşlar. Kardeşim ve arkadaşları kazandıkları paraları saymaya başlamışlar. On iki bin dirhem paraları varmış. Herkes ihtiyacı olan parayı almış ve kalanını odanın bir köşesine saklamışlar. Sonra oturup yemek yemeye koyulmuşlar.
Birden kardeşim, tanımadığı birinin yemek yerken çıkardığı sesleri duymuş ve arkadaşlarına ‘Aramızda bir yabancı var.’ demiş. Hemen elini uzatmış ve ev sahibini yakalamış. Bir anda herkes adamın üstüne çullanmış ve onu dövmeye başlamışlar. Dövmekten yorulduklarında ise şöyle bağırmışlar:
‘Müslüman kardeşlerim! Aramızda bir hırsız var ve paramızı çalmak istiyor.’
Etraflarında bir kalabalık toplanmış fakat davetsiz misafir, onlara benzemeye çalışıyormuş. Onlar gibi şikâyet ediyor ve gözlerini kapıyormuş ki kimse onun kör olmadığından şüphe etmesin. Şöyle bağırmış:
‘Ey mümin kardeşlerim, valiyle görüşmek istiyorum. Ona anlatmak istediğim bir mesele var.’
Etraflarındaki kalabalık, kardeşim de dâhil olmak üzere herkesi valiye götürmüş. Vali ‘Hayırdır inşallah!’ demiş.
Davetsiz misafir: ‘Ne olduğunu anlamak istiyorsan uğraşman gerekecek. İşkence dışında hiçbir yolla ağzımızdan laf alamazsın. Şimdi beni dövmeye başla. Benden sonra da liderimizi.’ diyerek kardeşimi işaret etmiş.
Böylece adamı sırtüstü yatırıp dört yüz sopa vurmuşlar. Dayak adamın canını çok feci yakmış. Sonra birden sağ gözünü açmış. Adamlar ona vurmaya devam edince sol gözünü de açmış.
Vali bunu görünce adama ‘Ne oluyor burada lanet olasıca?’ demiş.
‘Beni affedin. Biz dört tane sefil adamız. İnsanları kandırarak evlerine girer, kadınların peçesiz yüzlerine bakarız. Dahası, hırsızlık da yaparız. Böyle böyle hile yaparak bir sürü para kazandık. Tam on iki bin dirhem… Bir gün arkadaşıma şöyle dedim: Benim payım olan üç bin dirhemi ver. O ise beni dövüp paramı gasbetti. Ben de Allah’a ve size sığındım. Benim payımı onlar alacağına siz alın. Eğer sözümün doğru olup olmadığını anlamak istiyorsanız diğerlerini beni dövdüğünüzden bile daha fazla dövün. Onlar da gözlerini açacaktır.’
Vali, adamları sorgulamaları için emir vermiş. Onlar da kardeşimle başlamış. Ona önce bağırmışlar, sonra da zavallıyı kırbaçlamışlar.
Vali şöyle demiş:
‘Seni baş belası herif! Allah’ın nimetlerine nankörlük ediyorsun.
Bir de üstüne kör taklidi yapıyorsun.’
‘Ah, ah!’ diye bağırmış kardeşim. ‘Allah’a yemin ederim ki içimizde kimse seni göremiyor.’
Bunun üzerine bayılıncaya kadar onu dövmüşler. Vali bağırmış:
‘Şimdilik bırakın. Kendine gelince yeniden döversiniz.’ Kardeşim, diğer arkadaşlarının kendisinden bile daha çok dayak yemelerine sebep olmuş. Bu arada hileci İbrahim şunları söylüyormuş: ‘Gözlerinizi açın. Yoksa daha çok dayak yiyeceksiniz.’
Sonunda İbrahim, valiye şöyle demiş:
‘Parayı size getirmem için birini benimle yollayın. Bu adamlar milletin önünde rezil edilmedikçe gözlerini açmayacaktır.’
Böylece vali parayı getirtmiş ve adama hakkı olduğunu iddia ettiği üç bin dirhemi vermiş. Kalanı da kendi almış. Sonra üç adamı da şehirden kovmuş. Yüce kumandanım, ben de gittim, kardeşimi buldum ve hâlini sordum. O da bana size anlattıklarımı anlattı. Ben de onu gizlice şehre geri getirdim ve kendisine ben bakıyorum.”
Halife hikâyeme güldü ve şöyle dedi:
“Ona bir hediye verin de yoluna gitsin.”
Ama ben: “Allah hakkı için yüce kumandanım, diğer kardeşlerimin hikâyesini anlatmadan sizden bir şey almayacağım. Gerçekten de ben sözü doğru bir adamım.”
Bunun üzerine halife adamı dinlemeye devam etmiş…
BERBERİN DÖRDÜNCÜ KARDEŞİNİN HİKÂYESİ
“Dördünce kardeşime gelince, onun adı El-Kuz