Название | Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü |
---|---|
Автор произведения | Анонимный автор |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6981-35-5 |
atagı cer car- (АТАГЫ ЖЕР ЖАР-) [şöhreti yer yarmak] Şan şöhret sahibi olmak, ünlenmek, tanınmak.
atagı taş car- (АТАГЫ ТАШ ЖАР-) [şöhreti taş yarmak] bk. atagı cer car-.
atam zaman (АТАМ ЗАМАН) [babam(ın) zaman(ı)] Eski zaman, fi tarihi.
atam zamandan beri (АТАМ ЗАМАНДАН БЕРИ) [babam zaman(ın)dan beri] Ta eski zamanlardan beri, eskiden beri.
ataña naalat (АТАҢА НААЛАТ) [babana lanet] “Lanet olası!” anlamında memnuniyetsizliği bildiren söz.
atañdın başı (АТАҢДЫН БАШЫ) [babanın başı] ‘Yok devenin nalı!’ anlamında söylenen söz.
atañdın etin cegir (АТАҢДЫН ЭТИН ЖЕГИР) [babanın etini yiyesice] bk. atañdın kanın iç.
atañdın kanın iç (АТАҢДЫН КАНЫН ИЧ-) [babanın kanını iç] ‘Babanın kanın içesin’ anlamında tartışma ya da kavgada söylenen kargış söz.
atañdın körü (АТАҢДЫН КӨРҮ) [babanın mezarlığı] 1. Memnun olmama, beğenmeme durumunda kullanılan ünlem. 2. Pişman olunca “Eyvah!” anlamında kullanılır.
atanı arman (АТАНЫ АРМАН) [babanı ukde] Pişmanlığı, sıkıntıyı bildirmede “eyvah, yazık” anlamlarında söylenen söz.
atanı kokuy (АТАНЫ КОКУЙ) [babanı eyvah] Vah eski günler.
atanın arbagına koy- (АТАНЫН АРБАГЫНА КОЙ-) [babanın ruhuna koymak] Allah’a havale etmek.
atanın balası (АТАНЫН БАЛАСЫ) [babanın çocuğu] 1. İnsan evladı. 2. Babasının oğlu, her yönüyle babasına benzeyen erkek çocuğu. 3. Er kişi, sözüne güvenilir.
atanın uulu (АТАНЫН УУЛУ) [babanın oğlu] bk. atanın balası.
atasın közünö körsöt- (АТАСЫН КӨЗҮНӨ КӨРСӨТ-) [babasını gözüne göstermek] bk. akesin taanıt-.
atasın okut- (АТАСЫН ОКУТ–) [babasını okutmak] bk. akesin taanıt-.
atasın taanıt- (АТАСЫН ТААНЫТ -) [babasını tanıtmak] bk. akesin taanıt-.
atasının akısı kalba- (АТАСЫНЫН АКЫСЫ КАЛБA-) [babasının hakkı kalmamak] 1. Hiçbir isteği, beklentisi kalmamak. 2. Hiç hakkı olmamak.
atasının kunun al- (АТАСЫНЫН КУНУН АЛ-) [babasının kan parasını almak] Fiyatını yükseltmek, astronomik fiyata çıkarmak.
atı cok (АТЫ ЖОК) [adı yok] Yüzük parmağı.
atı ırgayday, özü torgoydoy (АТЫ ЫРГАЙДАЙ, ӨЗҮ ТОРГОЙДОЙ) [atı taşarmudu gibi, kendisi toygar gibi] Çok zayıf, bir deri bir kemik.
atı öç- (АТЫ ӨЧ-) [adı sönmek] Tamamen unutulmak.
atın çıgar- (АТЫН ЧЫГАР-) [adını çıkarmak] Adını duyurmak: “İlim-bilim caatında özdörünün atın çıgarışkandıgı tarıhtan maalım.” -İE. (Bilim alanında kendi adlarını duyurdukları tarihte de görülmektedir.)
atıñ öçkür (АТЫҢ ӨЧКҮР) [adın sönesice] 1. Bir kişinin adını hatırlamaya çalışırken “Adını sen söyle!” anlamında söylenen söz. 2. Nefret edilen, sevilmeyen bir kişiden bahsedilirken “Yok olası!” anlamında söylenen kargış sözü.
atın öçür- (АТЫН ӨЧҮP-) [adını silmek] 1. Adını silmek, tamamen unutulmasını sağlamak. 2. Tamamen yok etmek.
atın sat- (АТЫН САТ-) [adını satmak] Amacına ulaşmak için birinin adını kullanmak, sırtından geçinmek, birisinin adını kullanmak.
atıp çık- (АТЫП ЧЫК-) [fırlayıp çıkmak] bk. atıp tur-.
atıp tur- (АТЫП ТУР-) [fırlayıp kalkmak] Yerinden fırlamak: “Çıdabadı, atıp turdu ordunan.” -AA4. (Dayanamadı, fırladı yerinden.)
atır samın (АТЫР САМЫН) [ıtır sabun] Kokulu sabun: “Atır samınga cuulgan cüzaarçının cıtı bedenin cıtın basıp turdu.” -ÇA1. (Kokulu sabunla yıkanan yüz havlusu, yoncanın kokusunu bastırdı.)
atka ceñil, tayga çak (АТКА ЖЕҢИЛ, ТАЙГА ЧАК) [ata hafif, taya uygun] 1. Atik, çevik, becerikli, tez canlı: “Atka ceñil, tayga çak Erkinbek baatır boldu.” -ÇA1. (Atik, çevik Erkinbek, kahraman oldu.) 2. Hafife alınan, değersiz.
atka kon- (АТКА КОН-) [ada konmak] 1. Ad verilmek, adlandırılmak. 2. Lakap takmak, lakap almak: “A kezde bolso Edigey ali Borondu atka kono elek.” (O zamanlarda ise, Edigey hâlâ Borondu lakabını almamıştı.)
atka miner (АТКА МИНЕР) [ata binici] 1. esk. Zengin. 2. Yönetici. 3. Memur, bürokrat.
atka mingende ele kıyşık otur- (АТКА МИНГЕНДЕ ЭЛЕ КЫЙШЫК ОТУР-) [ata bindiğinde eğri oturmak] İşe başlarken yanlış başlamak, en başında yanlış adım atmak.
atkan oktoy (АТКАН ОКТОЙ) [fırlamış mermi gibi] Çabuk, hızlı, hemen.
attan oop tüş- (АТТАН ООП ТҮШ-) [attan ağıp düşmek] Gönülden istemek, heves etmek.
attanar ayak (АТТАНАР АЯК) [yola çıkacak an] Misafirler yola çıkarken verilen yiyecek, içecek veya içki.
attanganda ele köçügü kıyşık bol- (АТТАНГАНДА ЭЛЕ КӨЧҮГҮ КЫЙШЫК БОЛ-) [tâ ata bindiğinde eğri oturmak] bk. atka mingende ele kıyşık otur-.
attanıp tüş- (АТТАНЫП ТҮШ-) [ata binip düşmek] İşi iyi yapabilmek, elinden gelmek, becermek, ustalıkla yapmak: “Attanıp tüşkön çeberlerdin cekeçe çıgarmaçılık kuduretine tıgız baylanışat.” -AA3. (İşi iyi yapan ustaların kendine özgü sanatçılığı ile yakından ilgilidir.)
attan-töödön tüşköndöy (АТТАН-ТӨӨДӨН ТҮШКӨНДӨЙ) [attan deveden düşmüş gibi] Kaba, kötü, patavatsız, dağdan inmiş gibi.
attap tondop ciber- (АТТАП ТОНДОП ЖИБЕР-) [at kürkle göndermek] bk. attap tondop cönöt-.
attap tondop cönöt- (АТТАП ТОНДОП ЖӨНӨТ-) [at kürkle göndermek] Biri yola çıkarken gerekli eşyalarını hazırlamak, donatmak.
attın kaşkasınday (АТТЫН КАШКАСЫНДАЙ) [atın akıtmalısı gibi]