Название | Avonlea Günlükleri |
---|---|
Автор произведения | Люси Мод Монтгомери |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6865-21-1 |
Ancak ilk kez gururundan daha ısrarcı bir ses konuştu ruhuyla ve ilk kez bu sesi dinledi. Annesinin ipek elbiselerini giymeye başladığından beri kiliseye gitmediği doğruydu. Bunun yanlış olduğunu düşündüğünden her pazar, sabah akşam sıkı bir ayin gerçekleştirirdi tek başına. Çatlak sesiyle üç ilahi söyler, yüksek sesle dua eder ve vaaz okurdu. Ancak demode kıyafetleriyle kiliseye gitmeye razı gelmezdi. O ki bir zamanlar Spencervale’de modayı belirleyen kişiydi. Ayrıca uzun süre uzak kaldığı kiliseye yeniden gitmek ona imkânsız gibi geliyordu. Ne var ki imkânsız sadece mümkün hâle gelmemiş, ısrarcı olmaya başlamıştı artık. Kiliseye gidip Sylvia’nın şarkı söylediğini duymalıydı. Ne kadar acayip görünse de insanlar hakkında tuhaf şeyler söyleyip ona gülecek olsalar da gitmeliydi.
Spencervale cemaati ertesi gün ufak çaplı bir hareketlilik tecrübe etti. Ayinin başlamasından kısa süre önce Yaşlı Lloyd Hanım, kilise sıralarının arasından geçip uzun zamandır kimsenin oturmadığı, kürsünün karşısındaki Lloyd sırasına oturdu.
Ruhu kıvranıyordu. Evden çıkmadan önce aynaya baktığında gördüğü yansımayı hatırladı. Otuz sene öncesinin modasına ait eski siyah elbise ve satenle büzgülü tuhaf küçük bone… Dünyanın onu ne kadar tuhaf gördüğünü düşündü.
İşin aslı azıcık bile tuhaf görünmüyordu. Bazı kadınlar tuhaf görünebilirlerdi belki. Ama Yaşlı Hanım’ın azametli duruşu ve silüeti alttan alta kıyafet giyinme işini hallettiğini emir buyuruyordu.
Yaşlı Hanım bunu bilmiyordu. Bildiği şey, o sırada yan sıraya oturan mağazacının karısı Bayan Kimball’ın son moda kumaşlardan ve modelden yapılma bir kıyafet giydiğiydi. O ve Bayan Kimball aynı yaşlardaydılar. Bir zamanlar Bayan Kimball, Margaret Lloyd’un kıyafetlerini uzak bir mesafeden taklit etmekle yetinirdi sadece. Ancak mağazacı ona evlenme teklif etmişti ve her şey farklıydı artık. Yaşlı Lloyd Hanım ise orada oturmuş bu farklılığı acı bir şekilde hissediyor ve geldiğine birazcık pişman oluyordu.
Sonra sevgi meleği aniden bu aptalca düşüncelerine dokundu. Kibri ve aşırı gururu daha önce hiç kaybolmadıkları gibi kayboldu. Sylvia Gray koroya geldi. Öğlen güneşi güzelim saçlarına bir hale misali düşerken öylece oturuyordu. Yaşlı Hanım ona tatmin edilmiş bir hasretin getirdiği coşkuyla baktı. O andan itibaren ayin onun için kutsal bir hâle büründü. Kutsanmış şeyler ister ilahi ister insani olsun bencil olmayan bir sevgi aracılığı ile gelirlerdi. Tür olarak değil de derece olarak farklılık gösteren aynı şeyler değiller miydi aslında?
Yaşlı Hanım, Sylvia’ya daha önce hiç böyle uzun ve tatmin edici bir bakışla bakmamıştı. Önceki bakışları kaçamak ve gizliydi hep. Şimdi ise orada oturmuş ve aç kalbini tatmin edercesine bakıyordu ona. Büyüleyici hareketlerini ve tatlılığını memnuniyetle izliyordu. Sylvia’nın parlak saçları alnının arkasında dalgalanıyordu. Cesur ya da meraklı bir bakışa tesadüf ederse uzun kirpikli göz kapaklarını aniden kapattığı tatlı bir hareketi vardı. Leslie Gray’in ellerine benzeyen zarif güzel elleri ile ilahi kitabını tutuyordu. Siyah bir etek ve bluzdan oluşan sade bir kıyafeti vardı. Ancak korodaki diğer kızlar, bütün ince tüylü elbiselerine rağmen eline su dökemezlerdi. Yumurtacı kilise dönüşünde karısına böyle demişti.
Yaşlı Hanım açılış ilahilerini büyük bir keyifle dinledi. Sylvia’nın sesi hepsininkini bastırıyordu.
Kilise görevlileri para toplamak için ayağa kalktığında cemaat içindeki bastırılmış coşku canlandı. Sylvia ayağa kalktı ve orgun başındaki Janet Moore’un yanına geldi. Sonra güzel sesi binanın içinde melodinin ruhu gibi süzülmeye başladı. Hakiki, berrak, güçlü ve tatlıydı bu ses.
Spencervale’de Yaşlı Lloyd Hanım dışında kimse böyle bir ses duymamıştır. Sesten anlayacak kadar güzel ses duymuştu gençliğinde. O kızın büyük bir yeteneği olduğunu anladı. Ona bir gün ün ve servet getirebilecek bir yetenekti bu. Tabii eğitilip geliştirilirse.
“Ah kiliseye geldiğime çok mutlu oldum.” dedi Yaşlı Lloyd Hanım.
Solo sona erdiğinde vicdanı, gözlerini ve düşüncelerini Sylvia’dan ayırıp rahibe sabitlemeye mecbur bıraktı Yaşlı Hanım’ı. Rahip, Yaşlı Lloyd Hanım’ın kiliseye kendi hatırına gelmesiyle övünüyordu. Buralarda yeniydi ve Spencervale cemaatinden sadece son birkaç aydır sorumluydu. Kendisi akıllı ufak bir adamdı ve vaazının şöhretinin Yaşlı Lloyd Hanım’ı kiliseye getirdiğine ciddi ciddi inanıyordu.
Ayin sona erdiğinde komşular Yaşlı Hanım’la konuşmaya geldiler. Nazikçe gülümseyip ellerini uzattılar. Mademki doğru yönde bir başlangıç yapmıştı onu şevklendirmek gerekiyordu. Yaşlı Hanım komşularının samimiyetinden memnun kalmıştı. Eski günlerinde gördüğü hürmeti sezinlemişti. Kendisine yaklaşan herkesi göstermeye mecbur bırakan hürmetti işte bu. Yaşlı Hanım demode bonesi ve eski kıyafetine rağmen bu saygıya hâlâ sahip olduğunu görünce şaşırmıştı.
Janet Moore ve Sylvia Gray kiliseden beraber döndüler. “Yaşlı Lloyd Hanım’ı gördün mü?” diye sordu Janet. “İçeri girdiğinde hayretler içinde kaldım. Hatırladığım kadarıyla kiliseye hiç gelmedi. Ne de garip biri öyle. Kendisi çok zengin ama hâlâ annesinin eski kıyafetlerini giyiyor ve asla yeni bir şey satın almıyor. Bazı insanlar onun kötü olduğunu düşünüyor ama…” diyen Janet cömertçe ekledi. “Ben sadece sıra dışı olduğunu düşünüyorum.”
“Onun Bayan Lloyd olduğunu görür görmez anladım. Kendisini daha önce hiç görmediğim hâlde.” dedi Sylvia hülyalı bir şekilde. “Ben de onu bir sebepten görmek istiyordum. Çarpıcı bir yüzü var. Onunla tanışmak, onu tanımak isterim.”
“Bunu yapabileceğini zannetmem.” dedi Janet umursamazsa. “Genç insanları sevmez ve hiçbir yere gitmez. Onu tanımak isteyeceğimi düşünmüyorum. Tanısam ondan korkardım. Haşmetli tavırları ile tuhaf, delici gözleri var.”
“Ondan korkmamalıyım.” dedi Sylvia, Spencer yoluna girdiği sırada kendisine. “Ancak onunla tanışacağım beklentisine de girmemeliyim. Eğer kim olduğumu bilseydi benden rahatsız olurdu. Leslie Gray’in kızı olduğumun farkında değildir herhâlde.”
Demiri sıcakken dövmenin iyi olacağını düşünen rahip, ertesi günü Yaşlı Lloyd Hanım’ı çağırmaya gitti. Onunla ilgili duydukları korkmasına ve titremesine sebep oluyordu. Ancak kadın, soylu tavırlarıyla öylesine hoş bir insandı ki eve döndüğünde Spencervale ahalisinin Bayan Lloyd’u anlamadığını söyledi karısına. Bu kesinlikle doğruydu. Ancak rahibin de onu anlamadığına şüphe yoktu.
Bir nezaketsizlik yapsa da Yaşlı Hanım bunu yüzüne vurmadı. Rahip de ne yaptığını anlamadı zaten. Giderken, “Gelecek pazar kilisede sizi görmeyi ümit ediyorum Bayan Lloyd.” dedi.
“Kesinlikle.” dedi Yaşlı Hanım vurgulayarak.
Temmuz’un ilk günü Sylvia, huş ağacından kayık bir tabağa koyulmuş çilekler buldu kayın ağacının kovuğunda. Bunlar, Yaşlı Hanım’ın kendi gizli yerlerinden birinde bulduğu mevsimin ilk meyveleriydi. Zaten az olan yemeğine lezzetli bir katkı sağlayacak olsalar da onları yemeyi aklından geçirmedi. Sylvia’nın çayını içerken onların keyfini çıkaracağı düşüncesi onu daha çok mutlu ediyordu. O andan itibaren çilekler çiçeklerin yerini aldı. Çileklerden sonra çay üzümü ve ahududu geldi. Çay üzümleri oldukça uzakta yetiştiğinden uzunca yürümesi gerekiyordu. Bazen kemikleri bundan dolayı geceleri ağrırdı ama Yaşlı Hanım buna aldırmazdı. Kemik acısına dayanmak ruhun acısına dayanmaktan daha kolaydı. Ruhu da uzun yıllar