Название | Tarihimizdeki garip olaylar 2 |
---|---|
Автор произведения | Sabri Kaliç |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-8068-68-9 |
İpek Yolu’nun Güvenliği
İlhanlık döneminde, Çin’le Avrupa arasındaki ipek ticareti yolu Türklerin ellerindeydi. İlhanlığın kendisi de aslında bu yolla varoluyordu. Deniz yolu ticareti nasıl Venedik ve Cenova gilbi devletleri yarattıysa, kara yolu ticareti de Büyük Türk İlhanlıklarını ortaya çıkardı. Mançurya’dan Macaristan’a kadar olan büyük ülkede, güvenlik en yüksek derecesindeydi. Sayısız hayvan sürüleri uçsuz bucaksız çayırlarda güvenle otlar, ticaret kervanları Çin’den Avrupa’ya, Avrupa’dan Çin’e güvenle gidip gelirlerdi.
En Önemli Edebi Eserler
Göktürk Yazıtları’ndan, yani Yuluğ Tekin’in eserinden sonra bütün Türk edebiyatının en önemli ürünleri olan iki eser, Divanu Lûgaati’t-Türk ile Kutadgu-Bilik, Karahan’lılar çağında yazılmıştır.
Kutadgu-Bilig, «kutlu bilgi» demektir. Yazarı, Karahanlılar Saray Nâzırı Yusuf Has Hâcib’tir. 1070’te tamamlanmıştır, 7000 beyte yakındır. Kitapta 4 kişi konuşmaktadır:
Adaleti temsil eden «Gündoğdu» adında bir hükümdar. Devlet fikrini simgeleştiren ‘Aytoldu’ adında bir vezir, bu vezirin aklı canlandıran ‘öğdülmüş’ adındaki oğlu ve yine bu vezirin kanaat fikrini temsil eden ‘Udgurmuş’ adlı kardeşi.
Eserin, ‘Fergana Nüshası’, ‘Viyana Nüshası’ ve ‘Mısır Nüshası’ olmak üzere, üç yazma nüshası ele geçmiştir. Bunlardan ikisi Arap harfleriyle, biri Uygur harfleriyle yazılmıştır.
Kullandığı dile örnek iki beyit:
“Körü-berse imdi bu Türk beğleri
Ajun beğlerinde bular yeğleri.”
(Görüverse şimdi bu Türk beyleri – Dünya beyleri içinde bunlardır en iyileri.)
“Bu bir edgü erat anı öğdüler
Biri ısız erdi anı söğdüler.”
(Bu bir iyi idi, onu övdüler – Biri kötü idi, ona sövdüler.)
Divânu Lûgaati’t-Türk’ün yazarı Kaşgarlı Prens Mahmud ise, Kutadgu-Bilig’in kendisine ithaf edildiği Karahanlı İmparatoru Hasan Hakan’ın amcasının oğlu Prens Hüseyin Han’ın oğludur.
Yusuf Has Hacip
Daha sonraki döneme ilişkin olup, yazarı bilinemeyen ‘KITAB-I DEDE-KORKUT’ da, başlı başına bir değerli yapıttır. Günümüz edebiyatında değeri ve önemi gittikçe büyümektedir.
Kutadgu-Bilig ile Kitab-ı Dede Korkut, Türkler Müslüman olduktan sonra yazılmışlardır.
Önemi bakımından bunları Türk destanları, Uygur edebiyatı metinleri, Babur Şah’ın anıları (Bâbur-Nâme), Nevâî’nin Divan’ları, Hamse’si, Muhakemetu’l Lugaateyn’i ve öbür mensur eserleri izler.
Attila’nın Mezarı
Muncuk’un oğlu Attilâ, Hun yabgularından Çiçi Yabgu’nun on ikinci kuşaktan, Mete’nin (Oğuz Han’ın) ise on sekizinci kuşaktan torunudur.
Avrupa Türk-Hun (Kun) imparatoru Attilâ, ağabeyisi Bleda’nın öldürülmesi üzerine 445 yılında tahta geçti, sekiz yıllık bir saltanattan sonra, ikinci eşi Ildike (ya da Ildi- ko) ile evlendiği gece (453) öldü. Attilâ ilk gençliğini bir Roma sarayında geçirdi. Roma kültürünü ve Latince’yi öğrendi, özellikle Roma İmparatorluğu’nun bütün zaaflarını öğrendi ve tahta çıktığı zaman bunlardan dâhice yararlanmasını bildi.
Önce Doğu Roma (Bizans) üzerine yürümüş ve İmparatorluğu yıllık vergiye bağlamıştı. Kendisine çok ağır gelen bu durum dolayısıyla birkaç yıl sonra Bizans İmparatoru vergiyi kesmişti. Attilâ, Belgrad-Niş-Filibe gibi önemli şehirleri alarak Bizans üzerine yürüdü. Gelibolu yarımadasına geldiğinde Bizans ordusu karşısına çıktı ve korkunç bir yenilgiye uğradı. İmparator, eskisinden de ağır bir vergi yükünü kabullenmek zorunda kalarak onu İstanbul kapılarından uzaklaştırabildi.
Bir süre sonra yeniden Bizans’la arası açılan Attilâ, Balkan’larda 70 Bizans şehir ve kasabasını Hun Imparatorluğu’na kattı. Mora’ya ve İstanbul kapılarına kadar Doğu Roma topraklarını çiğnedi. Attilâ’dan son derece ürken Bizans, başkaca kurtuluş yolu göremeyerek, Türk Hakanını zehirletmek üzere bir suikast hazırladı. Ama, bu cana kıyma yarıda kaldı; anlaşıldı. Attilâ, kalın surlarla çepeçevre kuşatılmış Bizans’a elçi gönderdi. Gözdağı vererek, suikastın başı olan Bizanslının teslimini istedi, işin sarpa sardığını anlayıp savaşmaktan çekinen Bizans İmparatoru, suikastı kendi emri ile hazırlamış olan Bizanslının başını kestirip Attilâ’ya yolladı.
Atilla
Avrupa uygarlığının Hun Türklerinden aldığı başlıca öğeleri büyük Fransız tarihçi ve coğrafyacısı Fernanda Grenard şöyle özetler:
“O zamana kadar Avrupalı, iç çamaşır nedir bilmezdi. At koşumları nedir bilmezdi. At eyerlemesinde, askerlikte, binicilikte bilmediği çok şey vardı. Coğrafya kavramı eksikti, bilmediği birçok coğrafya adı, yeri vardı. Batı Roma’nın son İmparatoru olan Romulus’un adına Batı İmparatorluğu’nu yöneten babası Oreste, Attilâ’nın eski bir subayıydı. Askerlik eğitimini Türklerden öğrenip almıştı. İtalya’ya egemen olan ünlü Odoacre da, Attilâ’nın nazırlarından birinin oğluydu.”
Attilâ, tarihin en büyük hükümdarlarında biridir. Amacı, kendisinden önce gelmiş büyük İskender ve Mete gibi, bütün dünyaya egemen olmaktı. Geride, akılların zor kabul edebileceği genişlikte bir imparatorluk bıraktı. Avrupalı ona ‘Tanrının Kırbacı’ demişti. Gerçekten de, Avrupa’nın üzerinden bir kırbaç gibi esti, geldi geçti. Avrupa kavimleri arasında küçük bir azınlıktı Türkler; Attilâ’dan sonra bu geniş toprakları elden çıkardılar. Avrupa Hun İmparatorluğu’nu gösteren harita, Attilâ’nın orta İsveç’ten kuzey Kafkasya’ya, Ren kıyılarından Hazar Denizine kadar uzanan bir devleti gösterir. Bu sınırlar dışında kalan İtalya, Fransa, Balkanlar gibi geniş ülkeler de, Türk cihangirinin bilinegelen akın yerlerinden olmuştur. lldiko adlı bir genç kızla evlenen Attilâ, zifaf gecesinin sabahında yatağında ölü bulundu. Ağzından, burnundan fışkıran kanlarla yatağı kıpkırmızı kesilmişti. Genç karısı, korkudan aklını kaçırmış durumda, odanın bir köşesine büzülmüştü, ölümün şiddetli bir burun kanamasından mı, hastalıktan mı, zehirlenmeden mi ileri geldiği anlaşılamadı. Attilâ, çok büyük bir törenle gömüldü, cenaze altın bir tabuta konuldu. Altın tabut, gümüş bir tabut içine kondu. Gümüş tabut, demir bir tabut içine yerleştirildi. Gömüldüğü yerin belli olmaması için, mezarı kazanlar okla vurulup öldürüldü. Mezarın yanından geçen çayın akma yeri değiştirildi, sular başka yöne akıtıldı.
Din Değiştiren Kağan
Büyük Türk Hakanlığı’nı Göktürklere kaptıran Avarlar (Apar’lar), bir yüzyıl önceki Hun İmparatorluğunun yıkıntısı ve toprakları üzerinde İmparatorluklarını kurmuşlardı. İlk İmparatorları Bayan Kağan’ın beş oğlu vardı, dördünü birden savaşta Bizanslılar öldürdü. Sonuncusunun soyundan gelen Tudun Kağan,