Kahramanların cep aynası. Baltasar Gracián

Читать онлайн.
Название Kahramanların cep aynası
Автор произведения Baltasar Gracián
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-8068-70-2



Скачать книгу

ayrılır ve zamanla eskimiş mesleklerde bile saygınlığa doğru yeni adımlar atar. Horatius, epik şiiri Virgil’e bırakmış, Martialis de lirik şiiri Horatius’a bırakmıştır. Terentius komediyi, Persius hicvi seçmiş, ikisi de kendi alanlarında ilk olmayı umut etmiştir. Cesur hevesler asla basit taklitlere yenik düşmezler.

      Yürekli bir ressam10, Rafael ve Titian gibilerinin önüne geçmenin imkânsız olduğunu görmüş. Rafael ve Titian gibilerin ünü, onlar öldükten sonra daha da canlanarak büyümüş. Bu ressam da tüm yenilikçiliğini kullanmış. Diğer ressamları yalnızca taklit etmekle yetineceği, ince ve titiz resimler yapmaktansa cesur ve kaba bir stil geliştirmiş. Onu eleştirenlere de açık yüreklilikle kaba çizimlere öncelik verdiğini, inceliğin ikinci planda olduğunu söylemiş.

      Bu örnek diğer tüm mesleklerde de yaygınlaşsın, seçkin insanlar bu stratejiyi anlasın. Hem saygın hem de yeni olan şeyler bizim için yüceliğe giden sıra dışı bir yol açar.

      Kahramanca Bir Uğraş

      İki şehir iki kahraman yarattı: Thebai’den Herkül, Roma’dan Cato. Tüm dünya Herkül’ü alkışlarken Cato Roma’nın baş belasıydı. Birine tüm dünya hayranken diğeri kendi şehrinden dışlandı.

      Şüphesiz Cato, Herkül’den üstündü, ihtiyat açısından üstündü. Herkül de Cato’yu şöhret konusunda alaşağı etti.

      Cato’nun işi daha zordu çünkü o halkın canavarlarını ehlileştirmeye uğraşırken Herkül doğanın canavarlarıyla baş etmeye çalıştı. Sonunda Thebai’li daha çok tanındı.

      Aralarındaki fark Herkül’ün takdire şayan, Cato’nunsa tatsız işler yapmasıydı. Herkül’ün şanı dünyanın diğer ucuna kadar uzandı; dünya daha büyük olsa daha da öteye giderdi. Cato’ya gelince, çalışmalarının çirkinliği onu Roma’nın duvarları arasına hapsetti.

      Tüm bunlara rağmen makul insanlar da dahil çoğu kişi, daha çok emek isteyen daha zor işleri, daha çok övgü görecek işlere tercih eder. Çoğu insan az kişinin hayranlığını kaba bir kalabalığın alkışından daha çok arzular. Bu insanlara göre alkış alan işler “cahillerin mucizesidir”.

      Daha önemli bir konunun zorlu, emek isteyen yanını algılayabilenler hem daha az, hem de daha saygın kişilerdir. Azınlıkta olmaları da ne kadar değerli olduklarını gösterir. Kolay şeyleri herkes kolaylıkla algılar, alkış sıradan ve ucuzdur.

      Zeki birkaç kişinin yoğunluğu koca bir ulusun çoğunluğuna tercih edilir.

      Yine de kitlelerin ilgisini kazanmak için takdire şayan bir uğraş ve ihtiyat bulmak yetenek işidir. Sonuçta saygınlık bir kamu işidir ve şöhret evrensel halkın oylamasına bağlıdır. Daha çok insanın dahil olduğu konular daha çok değer görür. Bazı işlerde mükemmelliğe yalnızca hafifçe değinilir ve bu mükemmellik o kadar aşikârdır ki hemen alkışlanır. Emek isteyen konular soyut düşünce gibidir; şöhret, yoruma ve görüşe bağlıdır.

      Hangi uğraşlar takdire şayandır? Herkesin gözü önünde, herkesi tatmin eden ama kişinin itibarına zarar vermeyen uğraşlar. Onursuz olan işlerin yanı sıra gösteriş dolu işleri de bunların dışında tutmak isterim. Bir aktör yaşarken alkış bakımından zengindir, ama öldüğünde itibar bakımından fakir olur. Yaşam sahnesinde asil bir işte yüksek mevkide olmak, işte bu kesinlikle alkışa değer bir şeydir.

      Prensler arasında yalnızca savaşçı olanlar şöhret sahibi oldu, yalnızca bu kişiler büyük insan olarak isim yapmayı gerçekten hak etti. Dünyayı alkışla, asırları şöhretle, kitapları da işleriyle doldurdular çünkü savaş barıştan daha çok alkış getirir.

      Hâkimler arasında en sert ve adil olanı ölümsüzlükle diğerlerinden ayrıldı çünkü zulmetmeden sağlanan adalet insanları gafil merhametten daha çok memnun eder.

      Nükte konularında da alkışa yer vardır. İyi bir konuşmanın tatlılığı ruhu tazeler ve kulaklarımızın pasını siler. Metafizik bir kavramın kuruluğu ise işkence eder, baş ağrıtır.

      En Büyük Hünerinizi Bilin

      İnsanların en büyük kişisel hünerleriyle, en kral yetenekleriyle bağlantı kurabilmeleri zekâdan mıdır yoksa şanstan mı, bilmem.

      Bazılarını kalbi, bazılarını aklı yönetir. Çalışmak için cesareti, savaşmak için nükteyi kullanmaktan daha aptalca bir şey var mıdır?

      Bırakın tavus kuşu tüylerinden, kartal da uçuşundan memnun olsun. Devekuşunun uçmak isteyerek ibretlik bir düşüşe mahal vermesi gülünç olur. Bunun yerine devekuşu da tüylerinin tuhaflığıyla övünmeli.

      Bir insanın herhangi bir işte saygınlık kazanmaması için bir engel yoktur, ama kazananlar o kadar azınlıktadır ki hem eşsiz oldukları, hem de mükemmel oldukları için nadir sayılırlar. Bu insanlar Zümrüdüanka gibidirler, asla şüpheden vücut bulmazlar.

      Kimse kendini en zor uğraşlarda bile yeteneksiz görmez. Kendimize duyduğumuz sevgi gözümüzü kör eder, bizi ancak zaman bu rüyadan uyandırır.

      Saygın bir işte vasat olmak, vasat bir işte saygın olmamak için yapıldığında mazur görülebilir. Ama en saygın işte ilk olmak varken, en düşük işlerde vasat olmak mazur görülemez.

      Adamın biri şair olmasına rağmen yalnızca bir kez gerçek bir şey söylemiş. “Minerva’nın iradesine karşı gelecek ne bir şey söyleyin ne de bir şey yapın.”11 Ama bir insanın kapasitesi konusunda onun inancını sarsmak kadar zor bir şey yoktur.

      Ah, keşke yüzümüz için olduğu gibi anlayışımız için de aynalar olsa! Anlayış kendi kendinin aynasıdır ama kolaylıkla çarpıtılabilir ve karartılabilir. Kendi kendimizin yargıcı olduğumuzda hemen anlaşmanın şartlarındaki boşlukları buluyor, duygularımızdan rüşvet alıyoruz.

      Birçok şeye rağbet etmek, meyletmek harikadır. Doğa, yüzler, sesler ve mizaçlar gibi diğer her şeyi de olağanüstü bir şekilde çeşitlendirmiştir.

      Ne kadar çok zevk varsa o kadar çok meslek vardır. En az itibarlı, en düşük mesleğin bile coşkulu savunucuları bulunur. Bir kralın sezgileriyle bile başarılamayacak bir şey eğilimlerle kolaylaşır. Bir hükümdar insanları sıradan mesleklere “sen çiftçi ol, sen de denizci” diyerek atasaydı, sonunda çaresizce ellerini göklere kaldırıp öyle kalırdı. Kimse bu mesleklerin en şerefli olanından bile memnun kalmaz. Ama seçme şansı kendilerine verilirse insanlar en aşağılık olanını bile körü körüne çekici bulurlar.

      Eğilimler o kadar güçlüdür ki doğru meslekle eşleştiklerinde her şeyi başaracak gücü verebilirler. Ama bu ikisi çok nadiren ahenk içinde bir araya gelir.

      Hernan Cortes uğraşlarını değiştirmeseydi İspanya’nın İskender’i, Doğu Hint Adaları’nın Sezar’ı olamazdı. Bir entelektüel olarak en fazla kabaca vasat bir mevkiye ulaşabilirdi. Bir savaşçı olarak ise dünyayı İskender ve Sezar’la bölüşerek saygınlık mevkinin zirvesine tırmanmıştır,.

      Bu yüzden ihtiyatlı kişiler kendilerini zevklerinin büyüsüne bırakmalılar ve hiçbir zorlama olmadan zevklerini özel yetenekleriyle uyuşmaya ikna etmeliler. Bu kişiler özelliklerinin en büyüğünü bulduklarında bunu da memnuniyetle işe katmalılar.

      Şansınızı Ölçün

      Adı sık sık anılan ama çok az anlaşılan talih, makul ve hatta Katolik açıdan baktığımızda Tesadüf’ün büyükannesinden, ya da her daim yüce divanında bulunan ve bazen kabul edip bazen reddeden Takdiri İlahi’nin evladından



<p>10</p>

Muhtemelen Diego Velázquez (1599-1660).

<p>11</p>

Minerva zanaat, meslek ve sanat tanrıçası; şair ise Horatius’tur.