Название | İslam Tarihi |
---|---|
Автор произведения | Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6865-04-4 |
23
Straos’un Hristiyanlıkta yaptığı görev, bu dinin hemen hemen bütün içeriğinin efsane ve hurafelerden oluştuğunu ispat etmek oluşmuştur. Okuyucularımız bu şahıs hakkında daha önce yazdığımız birkaç satırı hatırlasınlar.
24
İşte bir kere daha görülüyor ki doğal dini, saldırı ve eleştiri dışında tutan Renan, peygamberlik düşüncesini ilave eden İslam dinini de bu ilavesi sebebiyle batıl görülmeyi kabul etmiyor ve buna göre, o, “peygamberlik” fikrini akla ters bulmuyor ve olabilirliğini reddetmiyor.
25
Renan gibi tarafsız ve dâhi bir filozofun, ehl-i sünnet mezhepleri hakkında bu onurlu ve bilimsel şehadetini, Sünnilik adına değil, hak, İslam ve İslam birliği arzusu adına bütün Müslümanların dikkatine sunuyor ve ibret almalarını diliyorum.
26
Engisizyon tarafından verilen ateşte yakma cezası (s.n.)
27
Bu peygamberlerden bazıları Kur’an’da zikredilmiş değildir. Yahudilerle Müslümanların peygamberler hakkındaki itikatları arasında büyük farklar vardır. Yahudilere göre peygamberlik bir tür dinî reislik, bir tür şeyhliktir. Mesela İshak, oğlu Ays’ı yerine peygamber yapmak isterken; Yakup’un annesi, İshak’ın kör olmasından istifade ederek Ays yerine Yakup’u götürdü, o da dua etti ve peygamberlik Ays yerine Yakup’a verildi, diyorlar. Buna göre Cenabıhakk’ın ne yaptığını bilmeyen bir varlık olması lazım geleceği gibi İshak’ın da zahirde ve batında kör olması lazım gelir.
28
Arap Yarımadası’nın tabiat şartları hakkında muhteşem Üstat Şemseddin Sami Bey merhumun “Kamusu’l A’lâm”ındaki derin bir bilgi ve inceleme ürünü olarak yazılmış bölümü alıyor ve bu vesileyle de muhterem üstadın hatırasını saygıyla anıyoruz.
29
Şemseddin Sami, “Kamusu’l – A’lam”, İstanbul, 1316, III, 1806-1810)
30
Hadramut-San’a arasındaki İrem şehri, mermer sütünları sebebiyle bu adla anılmaktadır.
31
Kâbe duvarına asılan ünlü yedi kasidenin ismi.
32
Metinde “Hakem”
33
Metinde “Mudar”
34
Habeşistan; bugünkü Etiyopya, Eritre ve Cibuti toprakları (s.n.).
35
Necaşi: O dönemde Habeşistan kralına verilen unvan. (s.n.).
36
Savmaa: Hristiyan rahiplerinin halktan ilgisini kesip inzivaya çekilmeleri için yapılmış hücre (s.n.).
37
Bizzat var olmayan, ancak herhangi bir mahalle dayanan ve onunla birlikte var olabilen, onun yok olmasıyla ortadan kalkan şey (s.n.).
38
Kelimelerin çokça bilinen manalarını kabul etmede ısrar ederek hiçbir tevili, hatta küçük bir tevili dahi kabul etmeyenler mantıki bir akımla Müşebbihe, Müşahhasa ve benzeri mezheplere kapılmışlardır. Müşebbihe’nin Cenabıhak hakkındaki fikri, Protestanlardan Sebtiyyun mezhebindeki fikre çok benzer. Sebtiyyun Tevrat’ta ne kadar kelime varsa hepsini zahirî ve maddi manasında almaktadır. Mesela “Cenabıhak altın bir taht üzerinde oturuyor.” aynen kabul ediyorlar. Hayatım boyunca tesadüf ettiğim garip şeylerden birini burada aktaracağım: Hapishanede bulunduğum sırada tutuklular arasında bir hoca, bir Bektaşi babası, Sebtiyyun’dan peygamberlik iddiasında bulunan bir Ermeni, Rum papazı olmak için tahsil görmüşken işi kalpazanlığa çevirmiş bir Rum, Venedik manastırında tahsil görmüş bir Ermeni Katolik’i vardı ki odamda toplanır, sohbet ederlerdi. Sebtiyyun’dan olan Con Brader’in itikadı, her üç dine de uymuyordu. Bir gün büyük bir ciddiyetle şu “altın taht üzerinde oturmak” meselesini ona sordular.
İsmail Baba alaylı bir tavırla “Onun için dünyada altın az. Kim bilir kaç milyon kantar altından kendisine bir taht yapmış.” demişti.
Con Brader ise tam ciddiyetle “Tahtın büyüklüğü bilinmiyorsa da altın olduğu kesindir. Zira Tevrat’ın filan ayetinde öyle yazıyor.” cevabını vermişti.
İslami hakikat ile bağdaşması mümkün olmayan fikirlerin, hakikat olan fikirlerden daha kolay yayıldığı görülmektedir. Fakat bundan dolayı İslam kınanamaz.
Mesela Orta Afrika’da ve Büyük Sahra’da çok yaygın ve Malikî âlimlerden birine atfedilen bir eserde şu sözleri okudum:
“Mevcudün fî külli mekânin bi-ilmihi ve mevcudün fî arşihi bi-vücudihi. – Allah her yerde ilmiyle vardır, arşı üzerinde de vücuduyla vardır.”
Avam, vücut kelimesini cisimden başka bir şekilde algılayamayacağından Cenabıhakk’a hem bir mekân hem de sınırlı bir cismaniyet atfedilmiş oluyor. Hâlbuki söz gelimi “vücut” kelimesi ruhani ve manevi bir şekilde kabul edilse bile, yine Allah’ın zatı arş ile sınırlandırılmış oluyor.
39
Bu satırların yazarı, ölüm gününü ve hatta saatini bir kere iki buçuk sene evvel haber veren bir adama ve birkaç kere de ölümünden üç beş gün evvel bildirenlere tesadüf etti.
40
Alak: 96/1
41
Müddessir: 74/1-2
42
Hicr Suresi:15/94