Dorian Gray’in Portresi. Оскар Уайльд

Читать онлайн.
Название Dorian Gray’in Portresi
Автор произведения Оскар Уайльд
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-6485-00-6



Скачать книгу

akraba sevgisi George amca. Senden bir şey almaya geldim.”

      Lord Fermor yüzünü buruşturarak “Tahminimce para.” dedi. “Peki, otur ve anlat bakalım. Gençler bugünlerde her şeyin paradan ibaret olduğunu zannediyor.”

      Paltosunun düğmesini çözerken “Evet.” diye mırıldandı Lord Henry. “Ve yaşlandıklarında bunun gerçek olduğunu öğreniyorlar. Fakat ben paranı istemiyorum. Sadece faturalarını ödeyen insanlar para ister George amca ve ben faturalarımı hiç ödemem. Borç, küçük oğulların sermayesidir, insan borç üstünde gül gibi yaşar gider. Ayrıca, ben daima Dartmoor’lu tüccarlarla iş yaparım, hâliyle onlar da beni asla rahatsız etmezler. Benim istediğim şey bilgi. Faydalı bilgi değil, işe yaramayan bilgiler istiyorum.

      “O zaman sana, parlamento raporlarında yazan her şeyi anlatabilirim Harry. Her ne kadar bu adamlar son zamanlarda bir sürü saçmalık yazsa da. Ben diplomaside görevdeyken her şey çok daha düzgündü. Ancak duyduğuma göre artık sınavla işe alıyorlarmış. Ne beklersin? Sınavlar, bayım, baştan aşağı şarlatanlıktır. Bir adam şayet bir beyefendi ise zaten yeterince bilgilidir, ama bir beyefendi olamamışsa bildikleri onun zararındadır.”

      Lord Henry “Bay Dorian Gray, parlamento raporlarında yer almıyor George amca.” dedi gülerek.

      Kaşları çatılmış bir şekilde, “Bay Dorian Gray mi? O kim?” diye sordu Lord Fermor.

      “Ben de bunu öğrenmek için gelmiştim George amca. Şöyle söyleyeyim: O, Lord Kelso’nun torunu. Annesi Devereux ailesinden, Leydi Margaret Devereux. Bana annesi hakkında bildiklerini anlatmanı istiyorum. Nasıl birisiydi? Kiminle evlendi? Dönemindeki neredeyse herkesi tanırsın sen, onu da tanıyor olma ihtimalin var. Bay Gray ziyadesiyle ilgimi çekiyor şu aralar. Daha yeni tanıdım kendisini.”

      Yaşlı adam “Kelso’nun torunu!” diye tekrarladı. “Kelso’nun torunu!.. Tabii ya!.. Annesini çok yakından tanırdım. Sanırım onun vaftiz törenine gitmiştim. Margaret Devereux çok güzel bir kızdı ve beş parası olmayan genç bir adamla kaçtığında tüm erkekleri şaşkına çevirmişti; adam tam bir hiçti, önemsiz bir alayda astsubay veya onun gibi bir şeydi. Ciddiyim. Tüm olanları sanki dünmüş gibi hatırlıyorum. Zavallı adam, evlendikten birkaç ay sonra Spa’da bir düelloda öldürüldü. Olayla ilgili berbat bir hikâye anlatılırdı. Damadına insan içinde hakaret etmesi için Kelso’nun aşağılık bir serseri olan Belçikalı bir caniye para verdiğini söylediler. Para vermiş bayım, bunu yapması için para vermiş ve bu adam da onu bir hayvan gibi şişlemiş. Tüm mesele örtbas edildi ama ah Tanrı’m, Kelso bir süre sonra kulüpte yemeklerini tek başına yemeye başladı. Duyduğuma göre, kızını yanına geri getirtmişti ama kız onunla bir daha hiç konuşmamış. Ah evet, çok berbat bir olaydı. Kızcağız da bir sene sonra öldü. Ardında bir erkek evlat bırakmış öyle mi? Bunu hatırlamıyorum. Nasıl bir delikanlı? Eğer annesine çektiyse çok yakışıklı bir genç adamdır.”

      Lord Henry “Ziyadesiyle yakışıklı.” diye tasdik etti.

      “Umarım doğru kişilerin himayesine girer.” diye devam etti yaşlı adam. “Eğer Kelso çocuk için doğru olanı yaptıysa eline yüklü miktarda para geçmiş olması lazım. Annesinin de parası vardı. Dedesi üzerinden, Selby’lerin tüm mal varlığı ona geçmişti. Dedesi Kelso’dan nefret ederdi, onun itin teki olduğunu düşünürdü. Gerçi o da çok farklı biri değildi. Bir seferinde ben oradayken Madrid’e gelmişti. Aman Tanrı’m, ondan resmen utanmıştım. Kraliçe eskiden bana tarifeleri yüzünden sürekli arabacılara çatan İngiliz’in kim olduğunu sorardı. Bu mevzudan epeyce hikâye çıkardılar. Bir ay boyunca hanedanlık makamına çıkmaya cesaret edemedim. Umarım torununa, arabacılara davrandığından daha iyi davranmıştır.”

      Lord Henry “Bilmiyorum.” diye cevap verdi. “Çocuğun yüklü bir servete kavuşacağından şüphem yok. Henüz reşit değil. Selby Şatosu’nda oturuyor. Bana söylemişti. Ayrıca… Annesi çok mu güzeldi?”

      “Margaret Devereux gördüğüm en güzel kadınlardan birisiydi Harry. Şu evlilik işine neyin sebep olduğunu hiçbir zaman anlayamadım. Kimle istese evlenebilirdi. Carlington onun için kafayı yedi. Romantik bir kadındı aslında. O ailedeki tüm kadınlar öyleydi. Ne var ki, ailenin erkekleri katır kadar çirkindi. Ah Tanrı’m, ne muhteşem kadınlardı! Carlington onun ayaklarına kapanmış. Bana bunu kendisi söylemişti. Kız da onunla alay etmiş; ama o zamanlarda Londra’da o adamın peşinden koşmayan bir tek kadın yoktu. Bu arada Harry, uygunsuz evliliklerden bahsetmişken, babanın bana söylediği, Dartmoor’un bir Amerikalıyla evlenmek istediğiyle ilgili şu saçmalık neyin nesi? İngiliz kızları ona yetmiyor mu?”

      “Bu aralar Amerikalılarla evlenmek oldukça revaçta George amca.”

      Lord Fermor masaya yumruğunu vurarak “İngiliz kadınlarını tüm dünyaya karşı savunurum Harry!” dedi.

      “Bahisler Amerikalıların üzerinde.”

      “Çok fazla tutunamazlar, bana söylenen bu.” diye homurdandı amcası.

      “Uzun süren nişanlılık onları bitap düşürür ama engelli koşularda onların üstüne yoktur. Üstünlük sağlamayı biliyorlar. Dartmoor’un pek şansı olduğunu düşünmüyorum.”

      Yaşlı adam “Peki hangi aileden geliyor?” diye homurdandı. “Bir ailesi var mı bu arada?”

      Lord Henry başını salladı. Ayrılmak için ayağa kalkarken “Amerikalı kızlar ailelerini gizlemek konusunda, İngiliz kadınlarının geçmişlerini gizlemeleri kadar başarılılar.” dedi.

      “Domuz kasabı olmasınlar?”

      “Dartmoor’un iyiliği için umarım öyledirler George amca. Duyduğuma göre domuz konserveciliği Amerika’daki en kazançlı mesleklerden birisiymiş, tabii siyasetten sonra.”

      “Kız güzel mi?”

      “Güzelmiş gibi davranıyor. Amerikalı kadınların çoğu böyle davranır. Cazibelerinin sırrı bunda yatıyor.”

      “Bu Amerikalı kadınlar neden kendi ülkelerinde kalmıyorlar? Bize her zaman, orasının kadınların cenneti olduğundan bahsederler.”

      “Öyle zaten. Bu yüzden, tıpkı Havva gibi, oradan çıkmaya can atıyorlar.” dedi Lord Henry. “Hoşça kal George amca. Biraz daha kalırsam öğle yemeğine gecikeceğim. İstediğim bilgileri paylaştığın için teşekkür ederim. Daima yeni arkadaşlarım hakkındaki her şeyi öğrenmek hevesindeyken eski dostlarım hakkında hiçbir şeyi bilmek istemem.”

      “Öğle yemeğini nerede yiyeceksin Harry?”

      “Agatha teyzemlerde. Kendimi ve Bay Gray’i yemeğe davet ettirdim. Kendisi teyzemin son gözdesi.”

      “Hıh! Agatha teyzene söyle, beni artık şu bağış talepleriyle rahatsız etmesin. Bıktım artık. Bu nazik hanım, onun saçma hevesleri için çekler yazmaktan başka işim olmadığı fikrine nereden kapıldıysa!”

      “Peki George amca, ona söylerim, ama bir tesirim olacağını sanmıyorum. Hayırsever kişiler, insan mantığından mahrumdur. Onların ayırt edici özelliği bu.”

      İhtiyar beyefendi onaylar biçimde homurtular çıkardı ve uşağını çağırmak için zili çaldı. Lord Henry alçak kemerin altından geçip Berkeley Meydanı’na doğru yürümeye başladı.

      Demek Dorian Gray’in aile geçmişi böyleydi. Üstünkörü anlatılan bu hikâye, içinde gizlediği tuhaf ve modern sayılabilecek romantizmiyle onu etkilemişti. Delice bir tutku için her şeyini riske atan, güzel bir kadın. Çirkin, hain bir günahla son bulan, mutluluk taşan, deli dolu haftalar. Izdırapla geçen ayların ardından acılara gözünü açan bir bebek. Ölümün alıp götürdüğü bir anne, yalnızlığa ve