"Ödüllü oyun yazarı Ali Cüneyd Kılcıoğlu kaçınılmaz acıları kendine has karanlık mizahıyla hafiflettiği öykülerde, yitip gidenlerin ardından ayakta kalma uğraşı veren, şehrin hoyratlığında savrulmuş insanlardan yükselen kakofoniyi dinlemeye davet ediyor okuru. Kayıplar, anlaşmazlıklar ve talihsizliklerle gölgelenen hayatlarında hem suçluyu aramaktan hem de kendini suçlamaktan yorulmuşlarla bir yas orkestrası kuran Kılcıoğlu, sıradanlaşan acının her aşamasını tanıdık karakterlerle resmediyor. Unutmak isteyip de unutamamak, umudu ve umutsuzluğu paylaşmak, geçmiş ve gelecekle hesaplaşmak ve nice insanlık hali üzerine on beş öykü…"
"Yokuş Aşağı Portakallar'da yaşamları farklı mecralarda akmış kadınların birbirine değen ve gittikçe iç içe geçen hikâyeleri tek bir çatı altında ustalıkla toplanıyor. Mahkûm edildikleri çukurdan, kangrenleşmiş yaralarına rağmen, er kişiden aman dilemeden çıkmaya çabalayan karakterlerin her birinin yolu incelikle örülüyor ve kadın dostluğunun girift veçhelerine vararak okurunu yüreklendiriyor. Zeynep Uzunbay, binlerce kadınlık hali arasından kendi sesimize kavuşmamız için bizi uzun yollarda, derin ve puslu vadilerde gezdirirken, sorularına rüzgârın fısıltıları eşlik ediyor."
Oruç Aruoba'dan «mürekkep = kan» denklemine yaklaşan bir mektup-kitap: Bir sonraki gece olmayabilecekken, bıçak sırtında yazılmış, bıçak gibi bir metin.
"Baktıkça hatırlamak, hatırladıkça acılanmak, acılandıkça nefes almak için…"« Adem'e başkaldırdığı için cennetten kovulan, artık pek hatırlanmayan ve belki de hep yanlış aktarılan Lilith'in hikayesi tarihin içinde kaybolmadı aslında, döne döne, başka yerlerde başka kimliklere bürünerek geri geldi hep. Dünyada lanetlenmiş ve önyargı duvarlarıyla etrafları sarılmış Lilithler yaşıyor hâlâ. Onlardan birinin, Lamia'nın hikayesini anlatıyor Esra Pekin. Bir bütün olmayı geri dönülmez tehlikeli bir oyun haline getiren iki kardeşin ihanetleri,aşkları, çelişkileri, saflıkları ve kötülükleri; Lamia'nın içindeki intikamla, Lamia'nın gücüyle, güçsüzlüğüyle, suçuyla, cezasıyla çarpışıyor. Tüketimin vazgeçilmez bir alışkanlıktan, adaletin sözlükte bir kelimeden ibaret olduğu bu dünyada,eşitliği kendine bahşedilen güçle sağlamaya çalışan bir kadının hikâyesi Lilith. Şimdi, Önce, Daha da Önce ve Fi Tarihi olarak katman katman ilerleyen roman, tarihin ödüllendirdiği „„masumiyete““, cezalandırdığı»"suçluluğa"« çomak sokuyor. Bildiğiniz tüm öyküleri ters yüz ediyor.»
"Nobel ödüllü André Gide'in ilk büyük edebi başarısı olarak kabul edilen Dar Kapı, otobiyografik paralelliklere rağmen yazarın edebi arayışlarının ürünüdür: Din, ahlak, aşk, fedakârlık, erdem arasındaki geçişkenlikler üzerinde yükselen eser nihayetinde, geleneksel trajedinin yepyeni bir zeminde inşasına varır. Uhrevi yolların, zoru seçmenin erdemine vurgu yaparken girdiği dolambaçlı yolda hayatı ve dolayısıyla düşünceleri doğallığında dindışı bir alana doğru serpilten, bu yönüyle bir büyüme öyküsü olarak da değerlendirilebilecek Dar Kapı, insan ruhunun derinliklerine uzanan bir yolculuğun kapısıdır. İlahi lütuf ile mukadderatın kollarında açmazlara sürüklenen duygulara ve kontrolü elden yiten yaşamlara eleştirel bir bakış…"