Savaşin Armağani . Морган Райс

Читать онлайн.
Название Savaşin Armağani
Автор произведения Морган Райс
Жанр Героическая фантастика
Серия Felsefe Yüzüğü
Издательство Героическая фантастика
Год выпуска 0
isbn 9781632917492



Скачать книгу

tökezledi. İkisi de doğruldular ve yamaca tırmanmaya devam ettiler. Loti giderek artan ısıda yukarı tırmanırken soluklanmaya çalıştı. Ama bu sefer yukarıya bakınca, içine bir iyimserlik çöktü ve kalbi yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Nihayet, bir plan yapabilmişlerdi.

      Loti erkek kardeşinin asla o kadar cesur olabileceğini, o tür bir risk alabileceğini ve İmparatorlukla yüzleşebileceğini düşünmemişti. Ama o sırada ona bakarken, onun bakışlarındaki çaresizliği ve artık onun gibi düşünmeye başladığını görebiliyordu. Onu daha farklı bir gözle gördü ve bu yüzden çok takdir etti. Kardeşinin planı tıpkı kendisinin yapacağı türden bir plandı.

      “Ya prangalarımız ne olacak?” diye fısıldadı Loti ustabaşılarının bakmadığı bir anı yakalayarak.

      Loc başıyla işaret etti.

      “Adamın eyerine dikkatle bak.”

      Loti oraya bakınca, eyerden uzunca bir kılıç sarktığını fark etti. Bunu prangalarını kesmek için kullanabileceklerini anladı. Oradan kaçabilirlerdi.

      Yakalandığından beri ilk kez umutlanan Loti yamacın tepesindeki diğer kölelere baktı. Hepsi de mahvolmuş erkekler ve kadınlardı; dalgın dalgın, iki büklüm halde yaptıkları işle ilgileniyorlardı ve bakışlarında hiçbir bir direnç ifadesi yoktu. Loti onların kaçışına yardım edemeyeceklerini anladı. Bu da onun için sorun değildi… Onların yardımına ihtiyaçları yoktu. Tek bir fırsata ihtiyaçları vardı ve tüm o diğer köleler dikkat dağıtmaya yarayacaktı.

      Loti ensesinde yine sert bir tekme hissetti ve öne doğru tökezleyip yüz üstü toprak zemine yığıldı. Ama tam o sırada yamacın tepesine de varmışlardı. Güçlü ellerin onu ayağa kaldırdığını hissetti ve arkasına bakmak isterken ustabaşı onu bir kez daha tekmeledi ve onları orada bırakarak yamaçtan aşağı inmeye koyuldu.

      “Sıra olun!” diye bağırdı yamacın tepesindeki tek ustabaşı.

      Loti adamın nasırlı ellerini boynunda hissetti. Adam onu itince, prangaları çıngırdadı ve Loti apar topar kölelerden oluşan çalışma alanına girdi. Ona ucunda demir bir parça bulunan uzun bir çapa verdiler. Sonra, ustabaşı onun diğerleriyle birlikte çalışmasını işaret etmek için bir tekme attı.

      Loti yanına bakınca, Loc’un ona imalı bir tavırla başını salladığını gördü ve ya o anda ya da hiç diye düşünerek damarlarında akan kanın alev alev yandığını hissetti.

      Loti bir çığlık atarak çapayı kaldırdığı gibi savurdu ve var gücüyle adamın üstüne indirdi. Tok bir ses duyup çapanın adamın başının arkasına indiğini görünce de şok içinde kaldı.

      Loti o kadar hızlı ve kararlı bir biçimde saldırmıştı ki, adamın bunu beklemediği belliydi. Tepki verecek vakti bile olmamıştı. Belli ki etrafları tüm o ustabaşılarıyla sarılı olan ve kaçacak hiçbir yeri olmayan kölelerden hiçbiri o tür bir şeye asla cesaret edemezdi.

      Loti çapanın titreşimini kollarının ve ellerinin her yerinde hissetti ve şok ve memnuniyet içinde adamın öne doğru tökezleyip düşüşünü izledi. Sırtı kırbaç darbelerinden hala yanarken, adamın o halini görmek bir intikam gibi gelmişti.

      Erkek kardeşi öne çıkıp kendi çapasını kaldırdı ve ustabaşının kıvranmaya başladığın görünce başının hemen arkasına bir darbe daha indirdi.

      Adam en sonunda hareketsiz kaldı.

      Loti nefes nefese ve ter içinde, kalbi hala gümbür gümbür atarken şaşkınlıkla adamın kanıyla kaplanan çapayı düşürdü ve kardeşine baktı. Başarmışlardı.

      Loti etraflarındaki diğer kölelerin merak dolu bakışlarını hissetti. Ağızları açık bir halde onları izlediklerini gördü. Hepsi çapalarına yaslanmış ve çalışmayı kesmişti. Onlara dehşet dolu bir şaşkınlıkla bakıyorlardı.

      Loti kaybedecek vakitleri olmadığını biliyordu. Hala prangalı olduğu Loc’la birlikte zertaya koştu, iki eliyle eyerden sarkan uzun kılıcı havaya kaldırıp arkasına döndü.

      “Dikkat et!” diye bağırdı Loc’la.

      Loc ablası kılıcı var gücüyle indirirken ve zincirlerini keserken dikkat kesildi. Kılıç kıvılcımlar saçtı ve Loti sevinçle zincirlerinin birbirinden ayrıldığını fark etti.

      Tam gidecekken birisinin bağırdığını duydu.

      “Ya biz ne olacağız!” diye bağırdı bir köle.

      Loti sesin geldiği yere bakına, diğer kölelerin prangalarını tutarak koşa koşa yanlarına geldiklerini gördü. Arkasına bakıp onları bekleyen zertayı görünce, zamanın artık iyice değerlendiğini anladı. En kısa zamanda, doğudaki Volusia’ya, Darius’un gittiğini bildiği son yere doğru yola çıkmak istiyordu. Belki onu orada bulabilirdi. Ama bir yandan da erkek ve kız kardeşlerini orada prangalı bırakmak içine sinmiyordu.

      Kölelerin arasına dalıp hepsi serbest kalana dek prangalarını kesti. Artık serbest kaldıkları için nereye gideceklerini bilmiyordu, ama en azından özgürlüklerini diledikleri gibi kullanabilirlerdi.

      Loti dönüp zertanın sırtına atladı ve Loc’a elini uzattı. Loti ona sağlam elini uzatınca, Loti onu yukarı çekti. Sonra da zertanın böğrüne sert bir tekme attı.

      Zerta koşmaya başlayınca, Loti özgür kaldığına sevindi, ama uzaktan kaçtıklarını gören İmparatorluk ustabaşılarının bağırışlarını duyabiliyordu. Buna rağmen hiç beklemedi. Zertayı doğrudan yamaçtan aşağı doğru ve aksi yöndeki yokuşa yönlendirdi; kendisi ve erkek kardeşi çölden ve ustabaşılarından uzaklaşıp özgürlüğün diğer tarafına doğru ilerlemeye başladılar.

      DOKUZUNCU BÖLÜM

      Darius şok içinde başını kaldırdı ve üstüne eğilmiş olan gizemli adamın gözlerine baktı.

      Adam babasıydı.

      Darius onun gözlerine bakarken, tüm zaman ve mekân mevhumunu yitirdi ve tüm hayatı o anda dondu. Tüm parçalar yerine oturmuştu: Darius’un onu ilk gördüğü andan itibaren hissettiği şey artık anlam kazanmıştı. O tanıdık görünümü, bilincini kurcalayan o tuhaf şey ve tanıştıklarından beri onu rahatsız eden o his artık gizemini yitirmişti.

      O adam babasıydı.

      Bu sözcük bile ona gerçekmiş gibi gelmiyordu.

      Adam Darius’un hayatını bir İmparatorluk askerinden gelen ölümcül bir darbeyi engelleyerek kurtardıktan sonra üstüne eğilmişti. Darbe isabet etmiş olsaydı, Darius ölürdü. Adam Darius ölmek üzereyken tek başına arenaya girerek kendisini riske atmıştı.

      Her şeyi onun için tehlikeye atmıştı. Oğlu için. Ama neden?

      “Baba,” dedi Darius fısıldayarak ve hayret dolu bir sesle.

      Darius bu adamla, bu muhteşem ve hayatında tanıdığı en harikulade savaşçıyla bir bağı olduğuna gururlandı. Günün birinde kendisi de onun gibi muhteşem bir savaşçı olabilirmiş gibi hissetti.

      Babası eğilip elini sıkıca kaslı eliyle tuttu. Darius’u ayağa kaldırdı. Darius ayağa kalktığı anda, yeniden doğmuş gibi hissetti. Savaşmak ve hayatına devam etmek için bir nedeni varmış gibi hissediyordu.

      Darius hemen yerden düşürdüğü kılıcı aldı ve babasıyla birlikte dönüp yaklaşan İmparatorluk askerlerine baktı. O korkunç yaratıkları babası tek başına öldürdüğünden, borazanlar