Название | Bir Japon Kızının Amerika Günlüğü |
---|---|
Автор произведения | Yone Noguchi |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 9786258361407 |
Bir Japon Kızının Amerika Günlüğü
Yone Noguchi, hem İngilizce hem de Japonca olarak birçok eser kaleme almıştır. Etkili bir şiir, kurgu, deneme ve edebi eleştiri yazarıydı. Batıda Yone Noguchi olarak bilinir. Ünlü heykeltıraş Isamu Noguchi’nin babasıdır.
Macidegül Batmaz, İzmir’de doğdu. İzmir Kız Lisesi’nde ortaöğrenimini tamamladıktan sonra Ege Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı ile Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümlerinde eğitim gördü. Ardından Hacettepe Üniversitesi Türkoloji Bölümü’nde ‘’Eski Uygur Türkçesinde Tıp terimleri’’ adlı tez çalışmasıyla yüksek lisansını tamamladı. Almanya ve Belarus’ta dil eğitimi aldıktan sonra çevirmenlik alanına yoğunlaşarak çeşitli yayınevleri ve web siteleri için çeviri ve içerik üretme projelerinde yer aldı. Halen Uluslararası İlişkiler alanında yüksek eğitimini tamamlamaya çalışmakta ve Maya Kitap için kitap çevirileri yapmaktadır.
Japonya İmparatoriçesi Majesteleri HARUKO’ya,
Çocukluğumdan beri sizin şahane güzelliğiniz, benim için hem ihsan hem de ilham kaynağı olmuştur.
Tokyo sokaklarından geçtiğiniz zaman görkemli mevcudiyetinizi nasıl da sevinç dolu bir hayranlık içinde seyrederdim! Gözden kaybolduğunuzda ne hüzünlü bir his kaplardı yüreğimi! Sizin kızlarınızdan biri olduğumu bilseydiniz keşke! Yaptığım her şeyin annemize sunulmasına uzun zaman evvel karar vermiştim. Keşke kendi anneme diyebilseydim! Siz annemsiniz, ey ilahi kadın!
Amerika yolculuğum hakkındaki sade günlüğümü yayımlıyorum.
İşte bu günlüğü naçizane size armağan ediyorum sevgili imparatoriçemiz! Dileğim, kızlarınızdan birinin yabancı bir ülkede birkaç hoş saat geçirmiş olduğunu onaylamaya lütfetmenizdir.
Okyanusa Açılmadan Önce
Hayatımın yeni sayfası açılıyor.
Denizaşırı bir gezi, yani Amerika’ya seyahat sıradan bir olay değil.
Hakikaten, sülalemizin altı yüz yıllık tarihindeki ilk büyük olay bu.
Bugün çiyleri hüpleten bir kelebeği düşlediğim Amerika rüyam, bahçemdeki yüz güvercinin sanatsız cıvıltıları yüzünden bölünüverdi.
“Cik, cik! Cik, cik, cik!”
Yaramaz güvercinler!
Rüyam aptalcaydı ama çok güzeldi.
Her rüya aptalcadır ve bu yüzden de şiire benzer.
Ah, şu rüyam bir gerçek olsa!
Neşeli çocukların sokağa yayılan sesleri dinmişti. Hasat dolunayı gökyüzünde “Nono Sama”nın sarı bir halesi gibi parlıyordu. Küçücük karıncalara kadar kutsal Mitsuho No Kuni’de bulunan her şey, güzelliğin ilham verici ve tatlı ışıklarında yıkanıyordu. Havada, işitilmeyen ama hissedilen o sakin şarkı vardı.
Böylesi hoş bir saati evde tembellik ederek harcamak bir suç olurdu.
Hizmetçimle birlikte Konpira tapınağına doğru yavaş yavaş yürüdük.
Kızın tatlı patatesleri andıran kırmızı iri parmakları bu gece o kadar da kötü gözükmüyordu zira dolunay her türlü çirkinliği güzelleştiriyordu.
İmparatorumuz kadınların dolunay haricinde dışarı çıkmasını yasaklayan bir ferman çıkarmalı.
Güzellik olmadan kadın hiçbir şeydir. Yüz bütün ruhtur. Bana bir çift koyu kadife göz bahşedilmemişse, ölmeyi tercih ederim.
Kadınların bile yaşlanmak zorunda olması ne yazık!
Yüzümdeki aptal bir kırışıklık dahi beni şaşkına çevirmeye yetecektir.
Gururum, ipek ciltli ince parmaklarımın arasında.
Amerika’ya varmadan evvel gül pembesi tırnaklarımı dikkatle temizleyeceğim.
Ahşap takunyalarımızın sesi, göğe ulaşan ahenkli bir dua gibi hoş geliyordu kulağa. Japonlar ayakkabılarıyla bile müzik yapmaya alışkındır. Girişinde bir fener bulunan her ev, içeride binlerce putun özenle saklandığı bir tapınak gibidir.
Tanrı Konpira için diz çöktüm.
Ne türden bir tanrı olduğundan bihaberdim. Bu yüzden ona nasıl hitap edeceğimi bilmiyordum.
Eve vardığımda susamıştım. Kuyudan bir kova su çekmeden önce içine baktım. Ay ışığı, sulara doğru güzelce süzülüyordu.
Kaplumbağa kabuğundan yapılmış tarağım başımdan kuyuya düştü.
Ta aşağıdaki sular, Amerikey’e1 gidecek olmam sebebiyle beni içtenlikle tebrik ederek gülümsüyordu.
Amerikan elbiseleriyle nasıl görüneceğimi düşündüm durdum bütün gün.
Yeni ayakkabılarım ve altı çift ipek çorabım geldi.
Ah, çoraplarımın Nippon ipeğinden olmasını ne çok istemiştim!
Bir çift çorabın fiyatı 4 yen.
Ne savurganlık! Ne kadar da pahalı!
Çıplak ayakla gezmemek için hiçbir sebep göremiyorum.
Tabii ki bu, ayakların şekline bağlı.
Bir Japon kızının ayakları pek şirindir. Düz ve kavissiz biçimleri, acıklı kadınsılıklarını gösterir.
Ayaklar, avuç içleri kadar çok şey söyler.
Ayaklarıma da tıpkı ellerim gibi yorucu bir özenle baktım. İşte şimdi Amerika’nın ağır ve sıkı ayakkabılarına girmek zorundalar.
Yine de ayaklarımı böylesi muhteşem ipeklerle sarmak hiç fena bir şey değil.
Ayakkabılarım olağanüstü bir şekle sahip. Hafif de topuklu.
Bu ayakkabıların beni daha uzun göstermesinden çok memnunum.
Üç yaz evvel diktiğim bir bambu ağacı, alışılmamış derecede hüzünlü gölgesini odamın yuvarlak kâğıt penceresine fırlatıp fısıldıyordu: “Sara! Sara! Sara!”
Bu ses bana soluk bir sayonara2 gibi geldi.
(Bu arada bambu ağacımın sivri uçları, yeni Amerikan şapkamın devekuşu tüylerine benziyor.)
“Sayonara” hiç bu denli hüzünlü ve heyecanlı gelmemiştir kulağa.
Kamelyalar ve kasımpatı çiçekleri arasındaki “evim güzel evim”e on gün içinde veda edeceğim. “Belgic” adlı gemi önümüzdeki ayın altısında Yokohama’dan ayrılacak. Sevgili amcam Amerika’ya yapacağım yolculukta şaperonum3 olacak.
Amerikan dergilerindeki resimleri makasla kestim.
(Hepsi yıpranmış eski sayılardı. Yeni sayıları kendi ülkelerinde satıyorlar. Unutulmuş eski yıldızlar sönük bir tur için köylere dağılır. İşte dergiler de böyle. Sanırım, Japonya’ya sadece işe yaramaz sayılar getiriliyor.)
Resimler bana uzun eteğin nasıl giyildiğini gösterdi. (Meriken bir kadınlar ülkesidir. Bu yüzden dergilerdeki resimler genellikle kadınların resimleri diye düşünüyorum.) Sokakta hoş ve çekici gözükme “işi”, bunu bilmekten ibaret. Anladığım kadarıyla Amerikan hanımlarının zarafeti, yılansı kıvrımlarında ve ince bellerinde gizli.
Kadın güzelliğin kölesidir.
Yeni korsemi taktım. Ama öyle çok sıkmışım ki canım yandı.
Kalbim bir tarlakuşuydu.
Bir okul şarkısından
1
Kitabın orijinalindeki Amerikey ve Meriken şeklindeki yazım tercihi, çeviride de korunmuştur. (e.n.)
2
Hoşça kal. (e.n.)
3
Dadı. (e.n.)