KUYRUKLU YILDIZ ALTINDA İZDİVAÇ. H.RAHMİ GÜRPINAR

Читать онлайн.
Название KUYRUKLU YILDIZ ALTINDA İZDİVAÇ
Автор произведения H.RAHMİ GÜRPINAR
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-8035-43-8



Скачать книгу

gümbür gümbür başımıza indirirse kedi kuyruğunu sen o zaman görürsün… Aman, bu şimdiki tazeler… Ne işitirlerse hemen görmeye kalkan bu deli kızlar…”

      Bedriye Hanım: “İrfan Bey, kitaptaki birçok kuyruklunun içinden bir tanesini parmağıyla göstererek, ‘Gelip de bize çatacak diye korktuğumuz haspa işte bu!’ dedi.”

      Emeti Hanım: “Kız, nasıl şey? Tarif et. Meraktan çatlayacağım. Ben de gidip göreyim bari.”

      Bedriye Hanım: “Ah, nasıl tarif edeyim, anacığım? Denizkızı mı desem, Ankara keçisi mi, yoksa Van kedisi gibi mi desem? İşte öyle saçaklı bir kafa… Badem gibi çekik çekik gözler… O taranmış, beyaz keten gibi nurlu saçlar… Ta topuklara kadar inmiş…”

      Emeti Hanım: “Kız, ihtiyar mı? Ak saçlı mı?”

      Bedriye Hanım: “A, anlaşılan o ki ihtiyar… Âdeta akbaba… O kitapta yazıyor, bilmem kaç yüz yaşındaymış.”

      Emeti Hanım: “Bize dokunmasın da Cenab-ı Mevla daha uzun ömürlü etsin.”

      Mebrure: “Anne ne olur, biz de gidip görelim.”

      Emine Hanım: “Gideriz, görürüz. Gürültü etme. Haydar uyanacak.”

      Bedriye Hanım: “Adı da var. Dur bakayım neydi? Şey… Halamın yıldızı!”

      Emeti Hanım: “Ah, çarçabuk kuyrukluyla hısım akraba oluverdiler. Onların halasıysa iki gözüm, benim de teyzem olsun, bize dokunmasın.”

      Mebrure: “Benim de büyük anam olsun.”

      Bedriye Hanım: “Benim de kaynanam olsun bari…”

      Hep bir ağızdan birer kahkaha salıverdiler. Gürültüden salıncaktaki Haydar uyanır. Bir ağlama, bir yaygaradır başlar. Emine Hanım, pencereden çekilip çocuğu sallayarak:

      Uyandı oğlan a dostlar ninniii

      Haydi gidin hoşhoşlar ninniii

      Benim yavrum uyanacak ninniii

      Gülüşmeyin hanımlar ninniii

      Ee… e… eh…

      Emeti Hanım: “Kızım Bedriye, kuyrukluyu kaynanana benzetme. Eğer hırçınlığı ona çekerse maazallah, bu dünya altüst olur.”

      Bir ikinci kahkaha sağanağı başladığı sırada Emeti Hanım’ın başı birdenbire duvarın arkasından kaybolur, sesi kesilir.

      Bedriye Hanım, Mebrure’ye: “A, hatun ne oldu? Birdenbire lakırdıyı kesti. Ortadan kayboldu.” (Haykırarak): “Emeti Hanımcığım? Düştün mü, ne oldun?”

      Emeti Hanım, biraz derinden: “Ah, ne olacağım? Üstüne bastığım küfenin dibi çıktı. Göğsüme kadar içine gömüldüm. Ne kalçam, ne kuyruk sokumum kaldı. Hep sıyrıldı. Hurda oldum, şöyle hurda… Nene lâzım senin a alık kahpe! Küfeye çıkıp da komşularla çene yarıştırırsın?”

      Bedriye Hanım: “A, vah vah! Gördünüz mü zavallının başına geleni? Evde kimse yok mu Emeti Hanımcığım?”

      Emeti Hanım: “Yok ya! Oğlan okulda. Hayriye’m de etekliğinin etrafına makine çevirmeye Bedestenlilerin evine gitti.”

      Bedriye Hanım yazıklanarak: “A, onlar gelinceye kadar ne yapacaksın küfenin içinde?”

      Emeti Hanım inleyerek: “Ah, ne yapacağımı bilir miyim yavrum? Kapana tutulmuş fare gibi bunun içinde oturacağım.”

      Bedriye Hanım: “Şöyle biraz çalış çabala bakalım. Belki çıkarsın.”

      Emeti Hanım, sağına soluna kıvranıp çıkmaya uğraşarak: “Ah, mümkün değil, küfenin ağaçları böğrüme batıyor. Tıpkı kapana benziyor. İçine girmesi kolay da çıkması zor.” (Ağlamaya başlayarak): “Ne yapacağım ben şimdi?”

      Emine Hanım, salıncağın başında ninnisine devamla:

      Pek yaramaz susmuyor ninniii

      Ne desem uyumuyor ninniii

      Kuyrukludan korkmuyor ninniii

      E yavruma e…e… eh…

      Mebrure, pencereden başını uzatabildiği kadar uzatarak komşuya doğru sarkıp: “Bedriye teyze, yıldızın gözleri tarif ettiğin kadar gerçekten güzel mi?

      Bedriye Hanım: “Pek alımlı. Çizgili çizgili, görsen…”

      Mebrure: “Ya saçlar?”

      Bedriye Hanım: “İpek gibi beyaz. Uzun mu uzun, topuklarını dövüyor.”

      Mebrure: “Ah, bir kere görsem! Meraktan çıldıracağım.”

      Emeti Hanım, küfenin içinden haykırarak: “Orada vıcır vıcır ne konuşuyorsun? Ben bu dar yere bir kere düştüm. Bana oldu olacak. Burada bunalıyorum. Benimle de konuşunuz bari de biraz eğleneyim. Sıkıntıdan patlayacağım.”

      Bedriye Hanım: “O küfenin içinde ne kadar duracaksın?”

      Emeti Hanım: “Birisi gelip de beni kurtarıncaya kadar.”

      Bedriye Hanım: “Ne zaman gelecekler?”

      Emeti Hanım: “Allah bilir.”

      Bedriye Hanım: “Kapı çalınırsa kim açacak?”

      Emeti Hanım: “Ervâhiler!”10

      Bedriye Hanım: “Hayriye Hanım’da anahtar yok mu?”

      Emeti Hanım: “Var.”

      Bedriye Hanım: “Eh, öyleyse tamam; fakat o gelinceye kadar anacığım, sen üşüyeceksin.”

      Emeti Hanım: “Yarı belimden aşağısı buz kesildi. Dondum zaten. Bütün yellerim, kulunçlarım ayaklanacak.”

      Mebrure: “Hanım teyze, halamın yıldızı sakallı mı, bıyıklı mı?”

      Bedriye Hanım: “Sakalı, bıyığı belli değil ki. Yüzü gözü tüy içinde.”

      Emeti Hanım: “Bedriye kızım, kuyrukluyu Mebrure’ye çok övme. Baksana, bıyıklı mı diye sorup duruyor, erkek zannediyor. Şimdiki tazelerin gönülleri pek arsız… Belki seviverir. Aya, güneşe âşık olan budalalar çok…”

      Mebrure, dargın: “Emeti Hanım’ın da söylediği söze bakınız. Ben onun için mi sordum?”

      Emeti Hanım, birdenbire haykırmaya başlayarak: “Ay, gördünüz mü başımıza gelenleri?”

      “Ne oldun anneciğim?”

      “Ne olacağım? Kız bugün yemek pişirdi. Sahanlara koydu. Taşlığa dizdi. Komşuya gitti. Bahçe kapısı açık kalmış. Kediler birer birer içeri giriyor. Bir şeye yanmam, efendi baban sütlâç istedi. Bizim kız içine vanilya koydu, yumurta sarısı çalkaladı. Tabakların üzeri birer parmak kalınlığında sapsarı kaymak tutmuştu. O canım yemekler bugün kedilere kısmet olacak. A, işte bak, işte bak! Göçmenlerin kuyruksuzu da girdi. Aman bir mundar kedi daha girdi. Uyuz mudur nedir? Kapları da yeni kalaylattıktı. Ah, bugün bana olanlar kimseciklere olmadı. Hayriye’m de Bedestenlilerin evinde yıllandı kaldı. Şimdiye kadar seksen etek bastırılırdı.”

      Emine Hanım, ninninin perdesini dikleştirerek:

      Bakın neler olacak ninniii

      Kuyruklular çarpacak ninniii

      Susun oğlum uyuyacak ninniii

      Emeti Hanım, küfenin içinden: “Çocuklar, yanık bir ses geliyor, o nedir?”

      Mebrure: “Annem, Haydar’a ninni söylüyor.”

      Emeti



<p>10</p>

Ervah (Ar.): Ruhlar. Ervahi: Ruhlar âleminden olanlar, oraya ait olanlar