Selçuklu Anadolusu’nda Devlet-Toplum-Ekonomi / Makaleler. Mikâil Bayram

Читать онлайн.
Название Selçuklu Anadolusu’nda Devlet-Toplum-Ekonomi / Makaleler
Автор произведения Mikâil Bayram
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-6862-92-0



Скачать книгу

ait bazı kitaplar, İran’daki kütüphanelerde bulunmaktadır. Bu eserlerin bu yolla İran’a gitmiş olduğunu düşünüyorum.

2. SADREDDİN-İ KONEVÎ KÜTÜPHANESİ VE KİTAPLARI

      Anadolu Selçukluları dönemi bilginlerinden olup “Sultanlar Muallimi” diye tanınan Malatyalı Şeyh Mecidüddin İshak’ın (618/1221) oğlu, ünlü Mağripli Sufi Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin (638/1241) üvey oğlu ve talebesi olan Şeyh Sadreddin Muhammed el-Konevî (673/1274) ölümünden kısa bir süre önce bir Vasiyetnâme yazmıştır.120 Konevî bu Vasiyetnâme’de bazı duygu ve düşüncelerini, yakınlarına, dostlarına tavsiyelerini ve yapmalarını istediği bazı işleri bildirmektedir. Bir buçuk iki sahife kadar olan bu Vasiyetnâme’de Sadreddin Konevî şahsi kitaplarıyla ilgili olarak da bazı isteklerde bulunmaktadır. Bu istekleri birkaç madde hâlinde ifade etmek mümkündür:

      1. Felsefeye dair olan kitapların satılıp parasının Müslüman fakirlere sadaka olarak dağıtılmasını,

      2. Tıp, fıkıh, tefsir ve hadise dair kitaplarının Şam’a (Dımaşk) götürülüp orada ilim ile meşgul olanların istifadesine sunulmak üzere vakfedilmesini,

      3. Kendi telifi olan eserlerin de Afifüddin’de hatıra olarak kalmasını bildirmektedir. Bu Afifüddin’in, Sadreddin Konevî’nin kızı Sekine’nin eşi yani damadı olduğu anlaşılmaktadır.

      4. Kendisinden sonra hiç kimsenin şeyhinin (İbnü’l-Arabî) ve kendisinin telif eserlerinde deruni manalar (mevâcid) aramamaları ve yorumlamamalarını çünkü bu yolun kendisiyle kapandığını bildirmektedir. Bu bildiride Sadreddin Konevî’nin şahsi kitapları ve bu kitapların yedi yüz yıllık macerası ile ilgili bilgiler verilecektir.

a. Konya Sadreddin Konevî Kütüphanesi

      Sadreddin Konevî 16 Muharrem 673 (22 Temmuz 1274) günü vefat etmiştir. Vefatından sonra kitapları ile ilgili tavsiyelerinden üçüncü şık yani kendi telifi olan eserlerle ilgili tavsiyesi hariç diğer tavsiyelerinin hiçbirine uyulmamıştır.121 Onun zamanında devlet yetkilileri Konevî’nin talebe ve yakınları, dostları çok büyük maddi ve manevi değere sahip bulunan kitaplarının satılmasına ve Şam’a götürülmesine ve Anadolu’nun bu değerli hazineden mahrum kalmasına gönülleri razı olmamıştır. Sadreddin Konevî’nin öldüğü yılın aylarında mezarı ve camisi ile medresesi arasında bir imaret, kütüphane inşa ederek onun adına vakfiye düzenlemişler ve kitaplarını buraya vakfetmişlerdir. Bu durum cami, imaret ve kütüphaneye açılan ve bugün de mevcut olan dış kapı alınlığındaki kitabede ifade edilmiştir. Bu kitabenin tercümesi şöyledir: “Bu kutlu imaret, içinde Sadreddin Muhammed b. İshak’ın metfun bulunduğu türbe ve vakfiyesinde şartları belirtilmiş bulunan vakfettiği kitaplarını ihtiva eden kütüphane (daru’l-kütüb) onun salih arkadaşları adına 673 (1274) yılı aylarında inşa edildi.”122 Bu imaretin kimler tarafından inşa edildiği belirtilmemiştir. Ancak yukarıda da ifade edildiği gibi Konevî’nin yakınları ve o dönemin yetkili ve nüfuzlu kişileri bu işi böyle planladıkları anlaşılmaktadır. Bu işi yapanlar Konevî’nin kızı Sekine ile damadı Afifüddin’in rızasını da almış olmalılar. Ancak Sadreddin Konevî’nin kendi el yazısı olan telif eserleri ve özel defterlerinin bu kütüphaneye konmadığı Vasiyetnâmesi’nde belirtildiği üzere damadı Afifüddin’e hatıra olarak bırakıldığı sonraki asırlara intikal eden bilgilerden öğrenilmektedir.

      Sadreddin Konevî Kütüphanesi bu şekilde teşekkül ettikten sonra dönem dönem başka insanlar da bu kütüphaneye kitaplar bağışlamışlardır. Bu kitapların kapak sahifelerine bu kitabın Sadreddin Konevî vakfı olduğu kaydı yazılmıştır. Fakat bizzat Sadreddin Konevî’den intikal eden kitaplarda Sadreddin Konevî’nin temellük imzası bulunmaktadır. Birçoklarında da S. Konevî’nin hocaları ve yakınlarının sema ve kıraat kayıtları vardır.123

      Sadreddin Konevî Külliyesi diye anılan yapı bugün mevcuttur. Ancak medrese, iaşe ve ibate yeri günümüze gelmemiştir. Kütüphane kısmı iki bölümden müteşekkildir. İç avludan merdivenle ikinci kata çıkılınca geniş bir okuyucu salonuna girilmektedir. Salonun kıble tarafındaki oda ise kitapların muhafaza edildiği yerdir. Yapı Osmanlılar zamanında birçok defalar onarım görmüştür. Son büyük onarım Sultan II. Abdülhamid dönemi Konya Valisi Ferid Paşa tarafından 1317 (1899) yılında gerçekleştirilmiştir. Bütün bu onarımlarda yapının ne kadar değiştiğini araştırmak ayrı bir araştırma konusudur.

      1926’da yeni bir düzenleme ile Sadreddin Konevî’nin kitapları asıl yerinden Konya Yusufağa Kütüphanesi’ne konulmuş ve bugün burada hizmete sunulmaktadır. Sadreddin Konevî’nin kaç kitabı bulunduğu ve ne kadarının günümüze geldiği bu yazıda ele alınacaktır.

b. Sadreddin Konevî’nin Kitapları

      Sadreddin Konevî’nin babası Malatyalı Şeyh Mecidüddin İshak Anadolu Selçukluları devleti hizmetinde bulunmuş, birkaç defa diplomat olarak Bağdat’a gitmiş, bu yolculukları esnasında Musul ve Cizre’de devrin tanınmış ilim adamlarından İbnü’l-Esir kardeşlerle, İbnü’l-Cevzî ve oğlu Abdurrahman ile görüşmeleri olmuş ve onların birtakım eserlerini ve daha başka eserler edinmiştir. Bu eserler oğlu Sadreddin Konevî’ye intikal etmiştir ki bunların birçoğu müelliflerin veya yakınlarının el yazılarıdır. Diğer taraftan Sadreddin Konevî uzun süre Suriye ve Mısır’da üvey babası Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin yanında bulunmuş, üvey babasının da birçok eserleri Sadreddin Konevî’ye intikal etmiştir. Bu eserler arasında İbnü’l-Arabî’nin kendi el yazısı olan telif eserleri ve Mağrip’ten getirdiği birtakım şahsi eserleri de bulunmaktadır.

      Sadreddin Konevî’nin kendi telifi olan eserlerin kendi el yazısı olan nüshaları da kitapları arasında bulunuyordu. Dostlarına ve devlet adamlarına yazdığı mektupları ve dostlarının kendisine yazdıkları mektuplar ve birtakım küçük risaleleri özel defterlerinde toplamıştı. Kısacası zengin ve muhtevalı bir koleksiyona sahip idi. Onun bu defterleri Anadolu Selçukluları döneminin ilmî, siyasi ve kültürel hayatı ile ilgili zengin bir arşiv niteliğinde idi.

      Sadreddin Konevî, sürekli yazan, not düşen bir bilim adamıdır. (Bk. Burada Levha, IV. ve XII.) Dostlarına, devlet adamlarına mektuplar yazmakta bazen küçük bir hatırasını tarih vererek bir kenara kaydetmektedir. Fakat ömrünün son bir yılına ait hiçbir notuna rastlanmamaktadır. Bu durum onun ömrünün son yılında hasta olduğunu düşündürmektedir. Bu yazıya konu olan Vasiyye’sini muhtemelen hasta olduğu günlerde ya bizzat yazmış ya da yakınlarına yazdırmış olmalıdır.

      Sadreddin Konevî’nin kitapları onun adına inşa edilen kitaplığa yerleştirilirken her kitabın kapak sahifesine (zahriye) şöyle bir vakıf kaydı yazmışlardır:

      Bu vakıf kaydının kısaca tercümesi şöyledir: Kendisinin telifi olan bu kitap Sadru’ddin Muhammed tarafından kabri yanında inşa edilen kütüphaneye Müslümanların yararlanmaları için vakfedildi. Kitabın ancak rehin karşılığında kitaplıktan çıkarılmasını aksi hâlde yerinde ondan yararlanılmasını şart koştu… (Bk. Burada Levha, II.)

      Bu ibare onun kendi telifi olan Denizlili Yusuf b. Ahmed tarafından 672 (1273) yılında kopya edilen Miftahu Cemi’l-gayb adlı eserinin 1a sayfasında yazılar vakıf kaydıdır.124 Diğer kitaplarının her birinin kapak sayfasında buna benzer bir vakıf kaydı yazılmıştır. Bu demektir ki ölümünden sonra S. Konevî’nin bütün kitapları tescil edilmiştir. Ancak bu kitaplarının miktarını ve adlarını öğrenebileceğimiz bir liste o günden günümüze gelmemiştir.



<p>120</p>

Bu Vasiyetnâme’nin pek çok el yazması nüshaları var. Bunlardan birini Osman Nuri Ergin resim olarak yayımlamıştır, Bk. Şarkiyat Mecmuası, İstanbul 1957, 11, 82-83. Bir nüshasını da İ. Hakkı Konyalı Konya Tarihi’nde (Konya 1964, s. 496-498.) yine resim olarak yayımlamıştır.

<p>121</p>

Aslında Sadreddin Konevî vasiyetinde yer alan başka tavsiyelerine de uyulmamıştır. Mesela kabri üzerine kümbet gibi bir binanın yapılmamasını bildirdiği hâlde ölümünden çok sonra kabri üzerine kafesli bir yapı inşa edilmiştir. Zehebî (Tarihu’l İslâm, s. 93.) Sadreddin Konevî’nin yakınlarına cenazesinin Şam’a götürülüp şeyhi İbnü’l-Arabî’nin yanına defnedilmesini vasiyet etmiş iken bu isteğinin yerine getirilmediğini bildirmektedir.

<p>122</p>

Bk. Burada Levha: I.

<p>123</p>

Bk. Burada Levha: XI.

<p>124</p>

Bk. Burada Levha: II.