Название | Cem Sultan |
---|---|
Автор произведения | M. Turhan Tan |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6865-83-9 |
Erico, Ağrıbuz’da Venedik valisi idi. Orayı alan Fatih, Erico’nun kızı Ana (yahut İren) hakkında lütufkâr bulunmak istedi. Fakat kız, küstahlık gösterdiğinden öldürüldü. Avrupalı tarihçiler ve bir kısım romancılar Fatih’in Franko’ya gönül verdiğini ve sonra bıkıp öldürdüğünü yazarlar ki, yalandır. Erico’nun kızını da “namus kahramanı” şeklinde tasvir ederler. Fatih aleyhine olarak uydurulan İren hikâyesi bu kızın macerasından bozmadır. (y.n.)
40
Fatih’in ölümü, bütün Avrupa’yı sevince boğdu. Papanın emriyle her kilisede halas duaları okundu. Anjelus yahut Angelus duası o kelime ile başlayan Hristiyan ilahilerindendir. (y.n.)
41
İren’in babası Dimitriyos Sofyan adlı bir Rum’dur. Kızını Cem’in zevkine tahsis ettiği gibi, zekâsını ve bilgisini de onun hizmetinde kullanıyordu. Fatih, ölümünden üç sene evvel, Rodos Şövalyeleri’yle müzakereye girişmeye ve adanın bir vergi mukabilinde Osmanlı himayesi altına konulmasını temine Cem Sultan’ı memur etmişti. Cem, Rodos’un karşısında bulunan Patera’ya geldi, orada Rumca bir mektup yazarak Dimitriyos Sofyan’ı Rodos’a gönderdi. Rum elçi karanlık roller oynadı, bu teşebbüsü suya düşürdü. Fakat zekâsının kuvvetiyle, kızının da yardımıyla yine Cem’in sarayında kaldı. İren mektubunda, babasının o rollerine telmih ediyor. (y.n.)
42
Makabeler, yedi Yahudi kardeştir ki, eski bir tarihte puta tapmadıkları için analarıyla beraber öldürülmüşlerdir. Fakat İren, bu aileyi değil, Fatih tarafından Serez’de idam ettirilen Trabzon Rum İmparatoru Davit Komnen ailesini ve maktullerin cesetlerini tek başına gömen İmparatoriçe Eleni’yi murat ediyor, bu kadını Makabelerin anasına benzetiyor. Gerek Dimitriyos Sofyan gerek İren bu tefrikada kuvvetli yer işgal eden simalardır. Onları okuyucularımıza iyi tanıtmak için bu izahatı veriyoruz. (y.n.)
43
İnfirat: Topluluktan ayrı durma. (e.n.)
44
Mustafa Sultan, Fatih’in büyük oğlu idi, Karaman valisi iken 1474’te öldü. Bazı tarihçiler, bu şehzadenin Gedik Ahmet Paşa’nın karısına, göz koymasından dolayı Fatih tarafından verilen emir üzerine tesmim edildiğini yazarlar. Cem, onun vefatından sonra Karaman’a vali tayin olunarak Konya’ya gelmişti. (y.n.)
45
Gülbahar Hatun da Fatih’in haremlerindendir. Beyazıt’ın anasıdır. (y.n.)
46
Fatih’in Cem’i doğar doğmaz öldürmek istediğini ve o fikirle yere çarptığını yazan yalnız İbni Kemal’dir. Bu büyük bilgiç, yazmış olduğu tarihte o vakıayı uzun uzadıya anlatır. Hatta Cem’in gözündeki koyu şehlalığı o darbenin şiddetinden ileri gelmiş olarak gösterir. (y.n.)
47
Fatih’in anası meselesi karışıktır. Frenk müverrihlerinden bir kısmı onun Miliçça isimli bir Sırp prensesinden olduğunu yazarlar. Hammer, Zülkadiroğulları’ndan bir beyin kerimesi olan Âlime Hanım’dan doğdu diyor. Zülkadiroğulları Ailesi’nden Osmanlı Hanedanı iki kız almıştır ki, biri Çelebi Mehmet’in, biri de bizzat Fatih’in zevcesi olmuşlardır İkinci Murat’ın o aileden kız aldığı sabit değildir. Fakat Murat’ın birkaç Sırp prensesi ile evlendiği malumdur. (y.n.)
48
Burhan: Delil, kanıt. (e.n.)
49
Filhakika Fatih, meşhur olan kanunnamesinde, şu fıkra ile Cem’i yâd etmiştir:
“Oğlum Şehzade edamellahi ömrühuya hüküm yazılmak lazım gelse böyle yazıla: Ferzendi ercümendı es’adü emcet, varisi mülkü Süleymanî, nuru hadakai sultanî, tacı rüusüsselatin, şahibül’izzü vettemkin oğlum Sultan Cem.” (y.n.)
50
İstinsah etmek: Bir şeye bakarak aynısını yazmak, kopya ederek örnek çıkarmak. (e.n.)
51
Cem’in şeklini şemailini bu suretle tarif eden, Kudüs Aziz Yahya tarikatı kançılar muavini olup Cem’i Rodos’ta görmüş ve onun tarihini yazmış olan Kaorsen’dir. Bizim Kâtip Çelebi’nin “Kürt beylerinden” diye gösterdiği Şükrü nam şairin yazdığı manzum “Selimname”de Cem’in “kumral saçlı, kumral sakallı ve kumral kaşlı” olduğu yazılıdır. (y.n.)
52
Teemmül: Düşünme. (e.n.)
53
Nekbet: Şanssızlık, talihsizlik. (e.n.)
54
Menkup: Bahtsızlığa uğramış, talihsiz, düşkün. (e.n.)
55
Matrut: Kovulmuş, çıkarılmış, kovuntu. (e.n.)
56
Müselsel: Birbirine bağlı olan, art arda zincirleme olarak gelen. (e.n.)
57
Her insan talihinin yine insan suretinde temsil edildiğine inanılırdı. Bahtın temessül ettiği bu gizli suret, ya çirkin ya güzel olurdu ve çirkinler fena bahta, güzeller iyi talihe misal teşkil ederdi. Daha yakın zamanlara kadar İstanbul’da Eyüp civarında bir talih kuyusu bulunduğuna ve temiz yürekle o kuyu başına gidip de çağırılırsa çağıran adamın bahtının görüneceğine inananlar vardı. (y.n.)
58
Vaziyet etmek: El koymak. (e.n.)
59
Hudayinabit: Eğitim görmemiş, kendi kendini yetiştirmiş olan (kimse) (e.n.)
60
Tarassut: Gözleme, gözetleme, dikkatle bakma. (e.n.)
61
Meclup: Tutkun. (e.n.)
62
Bikes: Kimsesiz. (e.n.)
63
Tenezzüh: Gezinti. (e.n.)
64
Tahattur: Hatırlama. (e.n.)
65
Dil: Tutsak, esir. (e.n.)
66
Tahteşşuur: Bilinçaltı. (e.n.)
67
Muhavere: Konuşma. (e.n.)
68
Bunlar, Osmanlı tarihinin herkesçe bilinen vakalardır, ayrıca izah olunmaya değeri yoktur. Yalnız Saveci Bey’in babasına karşı isyan çıkarması,