Название | Oliver Twist`in Maceraları |
---|---|
Автор произведения | Чарльз Диккенс |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-605-121-913-4 |
Gözlüklü yaşlı bey, parşömen parçası üstünde yavaş yavaş uykuya daldı; Oliver, Mr. Bumble tarafından kürsünün önünde tevakkuf ettirildiğinde kısa bir sessizlik oldu.
“Çocuk bu, Hâkim Bey hazretleri.” dedi Mr. Bumble.
Gazete okuyan yaşlı bey, bir an için başını kaldırdı ve öteki beyi kolundan çekti; bunun üstüne son zikredilen yaşlı bey, uyandı.
“Çocuk bu demek, öyle mi?” dedi yaşlı bey.
“Bu efendim.” diye cevap verdi Mr. Bumble. “Hâkim Bey’e selam ver, çocuğum.”
Oliver, büyük bir gayretle bu emre elinden geldiği kadar itaat etti. Oliver, gözleri hâkimlerin perukalı başlarına takılı, “Acaba…” diyordu. “Bütün hâkimler bu beyaz nesneyle mi doğuyor da hâkim oluyorlar?”
“Pekâlâ.” dedi yaşlı bey. “Herhâlde baca temizlemek hoşuna gidiyordur?”
“Bayılıyor, Hâkim Bey hazretleri.” dedi Mr. Bumble; Oliver, bunun tersini söylemesin diye de bir çimdik attı.
“Demek baca temizleyicisi olacak, öyle mi?” diye sordu yaşlı bey.
“Başka bir mesleğe verecek olsak, o saat kaçar Hâkim Bey hazretleri.” diye cevap verdi Mr. Bumble.
“Ya siz, ustası olacak efendi, siz beyim, ona iyi muamele edecek, yedirip içirecek misiniz, filan falan?” dedi yaşlı bey.
“Bakacağız dedik ya!” dedi Mr. Gamfield inatçı bir tavırla.
“Pek kaba konuşuyorsun dostum ama namuslu, açık kalpli bir adama benziyorsun.” dedi yaşlı bey; gözlüğünü Oliver’ın mükâfatını alacak namzede doğru çevirdi: Taşıdığı şeytanımsı hava, adi, damgalı bir zalimlik makbuzu gibiydi. Ama hâkim, yarı yarıya kör sayılırdı, yarı yarıya da çocuk, bu bakımdan başka insanların yaptıklarını görebilecek kabiliyette değildi.
“Ben de öyleyim sanıyorum efendim.” dedi Mr. Gamfield, pis pis yan gözle bakarak.
“Şüphem yok dostum.” dedi yaşlı bey. Gözlüğünü burnu üstünde daha bir yerleştirdi ve mürekkep hokkasını aramaya başladı.
Oliver’ın mukadderatının düğüm noktasıydı şimdi. Mürekkep hokkası yaşlı beyin sandığı yerde olmuş olsaydı, kalemini batırıp mukaveleyi imzalayacak, Oliver’ı da karga tulumba götürüvereceklerdi. Ama hokka, bir tesadüf eseri, burnunun tam dibinde olduğundan, pek tabi olarak bütün kürsünün üstünü aradı da bulamadı; bu arama tarama ameliyesi esnasında, kazara önüne bakınca bakışları, Oliver Twist’in soluk ve dehşet içindeki yüzüyle karşılaştı. Oliver Twist ise Bumble’ın tehditkâr bakış ve çimdiklerine rağmen, yarı kör bir hâkimin bile yanılamayacağı kadar göze batıcı bir şekilde, dehşet ve korku karışık bir ifadeyle müstakbel efendisinin iğrenç manzarasına bakıyordu.
Yaşlı bey durdu, kalemini bıraktı. Bakışlarını Oliver’dan Mr. Limbkins’e çevirdi; Mr. Limbkins, keyifli keyifli, kendi havasında, enfiye çekmekle meşguldü.
“Yavrum!” dedi yaşlı bey, kürsünün üstüne dayanarak. Oliver bu sesi duyunca ürktü. Bu hareketi mazur görülebilirdi çünkü bu sözler merhametle söylenmişti, garip seslerse insanı korkutur, tir tir titremeye başladı, arkasından da hüngür hüngür ağlamaya.
“Yavrucuğum!” dedi yaşlı adam. “Benzin soluk ve korkmuş bir hâlin var. Nen var?”
“Öte dur hele, mübaşir efendi.” dedi öteki hâkim, parşömen kâğıdını bir yana iterek merakla öne eğildi. “Hadi yavrum, söyle nen var, korkma.”
Oliver diz çöktü, ellerini yalvarır gibi kavuşturdu, bu korkunç adamla göndereceklerine, karanlık hücresine dönmesini, aç bırakmalarını, dövmelerini, hatta hoşlarına gidecekse öldürmelerini bile tercih edeceğini söyledi.
“Ya!” dedi Mr. Bumble; tesir edici bir tavır takınmak için ellerini kaldırdı, gözlerini döndürdü. “Görmüş olduğum en hilekâr, en düzenbaz, en utanmaz, öksüz sensin, Oliver!”
“Dilini tut mübaşir efendi.” dedi ikinci yaşlı bey, Mr. Bumble sıfatları saymasını bitirdikten sonra.
“Bağışlayın, Hâkim Bey hazretleri.” dedi Mr. Bumble, kulaklarının iyi işitip işitmediğinden emin olmak istiyormuş gibi. “Hâkim Bey hazretleri, bana mı hitap buyurdular?”
“Evet, kapat çeneni!”
Mr. Bumble hayret içinde donakaldı. Bir mübaşire çenesini kapatması emrediliyordu! Ahlak alanında bir inkılaptı bu!
Kaplumbağa kabuğuna benzeyen gözlüklü bey, arkadaşına baktı, manalı manalı başını salladı.
“Bu mukaveleyi tasdik etmiyoruz.” dedi yaşlı bey, bu sözlerle birlikte parşömen kâğıdını bir yana fırlatıp attı.
“Ümit ederim ki…” diye kekeledi Mr. Limbkins. “Ümit ederim ki hâkim beyefendiler, sırf bir çocuğun isnatsız şehadetinden, yetkililerin uygunsuz bir harekette bulunduklarını çıkarmazlar.”
“Bu hususta fikir beyan edilmesi için hâkimlere müracaatta bulunulmamıştır.” diye kestirip attı ikinci yaşlı bey.
“Alın götürün çocuğu gerisin geri, ona iyi muamele edin, ihtiyacı var baksanıza.”
O akşam, beyaz yelekli bey, Oliver’ın sadece asılmakla kalmayıp aynı zamanda uzuvlarının da paramparça edileceğinden, son derece emin olduğunu beyan etti. Mr. Bumble, mağmum mağmum, esrarlı esrarlı, başını salladı, “Hayırlısı olur inşallah.” dedi. Bunun üzerine Mr. Gamfield, “Keşke bana gelseydi.” dedi. Bu, mübaşirle her ne kadar birçok hususlarda anlaşıyorduysa da tamamen aksi bir temenni gibi görünüyordu.
Ertesi sabah, Oliver Twist’in kiralık olduğu bir kere daha ilan edildi ve her kim isterse istesin, beş lira verileceği belirtildi.
BÖLÜM 4
OLİVER’A BAŞKA BİR MEVKİ TEKLİF EDİLİYOR. İLK HAYATA ATILIŞI
Büyük ailelerde yetişen çocuklar, iktisapla, miras yoluyla kendilerine bir mevki elde edilemediğinde ekseri denize gönderilirler. Meclis, böyle hakimane ve sıhhatli bir misalden örnek alarak Oliver’ı, hastalıklı bir limana giden küçük bir şilebe koyup göndermek çaresi üstünde istişareye başladı. Bundan daha iyi çare olamazdı; pek muhtemelen, kaptan bir gün akşam yemeğinden sonra eğlenmek için onu öldüresiye dövecek ya da bir demir çubukla beynini dağıtacaktı; bu her iki türlü eğlence, herkesçe bilindiği gibi, bu sınıf beyler arasında pek gözde ve yaygındır. Bu dava, meclis tarafından, bu cihetten ele alındığı vakit, bu hareketin faydaları daha iyi beliriyordu; böylece Oliver için tek çare olarak vakit kaybetmeden denize gönderilmesi düşünüldü.
Mr. Bumble, kimsesiz bir kamarot isteyen bir kaptan bulmak amacıyla, türlü araştırma ve soruşturma yapsın diye gönderildi; vazifesinin sonunda elde ettiği malumatı bildirmek üzere geri dönerken o sırada cenaze levazımatçısı Mr. Sowerberry’yi görmez mi?
Mr. Sowerberry, ince, uzun, iri kemikli bir adamdı, lime lime olmuş siyah bir urbası vardı, aynı renkte yamalı pamuk çorap ve çoraplarına uygun ayakkabılar giymişti.
Yüz çizgileri gülümsemeye müsait değildi ama meslek icabı oldukça latifeci bir tavır takınıyordu. Mr. Bumble’a doğru elastiki adımlarla ilerleyerek, elini hararetle sıkarken, yüzünde, dışarı vurmamış şakacı bir hava vardı.
“Dün gece ölen iki