Название | Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü |
---|---|
Автор произведения | Анонимный автор |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6981-35-5 |
bış etpe- (БЫШ ЭТПE-) [“bış” etmemek (bış, nefes alırken veya herhangi bir şeyin nefesi sert bir biçimde çıkarmasını yansıtan kelime)] Bana mısın dememek, önemsememek, aldırmamak: “Carkınbay ızaga te-belenmek tursun, bış dep da koygon cok.” -KTS. (Carkınbay, incinmek şöyle dursun bana mısın bile demedi.)
bışı kulak bol- (БЫШЫ КУЛАК БОЛ-) [pişmiş kulak olmak] Bir sözü duymaya alışmak, kulakları alışmak: “Bışı kulak bolgon nemedey Esengul ündöböy oturdu.” -K-K1. (Alışmış gibi Esengul, susarak oturdu.)
bışırıp koyupturbu (БЫШЫРЫП КОЮПТУРБУ) [pişirmiş mi] “Ne işin var, ne işim var?” anlamlarında kullanılır: “`Silerge ayakta bışırıp koyupturbu?` -dep açuulandı ayal.” -KTS. (“Sizin orada ne işiniz var?” diye kızdı kadın.)
bışkırık at- (БЫШКЫРЫК АТ-) [tıksırma atmak] 1. Yanına yaklaştırmamak: “Demeyde bışkırık atıp kıygaçtagan İra Şariptin canına keldi.” -AJ. (Normalde yanına yaklaştırmayıp yan bakan İra Şarip’in yanına geldi.) 2. Burun kıvırmak, gururlanmak, büyüklenmek: “Senin orduñda başkalar bolso kök tiktep bışkırık atıp kalmak.” -KS1. (Senin yerinde başkası olsa göğe bakarak burun kıvırırdı.)
bıt-çıtın çıgar- (БЫТ-ЧЫТЫН ЧЫГАР-) [parça parçasını çıkarmak] 1. Parçalamak, paramparça etmek, toz duman etmek: “Bolgar elinin bıt-çıtın çıgarıp, şaarlarının bardıgın oyrondoduk.” -YY. (Bulgar halkını paramparça edip, şehirlerinin hepsini tahrip ettik.) 2. Karıştırmak, alt üst etmek: “Akıl planıbızdın bıt-çıtın çıgardı.” (Akıl, planımızı alt üst etti.)
bıtpıl ur- (БЫТПЫЛ УР-) [bıtpıl vurmak (bıtpıl, bıldırcın ötmesini yansıtan bir söz)] Ötmek (bıldırcın): “Kün boyu bir bödönö bıtpıl urup / Al dagı tün tüşköndö kaldı tınıp.” -CB3. (Gün boyu bıldırcın öttü / O da gece olunca susup kaldı.)
bıyakta kal- (БЫЯКТА КАЛ-) [burada kalmak] Denk gelememek, eşit olamamak.
bıyakta kalsın (БЫЯКТА КАЛСЫН) [burada kalsın] Şöyle dursun: “Ökmöttön korkpogonu bıyakta kalsın, kudaydan da korkpoy baratat.” -SR. (Hükûmetten korkmaması şöyle dursun, Tanrı’dan da korkmamaya başladılar.)
bilbegeni bit (БИЛБЕГЕНИ БИТ) [bilmediği bit] Bildiğini yedi mahalle bilmez, her şeyi bilen: “Bilbegeni bit bolgon / Antkordu izdep kelatam.” -CB2. (Bildiğini yedi mahalle bilmez / Kurnaz birini arıyorum.)
bilbestikke sal- (БИЛБЕСТИККЕ САЛ-) [bilmezliğe almak] Bilmezlikten gelmek: “Köp nerseni bilip tursam da, özümdü bilbestikke salar elem.” -CAT. (Çok şey bilsem de, bilmezlikten gelirdim.)
bildirüü casa- (БИЛДИРҮҮ ЖАСА-) [bildiri yapmak] Bildiri sunmak.
bilegi coon (БИЛЕГИ ЖООН) [bileği kalın] bk. coon bilek.
bilim al- (БИЛИМ АЛ-) [eğitim almak] Eğitim almak, eğitim görmek: “Al Tokmoktogu tatar mektebinen bilim aldı.” -KB. (O, Tokmak’ta Tatar okulunda eğitim aldı.)
bilim ber- (БИЛИМ БЕР-) [eğitim vermek] Eğitim vermek: “Eç kimden koldoo, cardam kütpöy, öz aldınça arakettenip, cogorku okuu cayın bütüp, caş muundarga bilim berdim.” -KT. (Kimseden destek, yardım beklemeden, kendi gayretimle üniversite mezunu olup genç nesillere eğitim verdim.)
bir açuuñdu ber (БИР АЧУУҢДУ БЕР) [bir öfkeni ver] bk. bir açuuñdu maga ber.
bir açuuñdu maga ber (БИР АЧУУҢДУ МАГА БЕР) [bir öfkeni bana ver] 1. Sabret, sabırlı ol, sakin ol!: “Corobek, toktot, boldu. Bir açuuñdu maga ber!” -BR. (Corobek, kes, yeter. Sakin ol!) 2. Beni affet, bağışla, artık kızma!: “`Bir açuuñu maga ber,` -dep Moldobay kolun öptü.” -KS2. (“Beni bağışla!” diyerek Moldobay, elini öptü.)
bir ayagı köktö, bir ayagı cerde bol- (БИР АЯГЫ КӨКТӨ, БИР АЯГЫ ЖЕРДЕ БОЛ-) [bir ayağı gökte, bir ayağı yerde olmak] 1. Bir ayağı çukurda olmak, sağlık durumu çok kötü olmak: “Bir ayagı köktö, bir ayagı cerde bolup turganda, Ayganıştın Şambetten kütkönü uşul bele.” -TS1. (Bir ayağı çukurda iken Ayganış, Şambet’ten bunu mu bekliyordu?) 2. Çok yaşlanmak, hayatının sonu yaklaşmak, bir ayağı çukurda olmak. 3. Hayatı tehlikede olmak.
bir ayagı tördö, bir ayagı kördö bol- (БИР АЯГЫ ТӨРДӨ, БИР АЯГЫ КӨРДӨ БОЛ-) [bir ayağı başköşede, bir ayağı mezarlıkta olmak] bk. bir ayagı köktö, bir ayagı cerde bol-.
bir aytasıñbı, eki aytasıñbı (БИР АЙТАСЫҢБЫ, ЭКИ АЙТАСЫҢБЫ) [bir mi söylersin, iki mi söylersin] Keşke öyle olsa: “Uşintip oturganda apam kelip kalsa bolmok. Eh, anı bir aytasıñbı, eki aytasıñbı.” (Böyle otururken annem gelseydi. Eh, keşke öyle olsa.)
bir baleenin içinen çık- (БИР БАЛЭЭНИН ИЧИНЕН ЧЫК-) [bir belanın içinden çıkmak] bk. birdin içinen çık-.
bir başı eki bol- (БИР БАШЫ ЭКИ БОЛ-) [bir başı iki olmak] Evlenmek: “Balam bizdi kubandırıp, bir başı eki boldu.” -O-A. (Oğlum, bizi sevindirip evlendi.)
bir baştan (БИР БАШТАН) [bir baştan] Sırasıyla: “Bazarbek bolgon okuyanı bir baştan çubadı.” -KK. (Bazarbek, olanları sırasıyla anlatmaya başladı.)
bir bazardan ötkön (БИР БАЗАРДАН ӨТКӨН) [bir pazardan geçmiş] 1. Belli bir yaşa gelen, hayat tecrübesi olan: “Al emi caş emes, bir bazardan ötkön da.” -O-A. (O, artık genç değil, tecrübeli birisi.) 2. Evlenip ayrılmış olan, dul: “Nurgül kız emes bir bazardan ötkön kelin eken.” -KS2. (Nurgül, genç kız değil, evlenip ayrılmış bir kadınmış.)
bir bet bol- (БИР БЕТ БОЛ-) [bir yüz olmak] 1. Тek bir şeye odaklanmak: “Uşul cumuştu bütürsöm, bir bet bolup üy-bülömdü karap kalat elem.” -O-A. (Bu işi bitirince sadece aileme odaklanacaktım.) 2. Tek yöne yönelmek.
bir boor (БИР БООР) [bir bağır] Akraba, kardeş, can ciğer: “Kayaktan izdep men tabam, Karagul, kagılayın bir boorum.” -SE (Nereden arayıp bulacağım, Karagul, kurban olduğum kardeşim.)
bir boroonduk alı cok (БИР БОРООНДУК АЛЫ ЖОК) [bir boranlık gücü olmayan] Güçsüz, âciz, zayıf, dayanıksız: “`Bir boroonduk alı cok beym, uşuga ele oorup kalıptır`, – dep, kelinder söz kılıştı.” -O-A. (“Dayanıksızmış be, azıcık şeyden hasta olmuş.” diye gelinler konuşuyorlardı.)
bir bozorup, bir kızar- (БИР БОЗОРУП, БИР КЫЗАР-) [bir bozarıp bir kızarmak] Bir bozarıp bir kızarmak, utancından sıkılmak: