Название | Bir Noel Şarkısı |
---|---|
Автор произведения | Чарльз Диккенс |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-6485-29-7 |
Kâtip depo gibi odasından, elinde olmadan alkışlayıvermişti. Yaptığının yersiz olduğunu da anında fark edince ateşi eşelemeye koyuldu ve son cılız ateşi de ebediyete kadar söndürdü.
“Hadi bir kere daha ses çıkar bakalım.” dedi Scrooge, “O zaman yeni yılı işini kaybederek karşılarsın!”
“Etkili bir konuşmacısınız bayım.” diye de ekledi yeğenine dönerek. “Neden parlamentoya girmediğinizi merak ediyorum doğrusu.”
“Amca öfkelenmeyin. Hadi! Yarın akşam yemeğinde bizimle olun.”
Scrooge, “Sizin bu büyük üzüntünüzü görmeyi yeğlerim.” demek istedi ve söyledi de. Tüm cümleyi baştan sona söyledi ve o büyük üzüntüyü yeğeninde gerçekten de gördü.
“Ama neden?” diye inledi Scrooge’un yeğeni, “ Neden?”
“Neden evlendiniz?” diye sordu Scrooge.
“Çünkü âşık oldum.”
“Çünkü âşık oldunuz!” diye homurdandı Scrooge, aşk dünya üzerinde mutlu bir yılbaşından daha saçma olan tek şeymişçesine, “İyi günler!”
“Hayır amca, beni daha önce de ziyarete hiç gelmezdiniz. Neden şimdi bunu bir bahane olarak kullanıyorsunuz ki?”
“İyi günler!” diye tekrarladı Scrooge.
“Sizden hiçbir şey istemiyorum; hiçbir şey dilenmiyorum; neden yalnızca dost olamıyoruz ki?”
“İyi günler!” dedi Scrooge.
“Sizi böylesine inatçı gördüğüm için üzgünüm, tüm kalbimle. Sizinle hiçbir tartışmaya girmemiştik. Ama yeni yılın hürmeti için sonuna kadar sabrettim ve yeni yıl ruhunu sonuna kadar koruyacağım. Bu yüzden mutlu yıllar amca!”
“İyi günler!” dedi Scrooge.
“Ve iyi seneler!”
“İyi günler!” dedi Scrooge.
Yeğeni her şeye rağmen öfkeye kapılmadan, tek söz etmeyerek çıktı. Dışarıdaki kapıda, soğuktan donmasına rağmen Scrooge’tan daha sıcakkanlı olan kâtibi senenin en güzel dilekleriyle selamlamak için durdu. Kâtip de onu aynı samimiyetle selamladı.
Adamcağızın iyi dileklerini duyan Scrooge, mırıldandı: “Al işte bir tane daha! Karısı ve çocuklarını haftada kazandığı on beş şilinle geçindirmeye çalışıp mutlu bir yılbaşından bahsediyor. Bunlar adamı tımarhanelik eder!”
Scrooge’un deli fişek yeğeninin çıkmasıyla iki kişinin içeriye girmesi bir oldu. Göze hoş görünen, heybetli iki beyefendi içeri girmiş, şapkalarını çıkarmış, Scrooge’un ofisinde dikiliyorlardı. Ellerindeki kitap ve defterlerle Scrooge’u selamladılar.
“Scrooge ve Marley’nin şirketindeyiz sanırım.” dedi beylerden biri, elindeki listeye bakarak, “Bay Scrooge ile mi yoksa Bay Marley ile mi tanışma şerefine nail oluyorum acaba?”
“Bay Marley tam yedi senedir ölü.” diye cevapladı onu Scrooge, “Yedi sene önce bugün öldü.”
“Cömertliğinin, hayatta kalan ortağı tarafından sürdürüldüğünden hiç şüphemiz yok.” dedi beylerden biri, kartvizitini uzatarak.
Sürdürdüğü bir şeyler vardı elbette, ne de olsa onlar ruh ikiziydiler. “Cömertlik” kelimesinin kendisi için ne uğursuz bir şey olduğunu fark edince kaşları çatıldı Scrooge’un ve kafasını sallayarak kartviziti geri verdi.
“Yılın şöleni andıran bu döneminde, Bay Scrooge…” dedi beylerden biri kalemini alarak, “Yardıma muhtaç, yoksul insanlar için küçük bir yardımda bulunmak gibisi yoktur. Binlerce insan temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, pek çoğu kıt kanaat geçinebiliyor.”
“İyi de hapishaneler yok mu?” diye sordu Scrooge.
“Çok fazla hapishane var tabii.” dedi adam, elindeki kalemi bırakarak.
“Ve huzurevleri?” diye ısrar etti Scrooge, “Hâlâ var değil mi?”
“Evet hâlâ var.” diye cevap verdi adam, “Keşke olmalarına gerek kalmasaydı.”
“Treadmill ve yoksulları koruyan yasalar hâlâ yürürlükte değil mi?” dedi Scrooge.
“Evet efendim, ikisi de yürürlükte.”
“Oh! Konuşmanızın başında tüm bunları yararlı eylemlerinden alıkoyan bir şeyler oldu sandım.” dedi Scrooge, “Bunları duyduğum iyi oldu.”
“Tüm bunların yoksullara güçlükle yetişebildiği izlenimine kapıldığımız için…” dedi adam, “Bizler yoksullara yiyecek, içecek ve yakacak yardımı yapmaya karar verdik. Yılın bu zamanını seçtik çünkü bu zamanlarda insanlar yokluğun ne demek olduğunu ve bereketin nereden geldiğini anlar. Sizin için ne yazayım?”
“Hiçbir şey!” diye cevapladı onu Scrooge.
“Adınızın gizli kalmasını mı istiyorsunuz?”
“Beni rahat bırakmanızı istiyorum.” dedi Scrooge, “Madem ne yapmak istediğimi soruyorsunuz baylar, cevabım budur. Yılbaşı benim için mutluluk zamanı değildir ve boş gezen insanları da mutlu edecek param yok. Size bahsettiğim kurumlara yeterince para ödüyorum ve bu bana yeterince pahalıya patlıyor zaten, durumu o kadar kötü olanlar da o kurumlara sığınsınlar.”
“Pek çoğu oraya bile gidemiyor ve bazıları da oraya gitmektense ölmeyi yeğliyor.”
“Eğer ölmeyi yeğliyorlarsa…” dedi Scrooge, “Ölsünler o zaman, böylelikle gereksiz nüfus artışı konusunda bir faydaları dokunur. Hem -affedersiniz ama- bu paraların nereye gittiğini de bilmiyorum.”
“Nasıl bilmezsiniz?” dedi adam.
“Bunu bilmek benim işim değil.” diye cevapladı onu Scrooge, “Herkes kendi işine baksın ve başkalarının işine burnunu sokmasın.
Benim işim zaten başımdan aşkın. İyi günler baylar!”
Scrooge’u ikna etmeye çabalamanın faydasız olduğunu anlayan adamlar geri çekildi. Scrooge fikirlerini her zamankinden daha alaycı bir biçimde, kendi kendine sürdürmeye devam etti.
Bu arada sis ve karanlık öyle yoğunlaşmıştı ki at arabaları önlerinde onlara yol göstermeye talip birileri sayesinde ilerliyorlardı. Gotik bir pencereden boğuk sesler çıkararak Scrooge’u her zaman sinsice gözetlermiş gibi duran kilise çanının asılı durduğu tarihî kule görünmez olmuştu. Çan sesi, saatleri ve çeyrekleri bulutların içinden, ardında titrek çınlamalar bırakarak öyle bir hatırlatıyordu ki sanki yukarıda soğuktan donmuştu da dişleri birbirine vuruyordu. Soğuk iyiden iyiye artmıştı. Ana caddede, meydanın köşesinde işçiler gaz borularını onarıyorlardı ve bir varilin içinde, etrafına bir grup hırpani adam ve çocuğun doluştuğu bir ateş yakmışlardı. Bu kalabalık, ellerini ısıtmaya çalışıyor ve şiddetlenen alevlere karşı gözlerini kırpıştırıyorlardı. Kendi hâlinde akmakta olan çeşmenin suyu taşarak donmuş ve insanı hayattan soğutacak bir buz kalıbına dönmüştü. Vitrinlerinin sarı ışıkları altında kızarmakta olan kutsal filizler ve böğürtlenlerin bulunduğu dükkânların ışıkları önünden geçen insanların yüzünü aydınlatıyordu. Kümes hayvanları satan tüccar ile bakkalın alacak verecek davası bile eğlenceye dönüşmüştü. Bu şölenin bir pazarlık veya satış kadar can sıkıcı şeylerle ilgili olduğuna