Название | Kerem ile Aslı |
---|---|
Автор произведения | Неизвестный автор |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-605-121-992-9 |
deyip kesti…
Hükümdar, bir taraftan düğün hazırlığını yapadursun; Keşiş, Zengi’ye dönünce meseleyi karısına anlattı:
“Ben sana bu kız büyürse başımıza çok felaketler getirecek dememiş miydim? İşte korktuğum başıma geldi. Mirza Bey burada misafirken kızımı görmüş, ona âşık olmuş, babasına söylemiş. Şah da benden kızı istedi. Şimdi ne yapacağız?” dedi.
Karısı:
“Bunun için merak etme. Kızı alıp kaçarız.”
Keşiş karısının bulduğu çareyi kabul etti. Derhal yol hazırlığı yaparak ertesi gün erkenden hareket ettiler. Keşiş’in köyü terk ettiği haberi çabucak her tarafa yayıldı.
Keşiş’in kaçmasında önemli bir sebep vardı. Belki, köyün başına büyük bir felaket gelecek diye kaçmıştır, tarzında görüş yürüten köylü de köyü terk etmeye karar verdi.
Bir hafta içinde Zengi köyünde tek bir insan kalmadı.
Verilen süre dolmuştu. İçlerinde Kerem de olduğu hâlde hükümdar Zengi’ye bir heyet gönderdi.Yolda acele acele gitmekte olan iki adama rast geldiler.
Kerem:
“Böyle acele acele nereye gidiyorsunuz?” dedi.
Onlar da:
“Bir hafta evvel Keşiş buradan kaçtı. Biz de acaba başımıza bir felaket mi gelecek diye köyümüzü terk ettik, bunun için başka bir tarafa gidiyoruz.” dediler.
Kerem, bu cevabı işitince ağlamaya başladı.
“Eyvah, bütün hayallerim mahvoldu.” diye ah çekerek şunları söyledi:
Aldı Kerem:
Han Aslı’m Zengi’den firar eylemiş
Yol vermeyin başı dumanlı dağlar
Bile gitmiş atasiyle anası
Yol vermeyin başı dumanlı dağlar
İsfahan beyleri kalktılar toya
Zengi’nin halkı da dayandı Hoy’a
Has gümüşten olsa bir akça maya
Yol vermeyin başı dumanlı dağlar
Uzak gitmiş yeğreğiyle eşkini
Sona kalmış ihtiyarı düşkünü
Ne kaçarsın hey Tanrı’nın şaşkını
Yol vermeyin başı dumanlı dağlar
Dertli Kerem bu aşk ile pişmiştir
Sevda için bu serin geçmiştir
Aslı, Keşiş Hoy üstüne gitmiştir
Yol vermeyin başı dumanlı dağlar
deyip kesti…
Atını son süratle sürerek kafileden ayrıldı. Çabucak Zengi’ye gelip kızla görüştüğü bahçeye gitti. Aslı’nın gergefinden başka bir şey bulamadı. Bunun üzerine şu türküyü söyledi:
Aldı Kerem:
Geldim dost bağına eyledim nazar
Gördüm yârin bahçesinde gül yeri
Ak gerdana dane dane dizilmiş
Aklımı başımdan aldı hâl yeri
Gece gündüz çağırırım ya Celil
Kadir Mevla’m üstümüzde hem delil
Gergefini örtmüş iğnesi melil
Belli yârin gergefinde et yeri
Arzuhâl yazdırdım ben Aslı dosta
Onun için gönlüm oldu çok hasta
Yastığı kan ağlar, yorganı yasta
Döşek cevap eder bende bel yeri
Kerem’ini atmış yatları tutmuş
Derdini toplayıp derdime katmış
Ela gözlerinden kan revan etmiş
İşte dostlar yatağında sel yeri
deyip kesti…
Sonra köşkün yanındaki selvi ağacının dibine gitti. Selvi ağacına sevdiğini sormak için hazin hazin bakalım ne söyledi:
Aldı Kerem:
Dur selvi dur, senden haber sorayım
Selvi ağacı senin meralin kani
Dinle gel dinle ver bana cevabı
Selvi ağacı senin meralin kani
Hayal meyal olmuş karşıki dağlar
Hastanın hâlinden ne bilir sağlar
Döşek melül durur, yastık kan ağlar
Selvi ağacı senin meralin kani
Doğru söylemezsen kaddin eğilsin
Dilerim Mevla’dan belin bükülsün
Çürüsün yaprağın dalın kurusun
Selvi ağacı senin meralin kani
Dertli Kerem eder yanıp tüterim
Yavrumun peşinden bir gün yeterim
Viran bağda bülbül olup öterim
Selvi ağacı senin meralin kani
deyip kesti…
Kerem bahçede feryat edip gezerken bir köşkün önüne vardı. Baktı ki köşkte bir kız oturuyor. Tıpkı Aslı Han’a benzer.
Bu kızı görünce:
“Ey vefasız yâr, oradan beni seyredip zevklenirsin.” diyerek kıza şu türküyü söyledi:
Aldı Kerem:
Ela gözlü nazlı dilber
Meylini bu yana dönder
Evvel benim idin amber
Gelin m’oldun, gelin m’oldun
Pencereye çektin perde
Sen uğrattın beni derde
Ben gidersem sen bu yerde
Kalır m’oldun, kalır m’oldun
Evlerinin önü iğde
İğdenin dalları yerde
Alt tavanlı yüksek evde
Gelin m’oldun, gelin m’oldun
Aynasın almış dizine
Sürmesin çekmiş gözüne
Serpuşun eğmiş yüzüne
Hanım m’oldun, hanım m’oldun
Siyah zülfün, ince belin
Yoktur Aslı’m sencileyin
Dertli Kerem bencileyin
Yanar m’oldun, yanar m’oldun
deyip kesti…
Kız, Kerem’e bakıp:
“Beyim sen beni kime benzettin? Gelip böyle türkü söylersin.” dedi.
Kerem:
“Ben seni Keşiş kızı Aslı Han’a benzettim.” dedi.
Kız:
“Beyim ben Aslı Han değilim. Sual eylediğin Keşiş buradan kaçalı beş gün oldu.