Название | Türkçede Deyimler |
---|---|
Автор произведения | Неизвестный автор |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-605-121-898-4 |
Aklı başına gelmek: Kendine gelmek.
Aklı başından gitmek: Ne yapacağını şaşırmak.
Aklı ermek: Bir şeyi iyi anlamak.
Aklı kesmek: Bir şeyin olabileceğine inanmak.
Aklına esmek: Durup dururken bir şeyi yapmak istemek.
Aklına gelmek: Bir şeyi hatırlamak.
Aklına koymak: Bir şeyi yapmaya kesinlikle karar vermek.
Aklına sığdırmak: Aklı almak.
Aklını başına almak: Akıllanmak.
Aklını başından almak: Düşünemeyecek duruma getirmek; şaşırmak.
Aklını çelmek: Kararını değiştirtmek. Kandırmak.
Aklı yatmak: Bir işin olabileceğine inanmak.
Akıntıya kürek çekmek: Olmayacak bir iş için boş yere uğraşmak.
Akan sular durmak: İtiraza yer kalmamak. Sükûnete ermek; dinginliğe ermek.
Alı al mor u mor: Çok telaş ve yorgunluktan yüzleri kızarmak.
Al aşağı etmek: Birini yerinden indirmek.
Alaya almak: Alay etmek.
Alayında olmak: Bir şeyi ciddiye almamak.
Alet olmak: Kötü bir işte aracılık etmek.
Alıcı gözüyle bakmak: İnceden inceye gözden geçirmek.
Alnı açık yüzü ak: Hesabını veremeyecek hiçbir şeyi olmamak.
Allah’tan bulmak: Cezasını Allah vermek. Müstahakını bulmak.
Al kanlara boyanmak: Vurulup kanı akmak.
Alt etmek: Yenmek.
Altı kaval üstü şişhane: Altı üstüne uymaz. Uyumsuz giysi veya davranış.
Altında kalmak: Bir şeyi karşılıksız bırakmak.
Altını üstüne getirmek: Karmakarışık etmek.
Alttan almak: Yumuşak davranmak. Sesini çıkarmamak.
Altın adını bakır etmek: İyi ününü kötüye çıkarmak.
Altın bilezik: Her zaman para getirir sanat. Meslek.
Altmış altıya bağlamak: Atlatmak.
Alttan alta: Belli etmeden, duyurmadan.
Aman dedirtmek: Boyun eğdirmek.
Aman dilemek: Sığınmak, yardım istemek.
Aman vermemek: Acımamak, göz açtırmamak, kıymak.
Ana baba günü: Kalabalık, sıkıntılı telaşlı durum.
Anan yahşi baban yahşi: Birisine çok yalvarıldığı anlatılmak istenir.
Anasından emdiği süt burnundan gelmek: Çok zahmet çekmek.
Anasını ağlatmak: Çok üzüntü vermek.
Anasının ipliğini pazara çıkarmak: Kopuk, serseri kimseler için söylenir.
Anasının nikâhını istemek: Bir şeye değerinden fazla para istemek.
Anca beraber kanca beraber: Bir işte birlik olmanın gerektiğini anlatır.
Ar damarı çatlamak: Utanma duygusu olmamak.
Aradan kara kedi geçmek: Dostluğun bozulması.
Aralarını bulmak: Uzlaştırmak, barıştırmak.
Arap saçına dönmek: Karmakarışık olmak.
Arkadan söylemek: Bir kimseyi kendisi yokken çekiştirmek. Dedikodu yapmak. Dedikodu yapmak.
Arkasına düşmek: Israrla takip etmek, peşine düşmek. Peşini bırakmamak.
Arkasını almak: Son vermek.
Armudun sapı var üzümün çöpü var demek: Her şeyde bir kusur bulmak. Hiçbir şeyi beğenmemek.
Arpacı kumr usu gibi düşünmek: İmkânsızlık içinde kalıp derin derin düşünmek.
Aslan payı: Elde edilebilecek en büyük pay.
Astarı yüzünden pahalı olmak: Bir işe harcanan paranın elde edilenden daha değerli olması. Kazancın kayıptan daha az olması.
Aşağıdan almak: Çok sert konuşanın karşısında yumuşak bir dil kullanmak.
Aşık atmak: Yarışmak.
Aşka gelmek: Aşırı duygulu olmak.
Aşketmek: Şiddetle vurmak. Tokat atmak.
At oynatmak: Herhangi bir konuda istediği gibi davranmak.
Ateş açmak: Silah kullanıp, mermi atmak.
Ateş almak: Tutuşmak. Birdenbire kızmak, öfkelenmek.
Ateş bacayı sarmak: Bir işin önüne geçilmez bir hâl alması, olup bitmesi. Aşık olmak; sevdaya tutulmak.
Ateş kesmek: Silah bırakışması. Barış yapmak.
Ateşle oynamak: Çok tehlikeli bir işe girişmek.
Ateş pahası: Çok pahalı.
Ateş püskürmek: Çok kızmak.
Ateş saçmak: Çok kızmak.
Ateş yağdırmak: Çok kızıp, bağırıp çağırmak.
Ateşe atılmak: Göz göre göre tehlikeye atılmak.
Ateşe körükle gitmek: Bir işe karşı kışkırtıcı davranış göstermek.
Ateşe yakmak: Birini kötü duruma sokmak.
Ateşe yanmak: Kötülüğe uğramak.
Ateşine yanmak: Birinin yüzünden kötü bir duruma düşmek.
Atıp tutmak: Kötü söylemek. Palavra atmak.
Attan inip eşeğe binmek: Bulunduğu seviyeden daha aşağılara düşmek.
Avucunu yalamak: Umduğunu elde edemeyenler için kullanılır.
Avucunun içine almak: Bir kimseyi dilediği gibi yönetmek.
Avuç açmak: Dilenmek.
Ayak atmak: Varmak, girmek.
Ayak bağı: Engel.
Ayak basmak: Bir yere varmak.
Ayak diremek: Direnmek. İnatlaşmak.
Ayak öpmek: Yalvarmak.
Ayak sürtmek: Dolaşmak.