Название | Rus masalları |
---|---|
Автор произведения | William Ralston Shedden Ralston |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-8068-15-3 |
Dolayısıyla, Rus masallarına bakarak Rus köylüsünün zihinsel özelliklerine dair bir fikir edinmek mümkün olabilir. Elbette bu, eksik bir fikir olacaktır ama dar sınırları içinde yeterince doğrudur. Ayrıca bu masallarda Rus köylüsünün yaşamına dair verilen tasvirler konusunda da aynı ifade geçerlidir. Bu masallar doğaldır ve Rus köylülerinin örf ve âdetlerine yabancı bir kişiye ilettikleri fikrin hatalı olması muhtemel değildir; ancak hikâyeler bu denli ileri gitmemektedir. Bir yabancı için büyük ilgi kaynağı olacak kimi sorulara hiç değinmemektedir. Mesela, insanların dini görüşleri hakkında çok az bilgiye rastlanırken, serflik döneminde efendi ve köleler arasındaki ilişkiye dair bir fikir edinmek de mümkün değildir masallardan. Fakat masal diyarının tasvirleri ve kahramanların maceralarının geçtiği hikâyelerde zaman zaman ortaya çıkan gerçek olay ve sıradan mesleklere yapılan atıflardan -kimi zaman yenilmez prensler ve dayanılmaz prenseslerin idealleştirilmiş portreleri arasına iliştirilmiş gerçekçi görüntülerden-, bir Rus köyünün genel görünümü ve sakinlerinin her zamanki davranışı hakkında bir fikir edinmek mümkün olabilir. Bu tesadüfi tasvirlerin birinden diğerine geçtiğimizde, kendine özgü bir cazibesi olan zihinsel bir resim yaratırız yavaş yavaş. Düz tahıl tarlasının geniş arazisini, uçsuz bucaksız ormanın kasvetini, yavaşça kıvrılan nehrin ışıltısını görürüz. Köyün tek caddesi boyunca yürür ve ahırı andıran ahşap kulübelere bakarız. Pencereleri sarmaşıklarla çevrili ve verandasındaki güllerle bizi karşılayan ideal İngiliz köy evinden çok farklıdır burası. Bahar zamanı bir keder bataklığı etrafındaki alanını, yaz mevsiminde sonsuz yeşil denizini, hasat zamanı altın ışıltısını, kışın ise ayak basılmamış geniş kar denizini görürüz. Pazar ve tatil günlerinde köylülerle birlikte beyaz duvarlı, yeşil kubbeli kiliseye gideriz; sonrasında kızların neşeyle dans edişlerini seyreder ve şarkılarını dinleriz ya da uzun kış gecelerini canlandıran toplantıların eğlencesine katılırız. Bazen de bir köy düğününün hoş lirik eğlencesi gözlerimizin önünde cereyan eder; kimi zaman Rus köylülerinin ölülerini koyduğu o kasvetli ve tenha kuytulara yönelmiş bir cenaze alayının peşinden gideriz. İş günlerinde sabah erkenden at arabalarını tarlaya götüren ve akşama dek toprağı sürmek, tırpanlamak yahut da orak veya balta vurmakla meşgul olan köylüleri görürüz. Yaz zamanı hafifçe dalgalanan çay ya da gölet kenarında kızların neşeli şarkılarını ve kahkahalarını işitiriz. Fakat kış mevsiminde köyün kadın ve kızlarının sık sık uğradığı ve dev örtüsü içinde bir “buz çukuru”na dönüşmüş yer haricinde hayat belirtisi görülmez. Geceleri köylülerin sade evlerinin, gün ışığı altında yabancı oldukları bir manzaraya büründüğünü görürüz; sert hatları, yaz gecelerini süsleyen ayın tatlı güzelliğiyle yumuşamış ya da biçimsiz yapıları, yıldızların aydınlattığı kış karı ile ortaya çıkmıştır esrarengiz bir şekilde. Hepsinden önemlisi, masalların birçok göndermede bulunduğu köy evlerinin içiyle tanışırız. Bazen sıkça zikredilen kapılardan geçerek etrafını çitlerin sardığı daha üst tabakaya ait çiftlik evlerini görürüz. Ahırlara ve hayvan kulübelerine, ayrıca aile için sebze ve meyve yetiştirilen bahçeye (Çiçekler! Ne yazık ki kuzey bölgelerinde çiçeklere az yer verilmiştir.) bir bakıp birçok gelenekçe kutsanan eşiği geçeriz ve daha gösterişli evlerde antre denilebilecek bölümden geçerek “oturma odası”na ulaşırız. Odanın düzenlemesini, ahşap zemin altındaki kileri, “kutsal resimler”in konulduğu “şeref köşesi”ni ve gündüzleri evin kalbi gibi işleyen, geceleri ise onun üzerinde ailenin huzurunun yok olduğu ve masallarda büyük yer kaplayan ocağı görürüz. Bazen yoksul köylünün kulübesini ziyaret ederiz. Burası, daha ziyade bir ahıra benzer, her yer kerpiçle sıvanmıştır ve delik çatısından duman sinsice yol alır. Bu yoksul evlerde çok acı çekildiğine şahit oluruz ama bunlara sabır ve tevekkülle katlanılmasına saygı duymayı öğreniriz. Misafir olduğumuz mütevazı evlerin çoğunda, birçok ailevi değer ve erdemin varlığının farkına varırız; aile şefkati ya da kardeş saygısı ve anne baba sevgisinin birçok örneğini görürüz. Gece vakti köy sokağında yürürken yoksul hanelerde bile “kutsal resimler” önünde bir mumun yandığını gösteren soluk huzmenin zifiri karanlıkta ışıdığına şahit oluruz. Bu fakir toprak işçilerinin, çoğu zaman cahil ve görgüsüz olsalar bile yaşamak zorunda kaldıkları sıkıcı ve zor hayatlarının düşük seviyesini, yüce düşünceler ve asil tutkularla yükseltebileceklerini hissederiz.
Bu bölümdeki masallar, Rus köy hayatına dair en açık tasvirleri içeren ya da Rus hissiyatı ve mizahını bilhassa ortaya çıkaran hikâyeler arasından seçilmiştir. Bunların aktarabileceği her bilgi, hâliyle bölük pörçük olacaktır ama doğru bir izlenim vermeyi başarabilir. Çoğu kez, bir ressamın kabaca aldığı notlar ve yaptığı karalamalar, aslına resmin son hâlinden daha sadık olabilmektedir.
Skazka kelimesi, yani halk masalı, Rus masallarında çok sık karşımıza çıkmaz. Yine de ortaya çıktığı durumlar da vardır. Bir prensesin skazkalardaki kadar güzel olduğunun söylenmesi gibi, skazkalara yapılan göndermeler genelde dolaylıdır. Ama bazen doğrudan ifade edilir. Mesela, bir masalda bir çocuk Baba Yaga (bir tür cadı) tarafından kaçırılmıştır. Kız kardeşi onu kurtarmaya geldiğinde çocuk bir koltukta oturmaktadır. Kedi Jeremiah ise ona skazkalar anlatıp şarkılar söylemektedir. Bir diğer masalda bir Durak, yani bir “budala” veya “sersem”, anne babalarının yokluğunda köy çocuklarına bakmakla görevlendirilir. “Bütün çocukları bir evde topla ve onlara skazkalar anlat,” talimatını alır. Çocukları toplar ama “hepsi çok pistir.” Bu yüzden çocukları temizlemek üzere kaynar suya atar ve ölümlerine sebep olur.
Uzun kış akşamlarında Rus köylerinde sosyal hayat canlıdır ve toplantıların bazılarında skazkalar anlatılır. Gerçi sadece gençlerin katıldığı toplantılarda şarkılar, oyunlar ve danslar daha popülerdir. Aşağıdaki skazka, giriş bölümünde bir vechernitsa ya da köy suaresini ve köylerde nasıl flört edildiğini tasvir etmesi sebebiyle seçildi. Masalın geri kalanı, modern hayata sadakati bakımından önemli değil ama ait olduğu masal sınıfına, yani genellikle Doğu kaynaklarına götürülebilecek kötü ruhlar hakkındaki masallara iyi bir örnek teşkil edecektir.
İfrit
Ülkenin birinde yaşlı bir çift yaşardı. Maruşya (Mary) adlı bir kızları vardı. Yaşadıkları köyde, İlk Çağrılan Aziz Andrew2 gününü (30 Kasım) kutlamak âdetti. Kızlar bir köy evinde toplanıp pampuşki3 pişirir ve bir hafta, hatta bazen daha uzun bir süre doya doya eğlenirlerdi. Bayram günü gelip çattı ve kızlar yine toplanıp çeşit çeşit yiyecek ve içecekleri hazırlamaya koyuldular. Akşamları ise delikanlılar gelip müzik yapıyor, dans ediyorlardı. Yanlarında içki de getirmişlerdi. Bütün kızlar çok güzel dans ediyordu; ama içlerinde en iyi dans eden Maruşya’ydı. Bir zaman sonra çok hoş bir delikanlı geldi köy evine. Hem de ne delikanlı! Akıllara ziyan türden. Ay parçası gibi, üstelik iki dirhem bir çekirdek giyinmiş.
“Merhaba, güzel kızlar!” dedi.
“Merhaba, delikanlı!” diye cevap verdiler.
“Eğlenceniz mi var?”
“Evet, haydi sen de katıl bize.”
Bunun üzerine delikanlı cebinden altın dolu bir cüzdan çıkararak içki, biraz yemiş ve zencefilli kek istedi. Dilediği şeyler çabucak getirildi
2
Hz. İsa tarafından papaz olarak çağrılan ilk kişi olması dolayısıyla dini ünvanı “İlk Çağrılan” olmuştur. (e.n.)
3