Entelektüelin kutsal kitabı. David S. Kidder

Читать онлайн.
Название Entelektüelin kutsal kitabı
Автор произведения David S. Kidder
Жанр
Серия
Издательство
Год выпуска 0
isbn 978-625-8068-48-1



Скачать книгу

karşı güç uygulama yetkisi verilen ruhban sınıfını kurdu.

      Magna Carta, İngiltere’de özgürlüğün ve hukuk devletinin temeli ve anayasal monarşinin ilk tohumu olarak değerlendirilir. Ancak, çıkarılmasından sonraki yüzlerce yıl boyunca büyük oranda ihmal edilmiştir. Papa II. Innocent, bildiriyi o Eylül ayında feshetti. 1217’de tekrar çıkarıldı, ama hukuken bağlayıcı görülmedi.

      Magna Carta’nın önemi, on yedinci yüzyılda bir parlamento lideri olan Sir Edward Coke’un, Stuart krallarına karşı verdiği savaşta anlaşmanın ilkelerini tekrar ve tekrar alıntılamasıyla yeniden gündeme geldi. Ve sonraları Amerikan sömürgecilerine bağımsızlık mücadelelerinde ilham kaynağı oldu.

EK BİLGİLER:

      1. Magna Carta, Latince’de “Büyük Sözleşme” anlamına gelir.

      2. Magna Carta’nın dört orijinal kopyası hâlâ korunmaktadır. İki kopyası İngiliz Kütüphanesi’nde, diğer ikisiyse Lincoln ve Salisbury’deki katedral arşivlerinde görülebilir.

      3. 1957’de American Bar Association, Runnymede’te bir anıt dikerek Amerikan hukukunun Magna Carta’ya olan borcunu ifade ettiler.

      “Ozymandias”

      Eski bir diyardan bir gezginle tanıştım

      Dedi ki: “Taştan yapılma iki büyük gövdesiz bacakla

      Çölde dikilen… Yakınlarında, kum üstünde,

      Yarı batmış parçalanmış bir çehre uzanıyor, kaşları çatık

      Ve buruşmuş dudaklı ve soğuk buyurgan küçümseyişiyle,

      Der ki, heykeltıraşı o tutkuları iyi okur

      Hâlâ süregelen, bu yaşamsız şeyler üzerinde damgalı

      Bunlarla dalga geçen el ve besleyen kalp;

      Ve kaide üzerinde, şu sözler belirir:

      Benim adım Ozymandias, Kralların Kralı,

      Seyret Eserlerimi, ey Aziz, ve çaresizliğimi!

      Ondan başka hiçbir şey kalmaz. Etrafını sar dağılmışlığını

      O devasa Gemi Enkazının, engin ve yalın

      Kumların uzandığı tenhasında.”

      Percy Bysshe Shelley (1792-1822), 1800’lerin başlarında önde gelen İngiliz romantik şairlerinden biridir. Bu şairler, 1700’lerin Aydınlanmacı yaklaşımıyla sanat ve edebiyatta hâkim olan akılcılığa karşı, doğanın yüceliğini ve insan duygusunun, tutkusunun ve özgürlüğünün gücünü yücelterek hareket ettiler.

      Shelley’nin “Ozymandias” (1818) şiiri, Petrarch, Spenser, Shakespeare ve diğerlerinin Rönesans boyunca kullanmış olduğu katı, on dörtlük şiir biçiminde bir sonedir. Bir sone genellikle, her dizesi beş tane kısa-uzun hece ikilisinden oluşan beşli ölçüde yazılır. Ayrıca, “Ozymandias” gibi Petrarch tarzı bir sone genelde iki parçaya ayrılır: Sekiz açılış dizesi (oktav) ve altı kapanış dizesi (sestet). Sıklıkla oktav, sestetin cevapladığı bir soruyu sorar; “Ozymandias”ta oktav, sestetin ironik şekilde yorumladığı bir görüntüyü resmeder.

      “Ozymandias”taki anlatıcı, bir zamanların haşmetli heykelinin şimdilerde çölde kırık dökük ve devrilmiş halde yattığına dair dinlediği bir hikâyeyi nakleder. Heykelin “kaş çatıklığı” ve “soğuk buyurgan küçümseyişi” kibirli bir şekilde Ozymandias’ın sahip olduğu gücü aksettirir. Bu kibrin doruğa çıktığı heykelin mağrur yazıtı –“Seyret eserlerimi, ey Aziz, ve çaresizliğimi!” – birdenbire, çok uzun zaman önce gömülen bu “eserler”, heykeli çevreleyen hiçlik ve engin kumların görüntüsüyle en derin darbeyi yer.

      Shelley’nin politik güce ve onun zamana, doğaya ve tarihe dayanma gücüne yönelttiği eleştiri, romantik bakış açısının tipik bir örneğidir. “Ozymandias”ta üstü örtük olan fikir, sanatta, herhangi geçici bir siyasi otoriteden daha fazla kalıcı değer bulunmasıdır. Hepsinden öte, şiir ve içinde barındırdığı görüntüler, herhangi bir ‘insan’ hükümdardan çok daha uzun süre dayanmıştır.

EK BİLGİ:

      1. “Ozymandias” Mısır’da Luxor yakınlarındaki II. Ramses’in cenaze tapınağında yıkılmış bir heykelden esinlenilmiştir. Antik çağ tarihçisi Diodorus’a göre heykelde bir zamanlar şu sözler yazılıydı: “Kralların Kralıyım, Ben Ozymandias. Her kim benim ne kadar haşmetli olduğumu ve nerede yattığımı bilirse, eserlerimden birini geçmesine izin verin.”

      Venüs’ün Doğuşu

      İtalyan ressam Sandro Botticelli (1455-1510) tarafından yapılan Venüs’ün Doğuşu, güzellik tanrıçası Venüs’ün doğumunun ardından denizden sahile savrulduğu anı sahneler. Floransalı varlıklı bir banker ailesi olan Mediciler’e ait Castello’daki bir köşk için 1485 yılı civarında yapılan eser, ahşap üzerine suluboya çalışmadır.

      Erken Rönesans döneminde pek çok sanatçı, Yunan ve Roma kültürünün Hıristiyan inançlarıyla uzlaşabileceğine inanan Marsilio Ficino (1433-1499) gibi Yeni-Platoncu düşünürlerden etkilendi. 1480’lerde Botticelli’ye, pagan mitolojisini Hıristiyan kavramlarla birleştiren bir dizi büyük boy resim, Medici tarafından sipariş edildi. Bunların arasında İlkbahar, Mars ve Venüs ile Venüs’ün Doğuşu gibi başyapıtlar da vardı.

      Yunan efsanesine göre Venüs, Dev Kronos’un, babası Uranüs’ü hadım edip cinsel organlarını okyanusa fırlatmasıyla su yüzeyinde oluşan köpüklerden doğdu. Tanrıça, Kıbrıs kıyılarına, sonraları kültüne büyük saygı duyulacak olan yere geldi. Yeni-Platoncu düşünceye göre, Venüs’ün doğuş efsanesi insan ruhunun yaratımına dair bir alegoriydi.

      Botticelli’nin resminde, iki rüzgâr tanrısından biri olan Zephyrus, Venüs’ü karaya doğru üfler. Büyük bir deniz kabuğu üzerinde duran tanrıça, Yunan heykeltıraş Praxiteles tarafından yapılan eserlerde olduğu gibi antik ‘Venüs masumiyetiyle’ tasvir edilir. Güller, çevresinde havada yüzerken, bir taraftan da onun yeni doğmuş vücudunun üzerine çiçek kaplı bir giysi geçirmeye hazırlanan bir kadın (muhtemelen peri kızı Pomona) tarafından selamlanır. Hem güller hem de portakal ağacı yaprakları, altın renkleriyle oldukça çarpıcıdır.

      Hayatının ileriki zamanlarında Botticelli, Girolama Savonarola (1452-1498) adında karizmatik bir Dominiken keşişinin etkisi altına girdi. Savonarola, 1497’de insanları lüks eşyaları imhaya teşvik etmek üzere “Gösteriş Objelerini Yakın!” (Bonfire of the Vanities) hareketini organize etti. Pagan kültüre olan ilgisinden pişmanlık duyan Botticelli iddialara göre kendi eserlerinin bile bazılarını yaktı.

EK BİLGİLER:

      1. Venüs’ün Doğuşu, günümüzde Floransa’nın Uffizi Galerisi’nde görülebilir.

      2. Sağdaki koyu yeşil yapraklı altın rengiyle vurgulanan portakal koruluğu, Yunan mitolojisindeki “Hespeides Bahçesi”ni temsil ediyor olabilir.

      3. Resimde Venüs’e bir elbise sunan kadın, papatyalar, çuha çiçekleri ve mavikantaronla, yani bir doğumu kutlamaya uygun tüm bahar çiçekleriyle bezeli bir elbise giymektedir.

      Yüzey Gerilimi ve Hidrojen Bağlantısı

      Su, yeryüzündeki en tuhaf, aynı zamanda en yaygın bulunan maddedir. Katı formu, sıvı halinden daha az yoğundur ki bu nedenle buz, yüzebilir. Yüksek miktarlarda ısıyı, çok fazla değişime uğramadan emebilir ve bu nedenle sahil kentleri ılıman sıcaklıklara sahiptir. Ve yüzeyde toplanmaya