Название | Entelektüelin kutsal kitabı |
---|---|
Автор произведения | David S. Kidder |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-8068-48-1 |
“ve bana sordu yapıp yapamayacağımı evet dedim evet benim dağ çiçeğim ve önce kollarımı ona doladım evet ve onu kendime çektim böylece göğüslerimdeki parfümü hissedebilirdi evet ve kalbi deli gibi çarpıyordu ve evet dedim evet diyeceğim,”
1. Ulysses (çoğunlukla dolaylı olsalar da), cinsel betimlemelerinden ötürü Amerika Birleşik Devletleri’nde neredeyse on iki yıl boyunca müstehcen olduğu gerekçesiyle yasaklandı.
Lascaux Mağara Resimleri
Lascaux’daki mağara resimleri bilinen en eski sanat eserleri arasında yer alır. Bu resimler 1940’ta, Orta Fransa’daki Montignac Köyü yakınlarında dört çocuğun yanlışlıkla bir mağaraya girmesi sonucunda keşfedilmiştir. İçeride 15.000 -17.000 yıl öncesinden kalma yaklaşık 1500 hayvan resmiyle dolu bir dizi oda bulunmuştur.
Resimlerin işleviyle ilgili pek çok teori vardır. Mağaranın doğal bir özelliği o dönemde yaşamış bir gözlemcinin aklına bir hayvan şeklini getirmiş ve o da bu görüşü eklediği vurgularla başkalarına aktarmak istemiş olabilir. Resimlerin çoğunluğu mağaranın ulaşılamayan kısımlarında olduğundan, büyüyle ilgili uygulamalar için kullanılmış olabilirler. Tarihöncesinde yaşamış insanlar büyük ihtimalle hayvanları, özellikle asıllarına benzer bir şekilde resmederek kontrol altına alabileceklerine veya kıtlık zamanlarında onların sayılarını artırabileceklerine inanıyorlardı.
Hayvanlar ya anahatlarıyla çizilmiş ya da siluet olarak resmedilmişlerdir. Çoğunlukla bükülmüş perspektif diye adlandırılan, yani kafaları yana ama boynuzları öne dönük şekilde gösterilmişlerdir. Tasvirlerin çoğu noktalar, doğrusal desenler ve sembolik anlamları olabilecek farklı tasarımlar içermektedir.
Mağaranın “Boğaların Büyük Salonu” olarak bilinen en büyüleyici odasında resimli bir anlatım yer almaktadır. Soldan sağa olmak üzere, resimler bir bizon sürüsünün kovalanıp yakalanışını betimlemektedir.
Resimlerin incelenip Paleolitik olarak tanımlanmasıyla 1948 yılında mağaralar halka açılmıştır. Ancak 1955 yılında günde 1200’ü bulan ziyaretçi sayısıyla içerideki eserlerin giderek zarar gördüğü ortaya çıkmıştır. Koruyucu önlemler alınmasına rağmen bölge 1963 yılında halka kapatılmıştır. İnsanların talebine karşılık verebilmek için, 1983 yılında mağaranın yalnızca 200 metre ötesinde gerçek boyutlarda bir kopyası yapılmıştır.
1. Mağara ressamları görsel perspektifin bilincindeydiler; figürleri duvarların yüksek yerlerine biçim vererek yaptılar, öyle ki aşağıdan bakan kişi için resimler biçimsiz görünmeyecekti.
2. Mağarada betimlenen tek insan figürü Ölü Adam Kuyusu’nda görülür. Hayvanlara göre çok daha kaba bir şekilde çizilmesi onun büyülü özelliklere sahip olduğunu düşünmediklerini göstermektedir.
Klonlama
1997 yılında Dolly adında bir kuzu dünyayı çoğaltımsal klonlama ile tanıştırdı. O bir klondu, çünkü o ve annesi aynı çekirdek DNA’yı paylaşıyorlardı. Diğer bir ifadeyle, hücreleri aynı genetik maddeyi taşıyordu. Farklı nesillerde büyütülen tek yumurta ikizleri gibiydiler.
İskoçya’daki Roslin Enstitüsü’nde bilim insanları çekirdek transferi denilen bir süreçle Dolly’yi yarattılar. Erişkin bir donör hücreden genetik madde alıp, genetik maddesi çıkarılmış döllenmemiş bir yumurtaya naklettiler. Dolly vakasında donör hücre, Finn Dorset türündeki altı yaşındaki dişi bir koyunun meme bezinden alındı. Daha sonra araştırmacıların elektrik şoku uyguladıkları yumurta bölünerek embriyoyu oluşturmaya başladı.
Dolly’nin yaratılmasının hayret verici olmasının nedenlerinden biri, vücudun belli bir göreve hizmet eden bir parçasından alınan bir hücrenin tümüyle yeni bir organizma yaratmak için kullanılabileceğini bilim camiasına ispatlanmasıydı. Dolly’den önce neredeyse tüm bilim insanları, bir hücrenin belli bir görev edindikten sonra ancak aynı göreve hizmet eden hücreler üretebileceğine inanıyorlardı: Bir kalp hücresi sadece kalp hücreleri, bir karaciğer hücresiyse sadece karaciğer hücreleri yapabilirdi. Ama Dolly tamamıyla annesinin meme bezinden alınan bir hücreden yapıldı ki bu da belli bir göreve sahip hücrelerin tamamıyla yeniden programlanabildiğini kanıtlıyordu.
Pek çok açıdan Dolly annesine benzemiyordu. Örneğin telomerleri çok kısaydı. Telomerler genleri taşıyan yapılar olan kromozomların uçlarında bulunan ince protein iplerdir. Kimse telomerlerin işlevinin ne olduğundan emin olmasa da, hücrelerimizin korunmasına ve onarılmasına yardım ediyor gibi görünmektedirler. Bizler yaşlandıkça telomerlerimiz günden güne kısalır. Dolly annesinin altı yaşındaki telomerlerini aldı, bu yüzden Dolly’nin telomerleri kendi yaşındaki ortalama bir kuzuya oranla doğuştan daha kısaydı. Dolly genel olarak normal görünmesine rağmen, akciğer kanseri ve felç getiren romatizmanın neden olduğu acılardan sonra ötenazi ile hayatına son verildi. Ortalama bir Finn Dorset koyunu on bir veya on iki yaşına kadar yaşamaktadır.
1. 1997’den bu yana inekler, fareler, keçiler ve domuzlar çekirdek transferi kullanılarak başarılı bir şekilde klonlanmışlardır.
2. Klonlamanın başarı oranı tüm türlerde çok düşüktür. Yayımlanan çalışma raporlarına göre, yeniden yapılandırılan embriyoların yaklaşık % 1’i doğumdan sağ çıkar. Ancak başarısız girişimler çoğunlukla rapor edilmediğinden, gerçek oran çok daha düşük olabilir.
3. Ölmeden önce Dolly’nin altı yavrusu vardı ve hepsini eski usül beslemişti.
4. Bir grup Koreli araştırmacı 1998 yılında bir insan embriyosu klonladıklarını iddia etti. Ama deneyleri 4 hücre aşamasında sonlandırıldığı için başarıları kanıtlanamamış oldu.
Müziğin Temelleri
Müzik taklit veya notalama yoluyla tekrarlanabilen düzenli sestir. Açılırken gıcırdayan bir kapının veya karatahtaya sürtülen tırnakların çıkardığı gürültü, düzensiz ve dağınık olması itibarıyla müzikten ayrılır. Bu gürültüleri ayrıntılı bir şekilde ortaya koyan ses dalgaları karmaşıktır ve anlaşılabilir notalar olarak duyulmazlar.
Müzikal sesleri incelerken kullanılan temel öğelerden bazıları şunlardır:
PERDE: Bir sesin kulağa ne kadar tiz veya pes geldiğidir. Perde teknik olarak bir ses dalgasının frekansı ile veya dalgaların ne sıklıkla tekrarlandıkları ile ölçülür. Batı müziğinde on iki özgün perde vardır (Do, Do diyez veya Re bemol, Re, Re diyez veya Mi bemol, Mi, Fa, Fa diyez veya Sol bemol, Sol, Sol diyez veya La bemol, La, La diyez veya Si bemol ve Si). Diyez ve bemoller ile takip edilen perdeler arıza olarak adlandırılır ve en basit biçimde piyano klavyesindeki siyah tuşlar olarak tarif edilebilirler. Müziksel olarak, kendilerinden önce ve sonra gelen perdelerin tam ortasında yer alırlar. Örneğin, Re diyez ve Mi bemol aynı perdededir. Perde, notalama veya yazılı müzik bağlamında ele alındığında nota olarak adlandırılır.
GAM: Seslerin sıklıkla bir melodiye temel oluşturan, kademeli dizilişidir (örneğin; Do, Re, Mi, Fa, Sol, La, Si, Do). Bir parçada veya parçanın bir kısmında, genellikle sadece belli bir gamda bulunan notalar kullanılır. Batı müziği hangi biçimiyle olursa olsun esasen majör gam veya minör gam kullanır. Çoğu insana göre majör gam perdelerin kendine özgü dizilişinden dolayı kulağa