Название | Bir nefeste dünya tarihi |
---|---|
Автор произведения | Emma Marriott |
Жанр | |
Серия | |
Издательство | |
Год выпуска | 0 |
isbn | 978-625-8068-62-7 |
M.Ö. 730’larda Yunanistan’da başlayan kasaba hayatı hızla gelişti. Denizaşırı ticaret ve tarımsal üretim yaygınlaştı. Bu noktada kısmen Asur İmparatorluğu’nun (Bkz. sayfa 21) büyüyen gücü ve lükse olan doymak bilmez arzusu rol oynuyordu. Bu kasabalar zamanla güçlü şehir devletleri haline geldi. Atina, Sparta, Korint, Thebai Yunanistan’ın antik döneminde (M.Ö. 650-480) en güçlü şehir devletleriydi. Zaman zaman birbirleriyle savaşsalar da bu şehir devletleri her dört yılda bir Yunanistan’ın prestijli spor etkinliği olan Olimpiyat Oyunları’nda bir araya gelirlerdi. Artış gösteren ticaret, esnek bir yazı sisteminin geliştirilmesine imkan vermişti (Fenike alfabesinin geliştirilerek benimsenmesiyle ortaya çıkmıştır). Okuma yazma seviyesi de epeyce yüksekti. Yunanistan’ın antik döneminde Homeros destanları doğdu, İlyada ve Odysseia. Aynı şekilde Pisagor matematik teoremlerinin geliştirilmesi gibi Mısır, Bizans, Sicilya’daki Syracuse’da Yunan ticaret merkezi ve kolonilerinin kurulması da bu döneme denk gelmekteydi.
Klasik Yunanistan (y. M.Ö. 480-336) Yunan tarihinin en parlak çağı olarak anımsanmaktadır. Yüzlerce şehir ya da şehir devleti, en güçlüleri olan Atina tarafından yönetiliyordu. Bu dönemde Yunanlılar kendi topraklarını işgal etmek isteyen Perslere karşı direndiler. Bu savaşlardan en ünlüleri M.Ö. 490’da yapılan Maraton Savaşı’dır (Bkz. sayfa 34). Bu zaferi kutlama amacıyla Atina’da Parthenon inşa edilmiştir. M.Ö. 5. yüzyılda, Atinalılar güçlü bir biçimde Sparta istilasına karşı direniş göstermişlerdir. Atinalılar, yerel toprak sahiplerinin zalim yönetiminden kaçınmak için dünyanın ilk demokrasisini kurdular (Demokrasi Yunanca “halk yönetimi” anlamına gelen Demokratia kelimesinden türemiştir). Demokraside tüm vatandaşlar eşit haklara sahipti (Sokak kadınları, köleler, çocuklar ve yabancılar hariç). Şunu hatırlatmakta yarar var; söz konusu haklara sahip olmayan halkın oranı yüzde 85 ile 90’a tekabül etmektedir.
M.Ö. 431-404 yılları arasında yaşanan Atina-Sparta Peleponezya Savaşı, Sparta’nın bölgede hakim güç olmasıyla sonuçlandı. Atinalılar bir daha asla eski güçlerine kavuşamadılar. M.Ö. 411 yılında Atina demokrasisi yıkıldı.
M.Ö. 339 yılında Yunanistan’ın Makedonyalı II. Philip tarafından fethi (savaşçı bir aristokrasi tarafından yönetilen komşu krallık) Yunanistan’da Helenistik dönemin (y. M.Ö. 323-30) başlangıcıydı.
Sıra dışı bir asker olan II. Philip süvarileri ve savaş makinalarını kullanarak Yunanistan’da savaşın anlamını değiştirmiştir. M.Ö. 336 yılında suikasta uğrayan Philip’in Pers İmparatorluğu’nu fethetme düşünü 20 yaşındaki oğlu III. İskender gerçekleştirecekti. Filozof Aristo’nun öğrencisi olan İskender daha sonra Büyük İskender olarak ün salacaktı. Babasının ordusu ona miras kalmıştı. İskender dünyanın en büyük imparatorluğunun inşasıyla tamamlanacak olan bir süreç başlattı (Kendi adını tarihe en büyük askeri dâhilerden biri olarak altın harflerle yazdırdı).
İskender tahta çıkar çıkmaz Pers Ülkesi’ni işgal etti ve M.Ö. 333 yılında İssus Savaşı’nda Kral Darius’u yenilgiye uğrattı (Böylece Anadolu’da Yunan şehirleri özgürlüklerine kavuşmuş oluyordu). Sonra Suriye’yi ele geçirdi, Sur şehrini yıktı ve ardından Mısır ve Kuzeybatı Hindistan’ın da içinde bulunduğu geniş toprakları fethetti. Yunan dili ve kültürü bu coğrafyalara yayılmaya başladı. M.Ö. 332 yılında İskender tarafından Mısır’da kurulan İskenderiye ve Suriye’de kurulan Antakya, Helenistik kültürün yeni merkezleri oldu. Bu dönemde Yunan şehir devletlerinin etkisi azaldı.
M.Ö. 323 yılında İskender’in ölümünün ardından imparatorluğun büyük bölümü İskender’in Makedon generalleri arasında pay edildi. General I. Ptolemaios Soter’in (M.Ö. 323-285 yılları arasında ülkeye hükmetti) Mısır’daki hanedanlığı Roma (Bkz. sayfa 17) tarafından fethedilene dek yaklaşık 300 yıl ayakta kaldı. General Selevkos’un (M.Ö. 312-281 yılları arasında ülkeye hükmetti) soyundan gelenler ise Avrupa’da Trakya ve Doğu’da Hindistan sınırlarına dek uzanan toprakları yönettiler. Bu döneme M.Ö. 2. yüzyıl ortalarında Part İmparatorluğu son verecekti (Bkz. sayfa 35).
M.Ö. 509 yılında Roma, asiller tarafından bir cumhuriyet olarak kuruldu (Bkz. sayfa 49). Senato’nun seçtiği iki konsül tarafından yönetiliyordu. Bu antik şehirden doğan medeniyet (dili, kültürü ve teknolojik başarıları) bin yıldan uzun bir süre yaşayacak ve sonunda Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’yu kapsayan bir imparatorluğa yayılacaktı.
Roma, M.Ö. 509’dan sonraki yüzyıllarda hızla büyüdü. Etrüskleri, Samniteleri, İtalya’daki Yunan kolonilerini yenilgiye uğrattı ve çok ünlü olan Appian Yolu’nu inşa etti. M.Ö. 272 yılında İtalya’nın tamamı kontrol altına alınmıştı. Kartaca’yla olan sürtüşmeler Pön Savaşları’nın başlamasına neden oldu (M.Ö. 264-146). Kartaca Generali Hannibal’ın (Bkz. sayfa 41) ortaya çıkması bu sürtüşmelerin önemli bir nedeniydi. M.Ö. 146’da Romalılar Kartaca’yı yok ettiler. Sicilya, İspanya ve Kuzey Afrika’daki denizaşırı toprakları ele geçirdiler. Dört ayrı Makedonya savaşıyla Roma, gücünü Makedonya, Yunanistan ve Anadolu’nun kimi bölgelerine doğru yaydı. (Bu dönemde güçlü Partlar Roma’nın doğuda ilerlemesini sınırlıyorlardı).
M.Ö. 58-50’de, Romalı General Jül Sezar, Galya’yı fethetti. Askeri başarıları binicilik ve silah ustalığından ziyade askeri mühendisliğine, disiplinine ve savaş taktiklerine dayanıyordu. Roma’daki bir iç savaş döneminin ardından kendisini cumhuriyetin ömür boyu diktatörü olarak ilan etti. Buna karşılık olarak M.Ö. 44 yılında senatörler Sezar’ı bıçaklayarak öldürdüler. Bu olay Jül Sezar’ın evlatlığı Octavian’ın, General Mark Antony ve Kleopatra’yı M.Ö. 31 yılında Aktium Muharebesi’nde yenene dek sürecek olan bir güç mücadelesinin başlangıcı oldu. M.Ö. 27 yılında, Octavian senatoyu kendisine yeni bir isim vererek ödüllendirmeleri için zorladı (Octavian’a verilen ve “alamet” anlamına gelen Augustus kelimesi muhtemelen “otorite” sözcüğü ile de bağlantılıdır). Octavian, cumhuriyetin feshedilmesiyle beraber bir imparatorluk olan Roma’nın ilk hükümdarı olarak ülkeyi yönetti (M.Ö. 27-M.S. 14).
Roma’nın bir imparatorluk olarak tekrardan doğuşu, Roma’ya barış ve istikrar getirdi. Binlerce Roma askeri imparatorluğun sınırlarını koruyorlardı. İmparatorlar ve yöneticiler yollardan, büyük kasabalardan ve binalardan bir ağ ördüler. Bu yapı muazzam bir sulama sistemi ve dağıtımı ile destekleniyordu. Yasal yönetim ve ortak dil (Batı’da Latince ve daha sonraları Doğu’da Yunanca) imparatorluğun birliğini sağladı. Roma ticareti ve etkisi imparatorluk sınırlarının çok ötesine, Hindistan’a, Rusya’ya, Asya’ya ve İpek Yolu üzerinden Çin’e uzandı.
Roma imparatorlarının kabiliyetleri çeşitliydi. Cladius (M.S. 41-54) İngiltere’yi fethetmişti. Zalim bir tiran olan Neron (M.S. 54-68) Hıristiyanların yakılması emrini verdi. Trajan ise (M.S. 98-117) imparatorluğu en geniş sınırlarına ulaştırdı. Hadrianus (M.S. 117-138) İngiltere’nin kuzeyinde inşa ettiği Hadrian Duvarı’yla genişlemeyi sınırlandırmış oldu. M.S. 286 yılında İmparator Diocletian, ülkeyi yönetimsel amaçlarla (yine de tek bir bütün olarak ele alınacaklardı) Doğu ve Batı olmak üzere iki bölüme ayırdı. İmparator I. Konstantine M.S. 324 yılında imparatorluğun bütününün kontrolünü yeniden ele aldı. Bir Yunan kasabası olan Bizans’ı başkent olarak belirledi (Burayı Konstantinopol olarak adlandırdı ve Bizans İmparatorluğu’nu kurdu. Bkz. sayfa 69).
İmparatorluğun