Masallar; bir milletin kültürüne, tarihine, zaman içinde var olan maddi ve manevi değerlerine tanık olmamızı sağlayan yegâne hazinelerdir.Türk masalları; taşıdığı evrensel değerleri, sunduğu tarihsel ögeleri, aşıladığı iyi ahlak unsurları ile bu hazineler içerisinde zenginliği ile göze çarpmaktadır. Okurunu ayrı bir dünyanın içerisine çekerken; bu eğlenceli yolculuğu birçok olumlu öğreti ile süslemektedir. Billur Köşk Masalları; eğlenirken öğrenmek isteyen çocuklarımıza hitap etmesinin yanı sıra, çocukluğuna özlem duyan ve göz ardı ettiği değerleri hatırlamak isteyen yetişkin okurlarımızın da elinden bırakamayacağı niteliktedir.
Masallar; bir milletin kültürüne, tarihine, zaman içinde var olan maddi ve manevi değerlerine tanık olmamızı sağlayan yegâne hazinelerdir. Türk masalları; taşıdığı evrensel değerleri, sunduğu tarihsel ögeleri, aşıladığı iyi ahlak unsurları ile bu hazineler içerisinde zenginliği ile göze çarpmaktadır. Okurunu ayrı bir dünyanın içerisine çekerken; bu eğlenceli yolculuğu birçok olumlu öğreti ile süslemektedir. Billur Köşk Masalları ; eğlenirken öğrenmek isteyen çocuklarımıza hitap etmesinin yanı sıra, çocukluğuna özlem duyan ve göz ardı ettiği değerleri hatırlamak isteyen yetişkin okurlarımızın da elinden bırakamayacağı niteliktedir.
Masallar; bir milletin kültürüne, tarihine, zaman içinde var olan maddi ve manevi değerlerine tanık olmamızı sağlayan yegâne hazinelerdir. Türk masalları; taşıdığı evrensel değerleri, sunduğu tarihsel ögeleri, aşıladığı iyi ahlak unsurları ile bu hazineler içerisinde zenginliği ile göze çarpmaktadır. Okurunu ayrı bir dünyanın içerisine çekerken; bu eğlenceli yolculuğu birçok olumlu öğreti ile süslemektedir. Billur Köşk Masalları; eğlenirken öğrenmek isteyen çocuklarımıza hitap etmesinin yanı sıra, çocukluğuna özlem duyan ve göz ardı ettiği değerleri hatırlamak isteyen yetişkin okurlarımızın da elinden bırakamayacağı niteliktedir.
Masallar; bir milletin kültürüne, tarihine, zaman içinde var olan maddi ve manevi değerlerine tanık olmamızı sağlayan yegâne hazinelerdir. Türk masalları; taşıdığı evrensel değerleri, sunduğu tarihsel ögeleri, aşıladığı iyi ahlak unsurları ile bu hazineler içerisinde zenginliği ile göze çarpmaktadır. Okurunu ayrı bir dünyanın içerisine çekerken; bu eğlenceli yolculuğu birçok olumlu öğreti ile süslemektedir. Billur Köşk Masalları; eğlenirken öğrenmek isteyen çocuklarımıza hitap etmesinin yanı sıra, çocukluğuna özlem duyan ve göz ardı ettiği değerleri hatırlamak isteyen yetişkin okurlarımızın da elinden bırakamayacağı niteliktedir.
“Bilmelisin ki…” dedi Sinbad, “Benim hikâyem oldukça ilginç. Başıma gelenleri, neler yaşadığımı, nasıl bu kadar zengin olduğumu ve gördüğün bu yerin efendisi olmayı nasıl başardığımı anlatayım. Ben buralara acılar çekerek, tehlikelere atılarak binbir sıkıntıyla geldim. Vaktizamanında ne kadar acı çektim bir bilsen… Ben tam yedi yolculuk yaptım. Her birinde de öyle ibretlik olaylar yaşadım ki aklın almaz! Bütün bunlar kötü talihim sonucu geldi başıma. Eee malum kaderden kaçılmaz… Efendiler! Şimdi hikâyemi anlatıyorum…” Denizleri ve yeni yerler keşfetmeyi seven tüm çocuklara ve içindeki maceracı ruhu yaşatan tüm büyüklere…
Millî Eğitim Bakanlığınca Türk ve dünya edebiyatında 100 Temel Eser ´in önce ortaöğretimde ardından ilköğretimde belirlenmiş olmasını, ülkemizdeki okuma oranını artırmaya yönelik bir çaba olarak görüyoruz. Bir başlangıç olarak ilköğretimde 100 Temel Eser ümit vericidir; ilköğretim seviyesindeki çocuklarımıza bu eserleri okutmayı başarabilirsek, «okuyan toplum» olma yolunda önemli bir adım atılmış olacaktır. İlköğretimde 100 Temel Eser ´in bir başka olumlu yönü de; aynı eserleri okumuş, o eserlerdeki dil varlığı ile duygu ve düşünce zenginliğini fark etmiş bireylerin oluşturacağı bir toplumun daha hoşgörülü, daha paylaşımcı olmasını sağlamasıdır.
Medeniyetlerin dünya kültür tarihine kattıkları zenginliklerin başında, yüzyılların imbiğinden geçmiş kendi damak zevkleri gelir. Türk mutfağını dünya Lezzetleri sofrasında baş sıralarda yer alır. Her bölgemiz, hatta neredeyse her şeyimiz birden fazla medeniyete beşik olmuş ve bu olağanüstü birikim kendini gastronomik incelikte ve zenginlikte açığa vurmuştur.
Ahmet Rasim’e yazar kimliğini kazandıran en nadide eserlerinden: Şehir Mektupları… Ahmet Rasim, Osmanlı'nın son dönemlerinde herhangi bir topluluğa bağlı kalmaksızın şiir, tiyatro, hikâye, roman başta olmak üzere birçok edebî türden eser vermiş başarılı yazarlarımızdan. Şehir Mektupları eserinde Ahmet Rasim, İstanbul’a ait gözlemlerini çok canlı ve sık sık ironiye başvuran üslubuyla anlatmaktadır. Eserde İstanbul insanının ruhunu, yaşayış biçimini, eğlence mekânlarını, ev içlerini, gündelik hayatını zengin bir dille aksettirmiş âdeta İstanbul’un bütünüyle nabzı tutulmuş diyebiliriz. İstanbul’a vâkıf olmak mı istiyorsunuz? Şehir Mektupları’nın her bir parçası size bunları veriyor. Yaz geldi mi insan, şehrimizi boydan boya kuşatan ve her biri ayrı ayrı bir eşsiz bahar ülkesini andıran gezinti yerlerine gitmek hevesinden de kendini alamıyor. Mesela Boğaz'ın Hisarlar'dan ötede ne kadar semti, mahallesi varsa hiç olmazsa bir gece kalmak; adaları sırasıyla gezmek, Kadıköy'den başlayarak Kalamış, Fener, Kızıltoprak, Göztepe, Erenköy, Maltepe, kartal tarafına doğru uzanmak, benim gibi havalı kimselere hemen hemen yaşamının bir şartıymış gibi geliyor…